Pencerelerinde ‘zaman’ durmuş bir serüven düşünün; öyle durağan bir zaman ki, oysa düşüncelerde hala işleyen ve yaşayan dimağımızda.. Serüvenin göklere doğru inşa edilmiş bir yapı olduğunu tahayyül edin, her penceresinde her kişinin kendinde bulduğuyla gözünü alan ayrı bir renk. Ayrı bir hayat. Kapılarına gidiyorsunuz, buyur ediyorlar sizi ve başlıyorlar ömürlerini yeniden yaşar gibi yazarın kaleminden anlatmaya. Gökkuşağı tadında 69 ayrı renkle gönlümüze/ aklımıza muhtelif nedenlerle taht kurmuş nice güzel insanlar/ hayatlar.. Şairlerden filozoflara, bilim insanlarından müzisyenlere, din adamlarından ressamlara ve daha nicesiyle tüm çağlardan bugüne kadar gelmiş değerli insanların hayatlarını, düşünceleriyle/ eserleriyle/ anılarıyla/ izleri ve vedalarıyla kaleme dökmüş yazar, güç olanı başarmış, ki birkaç sayfaya harika betimlemelerle sığdırmış ve bize bir kitap kadar yakınlığıyla sunmuş.. İyi bildiğimiz, hiç bilmediğimiz ya da ismine bir vesileyle aşina olduğumuz kimler yok ki? Diğer bir isme haksızlık edebilirmişim hissinden ötürü ayrım yapamıyorum pek, her isim ayrı nitelikte/ renkte. Kiminin bir sözünde düşünüp kalıyorsunuz, kiminin yaşamdaki zorluklarına şaşırıyor, kiminin ardından ‘bunu hiç bilmiyordum’ diyorsunuz, kimine de bi daha hayran kalıyorsunuz. Ben okurken bile çok ayıramadım, zira farklı alanların farklı kuşatıcıları her biri.. Daha nice isimlerin olduğu bu kitabın devamı niteliğinde olan “Satranç Oynayan Derviş” isimli bir kitabı var yazarın, ben okumadım fakat onu da bu kitap kadar, keyif içeren merakla okuyacağıma inanıyorum.. Hiç kitap okumamış ya da binlerce kitap okumuş olan birinin de hangi zamanda olursa olsun bir şeyler öğreneceği/ hatırlayacağı, kitaplığında her daim güncelliğini koruyacağına inandığım, bir sonraki renk nedir, şimdi kimin hayatına dokunuyorum acaba, diyerek ilgiyle ilerlediğim ve okumak isteyenlere de gökyüzüne ilerleyen bu serüvenin her penceresinde biraz soluklanarak keyifle okuyun diyeceğim gönülden güzel bir kitap.. Renkli okumalar(l)a.. Kitabın ismi ise, sözünü sakınmazlığıyla bilinen ünlü filozof Diyojen’den gelmiştir. Kendisinin anlatıldığı bölümden bir alıntı (S/198) son söz olsun istiyorum: “”Biri yücelterek diğeri, aşağılayarak dünyayı kendine dar gören iki adam! İmparator ihsanda bulunmak istiyor: “Ne dilersen, yapayım!” Diyojen üzerine düşen gölgenin İmparator’a değil, dünyaya ait olduğunu hissediyor ve elinin tersiyle itiyor bu gölgeyi... “Güneşimin önünden çekil!..” “” (Güncelleme;