Teknolojik çağımızın gösterişli pırıltısına rağmen, eski ve köhne bir toplumsal ilişkiler ağıyla sınırlanmış durumdayız. Uzun saatler boyunca çalışmaya, işe giderken daha uzun yollar katetmeye ve her geçen gün daha da anlamsızlaşan görevleri yerine getirmeye devam ediyoruz. İşlerimiz daha güvencesiz, maaşlarımız artmıyor ve borçlarımız boğucu bir hal aldı. Ayın sonunu getirmekte, sofraya yemek koymakta, kirayı ya da ev kredisi taksitlerini ödemekte zorlanıyor; bir işten diğerine savrulurken emeklilik hayalleri kuruyor ve çocuk bakımı için bütçemize uygun bir çözüm bulmak için çabalıyoruz. Otomasyon bizi işsiz bırakıp durgun maaşlar orta sınıfı felakete sürüklerken şirketler yeni kar rekorları kırıyor. Daha iyi bir geleceğin parıltıları, her geçen gün daha istikrarsız ve talepkar hale gelen dünyanın baskısı altında eziliyor ve unutuluyor. Ve her gün normal bir şekilde işe geri dönüyoruz: Yorgun, endişeli, stresli ve bıkkınız.