Freud, Akkirmânî Hazretlerinin "mahşer-nâme"sini bilseydi, n'apardı?
"Açılcak kabr-i ten, kaldıra dil baş ü cân
Göre ki mahşer olmuş hayret içinde insân
Her ne sıfatla bunda mevsûf olursun âhir
Ol şekli cân bürünür eyle sözüm gel iz´ân
Nakş-ı hicâbı dilden pâk eyledinse ger sen
Dîdâr-ı Hazret-i Hak, çeşminde ola seyrân
Fi’lin eyâ Hazretin uydu ise kavline
Ola enîsin dilâ anda Habîbü’r-Rahmân
Nefsin ile geceler eyle cihâd-ı ekber
Ola o gün destgîr lütf u keremle Sübhân
Nûş eyle her ne gelse zehr ise de bal bil Hudâ’dan
Vire şerâb-ı kevser mahşerde Şâh-ı Merdân
Zikr-i Hudâ’yı dilden koma ölünce sen kim
Ola sana hem-nişîn anda o gün ‘âşıkân
Sakın harâma el sunma hınzır olur derûnun
Hased iyi değildir şeklin olur soğulcan
İki yüzlü olanlar maymun olur yüzleri
Bulunmaz rahmet anlar oda yanar o her an
Dünyâyı terk etmeyen kelbe döner ey dedem
Halkı eden rencîde ola peleng ü arslan..."
Ve devamı.
Şunu da ilave edelim:
"Menzil uzak sen yayan zâd u zahîren de yok
Kaddini lâm eylemiş hırs ile bâr-ı girân
Bu sözlerim derd-mend sanma sakın söz değil
Mevt irişüp göresin her ne kim itdim beyân
Çün kim irer mahşere her ne ki vâr râfizî
Har oluben bilineler Kavm-i Yehûd bî-lisân."
İşte böyle bu işler dostlar. Mevt edip görelim suretlerin aslını. Cehdedip kaldıralım perdeleri;
yıkalım sahnemizi, eyleyelim vîrân. Bitsin dil oyunları. Yoksa ermez aklımız Akkirmânlıya
Alınti
Mehmet Aktaş