Gönderi

100 syf.
4/10 puan verdi
Dücane Bey eski bir ülkücü biliyorsunuz. Hapse girdikten sonra dur bakalım aslında İslamiyet’te bir hakikat var diyerek elhamdülillah yola çıkmış. Ama çıktığı yolda, beyanatlarında oldukça sivri ifadelere de yer vermekle beraber felsefik açıdan ele alındığı zaman hep aynı kafanın aslında Dücane 99’lu yıllarda da onda var olduğunu görebiliyoruz. O
Hakikat ve Hurafe
Hakikat ve HurafeDücane Cündioğlu · Kapı Yayınları · 2017449 okunma
··
555 views
nosthalgia okurunun profil resmi
dücane cündioğlu eleştirilerinin bir muhtasarı olmuş denebilecek bu metinde bu denli keskin yargıların olması bir tenakuz barındırıyor gibi hissediyorum. kes(k)in yargınızın bir ürünü olarak misalen; "Ya şimdi kusura bakmayın felsefecilik kötü bir iş midir diye soracak olursanız cevabım çok basit. Felsefe arar, düşünce bulmuştur. İslam’da düşünce vardır, felsefe de aramaya devam ederken aç kalmak söz konusudur. Ruh da açtır, nefis bedbahttır. Hakikat insan çukurun dibindedir. Ama çukuru kendine saray edinir." felsefe sahiden de aramaktır ancak düşünmenin bulmak demek olduğu fikri nasıl zuhur etti sizin zihin evreninizde? düşünmek, fikretmek, peşinde olmak, köküne baktığımızda düş- ise zihinde dolaşan, arayan niyetleri işaret eder, uyku halinde gördüğümüzse bilinçdışı ise düş görmek diyoruz, o zihnin içinde dolaşan, arayanların bir tezahürü olarak. düşünmek eyleminin bir ürünü olduğu için mi düşüncenin bulduğu yargısına kavuşuyoruz? oysa makasıd sanki aslı, hakikati bulmaktı, salt bulmak değil. eğer salt bulmaksa yöntemsiz, ilkesiz, bir kazıksız düşünmek bizi kendi doğrularımıza götürür, o da bir buluştur ama hakikati değil zannımca. bu sebeple düşünmenin bir ürünü olarak düşüncenin ve felsefenin bu denli keskin bir çizgiyle ayrışmasını doğru bulmuyorum. bir diğer husus, metin uzun olduğu için elbette çok doğal olarak cümle düşüklükleri var, bu da okumayı zorlaştırıyor. okuyucunun daha kolay okuyabilmesi için paragraflar arası boşlukların daha geniş tutulması evladır diye düşünüyorum. metnin sonuna doğru bir dağılma söz konusu, bütünlük bakımından değil söz dizimi bakımından bu daha ziyade hissediliyor. yazılar yazan biri olarak, böyle yorumların iyileştirici bir yanı olduğuna inanıyorum. son olarak, nurullah ataç göndermesi neye istinaden? malumunuz, dücane cündioğlu pek kimseyi okumaz, okusa da yanıtlamaz. merak ettiğim için öğrenmek de isterim.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.