Gönderi

243 syf.
·
Puan vermedi
"Aslında elbette, cinsiyetçilikten tamamen arınmış bir erkek (henüz?) yoktur (annelerimizin - ve tabii babalarımızın da- kulakları çınlasın!). Bu nedenle, bilincinde olduğum ve olmadığım birçok cinsiyetçi günahı ister istemez işleyen bir erkek olarak, hemcinslerimin bu seçme saçmalarını çevirirken bir tür suçluluk duygusuna kapılmamam olanaksızdı." Yiğit Bener Yiğit Bener'e katılıyorum ben de. Ataerkil bir dünya düzeninde yaşayıp cinsiyetçi söylemlerden tamamen arınmak şuan neredeyse imkansız. Sokak dilinde, medyada, Devlet yetkililerinin söylemlerinde, okuduğumuz kitapların satırlarında, Anne-babamızın bizi yetiştirme tarzında, örgün eğitim sisteminin müfredatında, miras paylaşımında, kız ve erkek çocuğun yediği dayak miktarının oranında... vb. Cinsiyetçilik söz konusudur. Kitabın girişinde başbakanlık yaptığı zaman Erbakan'ın sarf ettiği bir söylem yer alıyor: "Zarif bir vücuda sahip kadının erkek gibi ağır işlerde çalıştırılması zulümdür. Kadının vatana yapacağı en büyük iyilik, en önemli görevi çocuğunu iyi bir şekilde yetiştirmektir." Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, Ankara İkinci Uluslararası Hanımlar Toplantısı (Hürriyet gazetesi, 15 Aralık 1996) Sözcü Gazetesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kadınlar hakkında söylediklerinden derlenen bir haber var : “Ben za­ten ka­dın er­kek eşit­li­ği­ne inan­mı­yo­rum.” Tay­yip Er­do­ğan / Ka­dın der­nek­le­ri ile yap­tı­ğı top­lan­tı­da. “Bir ta­ne kız mı­dır, ka­dın mı­dır bi­le­mem.” Tay­yip Er­do­ğan / Dil­şat Ak­taş hak­kın­da. – “Ka­dı­na şid­det abar­tı­lı­yor.” (Tay­yip Er­do­ğan / Son 7 yıl­da %1400 ar­tan ka­dın ci­na­yet­le­ri hak­kın­da.) google.com/amp/s/www.sozcu... Değişik zamanlarda ülkeye "liderlik" eden iki ismin söyledikleri şimdilik bize devletin her yerinde cinsiyetçi söylemli siyasileri arayanlar bulur hasır altı yapmamaktır mesele. Bu ülkede "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" teması eğitim müfredatına eklendi "gavur Avrupa'nın" baskısı ile birkaç pilot okulda uygulandı deneme amaçlıydı denendi ve bitti. Şimdi biz bu ülkede kız çocuğuna "eşitlik" kavramını nasıl anlatabiliriz? Bunun üzerine kim nasıl bir düşünce üretiyor? Eğitim sistemi çürük, adalet sistemi yanlı olan toplumlarda tüm "eşitlikler" kağıt üstündedir sadece. Yasada yer alır uygulamada tıkanır. Ataerkil zihniyetin temsilcileri gücü ellerinde bulundurduğu sürece "yetkili" mercilerden cinsiyet eşitsizliğini giderecek adımları beklemek bir düşten ibaret olur. Tabii ki kamuoyuna "göstermelik" atılan birkaç adıma denk gelirsiniz lakin özleri ve yürüttükleri asıl faaliyetleri buna terstir. En basit örneği: İstanbul Sözleşmesini imzalayan ülkelerden biriyken yüzlerce tarikatın türediği, desteklendiği bir ülke olmak. Hangi taraf ağır basıyorsa orası kazanır. Ülkemizde hangi tarafın ağır bastığı gayet açıktır. Bir yıldan fazla bir süredir Sosyoloji okumalarına ağırlık verdim. Özellikle Toplumsal Cinsiyet konulu kitapları araştırıp daha fazla okumaya çalıştım. Yerli-yabancı Kadın yazarlara ağırlık vermeye başladım. Bunun nedeni ise her yerde olduğu gibi Edebiyat aleminde de erkek hakimiyetini kırmak, kadınların neler dediğini, neler yazdığını okumak istedim. Kısaca: Erkek egemenliğinin nedenleri ve sonuçları ile bir erkek olarak yüzleşmek istedim. Okuma dönemimin öncesi ve sonrası arasında çok büyük farklar var. Hem teorik alt yapıyı sağlamlaştırma hem de günlük hayatta cinsiyetçi tavırları daha iyi gözlemleme, hemcinslerime ve bana yapışan "cinsiyetçi" söylem ve tavırları daha kolay fark etmeme ve en önemlisi yerleşen dilsel söylemlerin ağızdan ne kadar da kolay çıktığını gözlemlemek. Okumadan, düşünmeden ve sorgulamadan bir arpa boyu yol alamayacak olduğumuz ortada. Kadın cinsinin yüzyıllar boyunca nasıl esaret altında tutulduğunu okumadan kadınların şimdiki "bağımlılık" psikolojisini eleştirmek, yüzeysel çözümler üretmek yetersiz kalacaktır. "Erkekler aptal kadınlara bayılırlar. Kadınların aptal olarak kalmaları için, işte bu yüzden, yüzlerce yıldır ellerinden geleni yaptılar." WOLINSKI bunu 20. Yüzyılın sonunda derken, 18. Yüzyılda Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi, kitabında Mary Wollstonecraft ise şöyle diyecektir: "Erkeklerin çoğu, kadınların kendi kendilerini yönetecek kadar akıl sahibi olmalarını, dünya sahnesindeki yerlerini almalarını istemez." Edmond et Jules de GOCOURT "Deha, erkeklere özgüdür." derken Wollstonecraft ise: "Kadın eğitim yoluyla erkeğin kafa arkadaşı olabilecek şekilde yetiştirilmezse, bilgi ve erdemin yayılması önünde engel oluşturacaktır, çünkü hakikat herkes için ulaşılabilir olmalıdır.." demektedir. August Bebel ise Kadın ve Sosyalizm adlı eserinde: "Kadınların henüz bir dâhi çıkaramadıkları itirazı da ne sağlam bir temele, ne de kanıt gücüne sahiptir. Dâhiler gökten düşmez eğitim ve gelişim için fırsatları olmak zorundadır, bu ise şimdiye dek kadınlarda eksikti, binlerce yıl baskı altında tutuldular ve düşünsel güçlerini eğitme fırsatı ve olanağı ellerinden alındı ya da köreltildi." Evlilik konusunda: "Biz kadınların gerçek toplumsal işlevi evli olmaktır; doğal kaderimiz evliliktir; en sık rastlanan, en doku naklı, en doğal ve en saygıdeğer arzumuz evlenmek tir. Aksini iddia eden kadın ya hastadır ya da doğruyu söylememektedir." Bernadette JOUVIN, Pour être heureuse (Alutlu Olmak için) (1907) böyle derken Simone de Beauvoir ise: "TOPLUMUN kadına hazırladığı yazgı genel olarak, evliliktir." "Babaların ve erkek kardeşlerin egemen olduğu aile topluluklarına bir tutsak ya da uyruk gibi katılan kadın, öteden beri, birtakım erkekler tarafından öbür erkeklere verilmektedir." Der.. Daha başka başka karşılaştırmalar yapabiliriz ama bu kadarını yeterli buluyorum. İnsanların sağlıklı bir dünya görüşünü elde edebilmesi için esas olan şeyin eğitim olduğunu hepimiz biliyoruz. Kadını aşağılayan ve bundan adeta haz duyan cinsiyetçi erkeklerin çoğunun sağlıksız bir aile yaşantısı, eğitim geçmişi olduğunu düşünüyorum. Kitapta o kadar aşağılayıcı cümle vardı ki kitabın büyük bölümünü paylaşmadan geçtim bu satırların bu kadar rahatlıkla yazılmış oluşu cidden büyük bir problem. Bir erkeğin yazar ya da düşünür oluşu onun her konuda sağlıklı düşünceler üreteceğine işaret etmiyor ki çok önemli düşünürlerin kadın cinsini insandan saymayacak kadar aşağıladığını kendi kitaplarında okuyoruz. Bu kitap Anti-Feminist bir derleme. Çoğu erkek olan yazarların kadınlar hakkında A'dan Z'ye kadar sarf ettikleri aşağılayıcı cümleleri okumak kolay olmadı, rahatsız edici bir sürü cümle vardı. Biz birey olarak öyle düşünmüyor olabiliriz ya da düşünüp dile getirmiyor olabiliriz ama burada yazılanlar basılı metinlerden kırpılıp derlenen cümlelerdir. Colette, Simone de Beauvoir gibi isimlerin de yer aldığını görünce şaşırdım çünkü bu kitabı hazırlayan yazarın bana göre bilinçsizliğine işaret eder. Bu iki isim de kadın hakları mücadelesinde önemli isimlerdendir. Simone de Beauvoir durum tespiti yaparken kadınlar hakkında bir sürü eleştiri getirmiştir bunu eserlerinde okudum ama "Kadın Düşmanı" bir sözlüğün içinde yer alışı bana göre uygun değildir. Keza Colette de aynı şekilde. Sinirleriniz kaldırmayabilir, rahatsız olabilirsiniz. Lakin bu durum kadın cinsinin yüzyıllar boyu süren aşağılanma durumunu değiştirmiyor bu yüzden bu konularla yüzleşmek bu konuları okumak bence rahatsız olma durumundan çok daha gerekli bir eylemdir. Colette'nin de dediği gibi: "Asıl “basit” olan senin ahlâk prensibin... Can sıkıcı şeylerden bahsedilmez, o zaman yok mu olurlar sanki?" Cinsiyet eşitsizliği konusu üzerine daha fazla okumalar yapmak daha fazla yazılar yazmak zorundayız. Bu sitede bu konu üzerine yazılan kitapların çoğunun okunma sayıları bir ya da iki hanelidir. Demek oluyor ki kadın erkek fark etmeksizin bu konudan rahatsızlık duymuyor, bu eşitsizliği kabul ediyoruz. Heidi Hartmann: "Erkekler potansiyel kayıplara karşı potansiyel kazançları değerlendirip statükoyu seçebilirler. Erkeklerin zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri de vardır." der. Peki ya kadınlar? Sorusunu sorarak bitiriyorum.
Kadın Düşmanı Sözlük
Kadın Düşmanı SözlükAgnes Michaux · Telos Yayıncılık · 1997117 okunma
··
243 görüntüleme
Psyche okurunun profil resmi
Adem, geçenlerde Colette ile ilgili şunu okudum ekşi sözlükte: "yazdıkları kadar sıradışı yaşantısıyla da dikkat çekmiş, bir dönemin kadınları için özgürlük timsali olmuş, enseste varana kadar her nevi marjinalliği bizzat yaşamış olmasına rağmen, kadınların ayda bir adet görmeleri sebebiyle politikaya atılmalarının doğru olmadığını da söyleyebilmiş enteresan kişilik.." tabii kaynak yoktu bu yüzden araştırmak gerekiyor.
Adem okurunun profil resmi
Evet Colette'nin çok sıradışı bir yaşantısı var. Söyleme potansiyeli mevcut. Ama yine de "kadın düşmanı" kategorisinde yer almamalıydı bence. :) Geçen konuştuğumuz biyografi kitabını sipariş ettim onu okuyunca uç söylemleri yer almışsa paylaşırım.
4 sonraki yanıtı göster
Demet okurunun profil resmi
Beauvoir nerede söylemiş kitapta geçen, kaçırdım sanırım alıntılardan, ama katılıyorum bu sözlükte adı geçmesi saçma olmuş. Ya da söylediği çarpıtılmış olabilir mi?
Adem okurunun profil resmi
Paylaşılan sözler çok uçuk değil bu kitapta yer almasını doğru bulmadım. Alıntı olarak paylaşmadım sanırım.
3 sonraki yanıtı göster
Kaan okurunun profil resmi
Kalemine sağlık Adem öncelikle. Kitap/yazar hakkındaki eleştirilerine kitabı biraz okuyunca hak verdim. Ben yazarı çok güvenilir bulmadım açıkçası. Örneğin, yazar Gülün Adı romanını okusa şu sözleri Umberto Eco'nun kadın düşmanlığı olarak algilayarak kitabına alabilirmiş gibi geldi. #90913381
Adem okurunun profil resmi
Yazarın, edebi eserde konuşturduğu karakterin ağzından dökülen her cümleyi kadın düşmanlığı olarak algılamak yanlış zaten. Adamların günlük hayatta sarf ettiği düşmanca sözler ya da gerçekten kadın düşmanıdır. Bu yönde faaliyetleri vardır onları kitaba dahil edersin anlarım. Ama kattığı birkaç ismi görünce bazı yazarları çok araştırmadan eklediğini düşündüm ben de.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.