Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

112 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 saatte okudu
Hasan Ali Toptaş'ın Acemiliği Geçen haftalarda Hasan Ali Toptaş İletişim yayınlarından ayrılıp Everest yayınlarına transfer olmuştu. Everest yayınları tüm kitaplarını basacağını duyurmuş ve kitap kapaklarında Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğraf koleksiyonunda yararlanacağını söylemişlerdi. Nitekim şuan kapaklardaki resimlerin altında Nuri Bilge Ceylan’ın imzası var. Hasan Ali Toptaş’ın çok uzun zaman önce basılmış olan –neredeyse otuz yıl önce- ve “Ölü Zaman Gezginleri “ kitabında yer almayan öykülerini Everest Yayınları tarafında “Geçmiş Şimdi Gelecek” adı altında kitaplaştırıldı ve Mayıs ayında basıldı. Bu öyküler yazarın acemiliğinde yazılan öyküler olduğunu kitabın tanıtım kısmında yer alıyor. İşin ilginç tarafı; yazarın bu öykülerini acemiliğin A’sındayken yazmışken nasıl oluyor da bu kadar yetkin, derin öyküler yazdığıdır. Daha o zamanda kalemin gücünü ortaya koyuyor ve “”Ben geliyorum, iyi metinleri okumaya hazır olun” diyor adeta. Hasan Ali Toptaş hiç acemilik yaşamamıştır aslında. O zamandan beri işçiliği, titizliği, dille hâkimiyeti kendini gösteriyor bu öykülerinde. Hasan Ali Toptaş’ın metinleri beni her zaman heyecanlandırmıştır. Çok kısa bir zaman içerisinde eserlerinin yarıdan fazlasını bittirdim. Bittirirken çok büyük bir zevkle arkama yaslanıp okuduğum metinlerin tadını çıkardım. Hangi kitabına başladıysam aynı zevk ve aynı heyecanla bitirdim. Hasan Ali Toptaş’ın “Geçmiş Şimdi Gelecek” kitabı üç ana başlıktan oluşuyor. Bu üç ana başlık da kendi bünyesinde çeşitli sayıda öyküler içeriyor. Bu üç ana başlık aslında zamanında ayrı ayrı basılmış ve şimdi tek kitapta birleştirildi. “Bir Gülüşün Kimliği”, “Yoklar Fısıltısı”, “Ölü Zaman Gezginleri” ana başlıklarında oluşuyor. İlk bölümdeki öyküler kendini çok rahat okutabiliyor. Çiğdem yürekli Reşat’ın umudu, Karıncalı Rüştü’nün hoşgörüsü ve bunların kendi içindeki yarayla savaşmaları sizi etkileyecek, duygulandıracaktır. Bu öykü kitabın genelinde hüzünlü, kasvetli, karamsar bir hava hâkim olsa da kahramanların içerinde barındırdığı umut ve Hasan Ali Toptaş’ın muhteşem benzetmeleri ve büyülü gerçekçilikle harmanlanmış cümleleri bu havayı dağıtıyor, size kurgunun sahiciliğini sorgulatıyor. İlk bölümde dönemin ekonomik sıkıntılarına göğüs gerenlerin ve iğneleyici bir üslup ile ta o zamanda saygıdan kusur olayları ve yaş uyumun getirdiği bir anlayışın iç içe girdiği öyküler size pek yabancı gelmeyecektir. Kitabın ilk bölümleri başta dediğim gibi kendini okutabiliyorken ikinci kısmı yani; “Yoklar Fısıltısı” için aynı şeyleri söyleyemem. Hasan Ali Toptaş yeri geldiğinde anlaşılmaz betimlemeler, benzetmeler ve bu benzetmelerin olduğu uzun cümleler yazdığını okuyanlar bilir. Burada yukarıda saydıklarımın hepsi var ama yazar burada dozunu fazla kaçırmış. Bu ikinci kısımda metin boğuluyor ve ilerlemiyor. İkinci bölümde geçen “Acıya Demir Atmak” öyküsü her insanı duygulandırıp sarsacaktır. Kurgu ve kendi içindeki bütünlük muhakkak yine takdire şayan ama aşırı benzetme ve metinin bir yerden sonra tıkanması bu başarıya gölge düşürebiliyor. Bu da kitabın eksik yanı… Son kısım olan -ayrıca bu kısım ödülü kısımdır- “Ölü Zaman Gezginleri” yine yazarın işçiliğine ve kelimeler üzerindeki hâkimiyetine güzel bir örnek olmuş. Hasan Ali Toptaş’tan sıra dışı cümleler ve betimleler bu kitapta da kendine yer bulmuş, bu bölüm ve ilk bölümdeki cümlelerin tadını almak için tekrar tekrar okuduğumu hatırlıyorum. Kitaptan çok sevdiğim birkaç cümleyi aşağıya yazıyorum. Son olarak yazarla ilgili bir haber verip yazıyı sonlandırıyorum; yazar “Heba ” kitabıyla FT/ Oppenheimer ödüllerinde ilk ona girmeyi başardı. Umarım güzel bir sonuçla neticelenir. “Gülüşlerimi daha çocukluğumda iğdiş ettiler(S.11)” “ Dikenli bir sessizliğin içinde hızla eksiliyordum (S.12)” “Akşamların tadını dikenleyen gereksiz sakalarınla girip oturuyorsun aynanın içine (S.12)” “Neremi daha fazla ısırıldığını anlamak için kulaklarımı her hücreme eşit oranda bölüştürdüm (s.19)” “Ölüm, enjektör burunlu doktordan sabah akşam dilenip durduğu sıcacık bir çorbaydı(s.24) ” “Aklımın kapılarını kapattım kokuya. (s.50)” “Zaman tek boyutlu yaşayanların aptallığı akıyordu ceket uçlarından. (s.68)” “…kulaklarımla izliyordum adım atışlarını, içime de sonsuz bir merdiven kuruyorum… (s.56)”
Geçmiş Şimdi Gelecek
Geçmiş Şimdi GelecekHasan Ali Toptaş · Everest Yayıncılık · 20191,372 okunma
··
122 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Doğan Yalçın okurunun profil resmi
İlginize teşekkür ederim hocam. Biraz da olsa bu sayfaya, edebiyatta katkımız oluyorsa, kaliteli metinlerin ve yazarların okunmasına vesile olabiliyorsak ne mutlu bize...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.