Bize çok yakın,bizden çok uzak...Bir kitap okudum,hayatım değişti...
Tamam,tamam Büyülenme o dediğimiz kitaplardan değil,yani sizce değil yoksa bunca kitap kurdunun toplandığı bir mecrada bu kadar az biliniyor olması beni yel değirmenleriyle savaşan Don Quijote
yalnızlığında hissettirmedi değil.
Eser Hitlerizm’in psikolojik kökenleri üzerine yazılmış en çarpıcı eleştirilerden birini içeriyor. Toplumu yöneten gücün, “akıl ve sağduyudan” ziyade, kuru gürültü ve “gerçekleştirilmeyecek vaadler” olduğunu yüzünüze yüzünüze vuruyor Broch. Bir dağ köyünün beklenmedik misafiri Marius,köyün en alt tabakasından en üst tabakasına kadar herkesi düşünceleriyle etkilerken,bir yandan da dini kullanıp kendi cemaatini oluşturacak ve bu büyülenmiş cemaat hedefe ulaşma noktasında içlerindeki “insanı”ortaya çıkararak olmadık işlere kalkışacak. Marius Ratti’nin kurduğu bu militarist topluluk Hitler’in ve onun yandaşlarının izdüşümüdür aslında.
Kitap bende öyle bir tat bıraktı ki Marquez,Yaşar Kemal ve Broch birleşip haydi bir roman yazalım,demişler de ortaya muhteşem tatta böyle bir eser çıkmış gibi.
Yaşar Kemal’in ömrünü verdiği İnce memed’i gibi Broch da 1935 yılında kaleme almaya başladığı eserini,ölüm yılı olan 1951’e kadar sürekli güncelleyecekti.
Hani bazı kitapları bitirdikten sonra eliniz yeni bir kitaba uzun süre gidemez;adım attığınız o büyülü dünyadan çıkamazsınız ya Büyülenme tam da o kitaplardan. Buraya kadar okumaya ikna olmadıysanız arka kapak yazısı belki sizi ikna edebilir:
“Broch’un Büyülenme adlı romanı yirminci yüzyılın en önemli romanlarından biridir,hatta belki de Thomas Mann’ın Doktor Faust’undan saha başarılı olduğu söylenebilir...”
Son olarak,bu eserle tanışmamı sağlayan sevgili Ayşe,
iyi ki varsın.
Eseri okuyanların ve tartışanların sayısının artması dileğiyle...