pantolonunun altından belli olan külot kenarı
gömleğimin üstünde kan lekesi
dudaklarının kenarında uçuk yarası
sabıkama yazılan katil damgası
üzerime yağan anne tükürüğü
bana attığın nefret dolu bakış
daha da acıtır bir yumruk darbesinden
daha da ağlatır bir bebek cenazesinden
parmaklıklar arasında bir hayat
toprak altında yatan çıplak bir beden
ardımda bıraktığım hisli bir intikamın acısı
güneş bile erken batar ben uyanırken
yağmur bile kurutur, meyvesini kopardığım ağacı
kuru ekmeğin gönlü olmaz seni doyurmaya
baban küfürle yırtar güldüğün fotoğrafı
bir sigara yakar
dumanı kalır içinde
belki seni karartır, belki de kendini
sen sadece titrersin olduğun yerde
battaniye utanır üstüne serilmekten
yastığın kaskatı kesilir başını taşırken
toprak bile zehre karışır sen üstüne bastığında
bir teselli ararsın zihninin boşluğunda
kalbin içine çekilir, erinir sana hayat verirken
kanın acı akar, istemez bileklerine varmayı
çürümüş etini kazırsın elindeki bıçakla
bir tek vicdanın tutar seni
bir tek onun kucağında çırpınırsın
tutar seni hayatta, bedeline teslim eder yaptıklarının
ölüm bile tiksinir senden
istemez ruhunu söndürmeyi
daha da yanarsın aldığın her nefeste
küçük bir karıncadan medet umar hale gelirsin
yanında olabilecek en ufak bir kırıntı ararsın soğuk duvarın kenarında
sen unutmayı dilersin
uyku gözlerinden kaçar
ne bu, ne de başka bir dünyada yerin yok
bir pislikten daha aşağı durur, daha kötü kokarsın
en azından ona bir sinek konar, bulur hayatını
sense sadece hayat kaybedersin
ölümün bile ittiği dünyada neyin kaldı artık senin
gardiyanın tükürdüğü yemekten başka aldığın tat yok
intiharın hayalini, yaşamın adaleti örtmüş
bir tek can çekişmek kalmış aldığın nefesin bedeline
gökyüzünün maviliğine hasret kalarak uyuyorum bugün sevgilim
çünkü bu karanlığa çok yakıştım.