Gönderi

TANYA, MİŞA, LENA VE RİNAT: ŞİMDİ NEREDELER? Gerçekten de, şu anda bizler neredeyiz? Çoğumuzun güvenebileceğimiz sürekli bir işe ve ücrete sahip olduğu SSCBde yaşamış olan, yarının getirecekleri konusunda sınırsız ve sarsılmaz bir güven duygusu içinde yaşamış olan bizler. Hasta olduğumuzda bizi tedavi edecek doktorların ve bizleri eğitecek öğretmenlerin olduğunu bilen bizler. Aynı zamanda tüm bu hizmetlerin karşılığında tek kuruş bile ödememiz gerektiğini bilen bizler. Şimdilerde kıt kanaat geçinme çabası içinde nasıl bir hayat sürüyoruz? Bizlere ne türden yeni roller biçildi? Sovyet döneminin sona ermesinden bu yana yaşanan değişimler üç bölümden oluşuyor. Birincisi, SSCBnin yıkıldığı sırada ve Boris Yeltsinin iktidarı döneminde bizler (elbette toplumsal devrime paralel olarak) bireysel bir devrim yaşadık. Her şey, Sovyet ideolojisi, ucuz sosis, para ve Kremlinde bir Büyük Babanın olduğunu ve hatta bu bir despot olsa da en azından onun bizden sorumlu olduğunu bilmenin verdiği güvenlik duygusu , bir anda tarihe karıştı. ikinci değişim 1998 yılında ülkenin borçlarını ödeyemez hale gelmesiyle yaşandı. Birçoğumuz 1991 sonrasında, piyasa ekonomisinin fiilen uygulandığı yıllarda bir miktar para kazanmayı başarmıştık ve bir orta sınıfın oluşmakta olduğuna dair işaretler belirmişti. Kuşkusuz bu bir Rus orta sınıfıydı, Batıdaki orta sınıfa benzemiyordu ancak bir orta sınıf her şeye karşın demokrasiye ve serbest piyasaya destek verir. Bunların hepsi bir gece içinde ortadan yok oldu. Daha sonrasında çok sayıda insan gündelik hayatta kalma mücadelesi verirken o derece yorgun düşmüşlerdi ki, yeni bir mücadeleyi göze alamadılar ve arkalarında bir iz bile bırakmadan yok olup gittiler. Üçüncü değişim Putinin iktidarı döneminde, Rus kapitalizminin, kimi belirgin neo-Sovyet özellikler taşıyan yeni bir aşamasına geçmemizle yaşandı. Üçüncü Devlet Başkanımızın iktidarı döneminde serbest piyasanın, ideolojik dogmanın ve çeşitli ıvır zıvırın tuhaf bir karışımı söz konusu. Bu, Sovyet ideolojisini büyük özel sermayenin hizmetine koşan bir model. Çok fazla sayıda yoksul, aslında muhtaç durumda olan insan var. Buna ek olarak eski bir olgu yeniden canlanıyor: nomenklatura, egemen seçkin, Sovyet sisteminde var olan büyük bürokratik sınıf. Ekonomik sistem değişmiş olabilir, ancak bu seçkin sınıfın üyeleri kendilerini bu değişime uyarladılar. Nomenklatura Yeni Rus sermaye seçkini gibi lüks bir hayat sürmek istiyor ancak resmi maaşları çok düşük. Nomenklatura, Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Bloku ülkelerinde bürokraside çeşitli kilit idari görevleri ellerinde tutan elitlerdi. Bu kişilerın çoğu komünist parti üyesiydiler. Eski Sovyet sistemine geri dönme arzusu içinde değiller, fakat yeni sistem de onlara tam olarak uymuyor. Sorun şu ki, nomenklatura yasa ve düzenin sağlanmasına ihtiyaç duyuyor; bu, Rus toplumunun da gittikçe artan biçimde ısrarla istediği bir şey ve bu yüzden nomenklatura zamanının çoğunu kendi zenginleşme sürecini hızlandırmak amacıyla yasa ve düzenin sağlanmasına ayırıyor. Sonuçta, Putinin yeni-eski nomenklaturası, rüşveti, komünistlerin ve Yeltsinin iktidarı döneminde hayal bile edilemeyecek bir düzeye çıkardı. Nomenklatura şu anda küçük ve orta büyüklükteki işletmeleri ve onlarla birlikte orta sınıfı yok ediyor. Büyük ve süper büyük sermayeye, tekellere ve yarı-devlet işletmelerine gelişme fırsatı tanıyor. (Rusyada bu, bunların nomenklaturanın tercih ettiği rüşvet kaynaklan olduğu anlamına geliyor.) Bu, ticari hayatın Rusyada, sadece sermaye sahiplerine ve şirket yöneticilerine değil, fakat aynı zamanda devlet yönetimini elinde tutan patronlara en yüksek ve istikrarlı geliri sağlama şekli. Rusyada büyük sermaye, devlet yönetimindeki patronları ya da vasileri olmadan var olamaz. Tüm bu suiistimallerin piyasa güçleriyle hiçbir ilişkisi yok. Putin, Sovyet rejiminde yönetici konumunda olanların desteğini kazanmaya çalışıyor. Söz konusu kesimlerin geçmiş günlere yönelik özlemleri o derece büyük ki, Putin tarzı kapitalizmin temelini oluşturan ideoloji gittikçe daha fazla Brejnevin son yıllarındaki -1970lerin sonları ve 1980lerin başlarındaki- Durgunluk Döneminin doruğundaki SSCBdeki düşünme tarzını andırıyor. Tanya, Mişa, Lena ve Rinat gerçek kişiler; hayali karakterler değiller, ülkedeki bütün insanlar gibi hayatta kalmak için mücadele eden sıradan insanlar. Hepsi benim arkadaşlarım. Aşağıda, 199lden bu yana başlarına gelenlerin hikayesini okuyacaksınız. TANYA 2002 yılı, kış mevsiminin başları. Nort-Ost trajedisi henüz yeni sona ermiş. Rus toplumu, özellikle Moskovada yaşayanlar, şoke olmuş durumdalar. Ben bu olaylarda küçük rol oynamış biri olarak televizyonda göründüm ve bu yüzden eski arkadaşlarım yeniden hayatıma girdiler. Beni gece geç vakitte arayan Tanyaydı. Aslında Tanya hep gece yarısından sonra ya da herkesin çoktan uykuya dalmış olduğu geç bir vakitte telefon eder. Bir zamanlar komşum olan Tanyayı on yıldır ya da ona yakın bir süredir görmemiştim. O zamanlar Tanya çok kötü bir durumdaydı, ancak şimdi bir kraliçe olmuş. Başarılı ve çok şık görünüyor, pahalı giysiler içinde olduğu için değil; evet, pahalı giysiler giyiyor, ancak başarılı ve çok şık görünmesi, çok soğukkanlı olmasından ve hareketlerindeki letafetten kaynaklanıyor. Bu yeni bir şey. Sovyetler Birliği döneminde Tanyanın hayatı ıstıraplarla doluydu. Hemen her akşamüstü aşağıya inip beni görmeye gelirdi (ben eski bir apartman bloğunun giriş katında oturuyordum, o da üst katta yaşıyordu) Hayatının nasıl mahvolduğundan söz ederek sürekli ağlardı. Bu yıllarda Tanya bir araştırma enstitüsünde mühendis olarak çalışıyordu; dolayısıyla, Sovyet bilimsel ve teknik entelijensiyasının - bu bugün artık var olmayan ama o zamanlar önemli bir toplumsal kategoriydi- bir üyesi olarak görülüyordu. Bir insan nasıl bu katmanın bir üyesi haline gelebilirdi? O zamanlarda iyi aileden gelen bir kız çocuğunun -Tanya toplum içinde iyi yere sahip bir anneyle babanın çocuğuydu- yüksek öğrenim görmesi beklenirdi ve Tanya ortaokulu bitirdiği zaman hiçbir özel eğilim ve yetenek göstermemesine karşın, o zamanlar var olan çok sayıdaki teknik enstitülerden birinde eğitim görmeye gitti ve mühendis oldu. Mezun olduktan sonra, üç yıl boyunca, kendisine eğitim sağlamış olan uzmanlaşmış devlet kurumunda mecburi hizmet görevini yerine getirmesi gerekiyordu. Bu yüzden, ülkede genç uzmanların oluşturduğu, hayatından memnun olmayan, hiçbir zaman mühendis olmak istememiş ve zamanlanm araştırma enstitülerinde oturup faydalı hiçbir şey üretmeden geçiren bir insan ordusu meydana gelmişti. Nükleer enerji santrallerinin sosyal tesislerinin mühendisi olan Tanya, bu ordunun tam maaşlı bir üyesiydi. Günlerce ve en ufak bir heves duymaksızın enstitüde oturarak, hiç kimsenin inşa etmeyeceği drenaj ve su tedarik sistemi projeleri tasarlıyor, bunun karşılığında cüzi miktarda bir ücret alıyordu. Sürekli olarak para sıkıntısı çektiğinden hep mutsuzluk içindeydi. Ailesini düzgün bir biçimde yedirmeye ve giydirmeye çalışıyordu, iki küçük, sürekli hasta olan çocuğuna bakmak için çılgınlar gibi koşuşturuyordu; kocasıysa, oldukça tuhaf bir adam olan Andrey, Moskovadaki itibarlı teknik üniversitelerden birinde genç bir öğretim üyesiydi. Sonuç olarak Tanya kendisine, Andreye ve çocuklarına kötü ruhsal durumuyla , histerileriyle, depresyonlarıyla ve sürekli tatminsizliğiyle durmadan eziyet eden tipik bir nevrastenik olmuştu. Daha da kötüsü Tanya , Rostov-on-Donluydu. Moskovaya, Karadenizde bir plajda tanıştığı Andreyle evlendiği için taşınabilmişti. Tanya, 1970lerin ortalannda, tercih edilmeyen ya da eleman kıtlığı yaşanan işlerde çalışma karşılığında Moskovada geçici ikamet alan, limitçiki denilen, ikinci sınıf kota işçilerden pek de farklı görülmüyordu. O yıllarda başkent kadın mühendisten, Moskovalı bir erkekle evlenmiş taşralı kızlardan geçilmiyordu. Hiç kimse Moskova'nın dışında yaşamak istemiyordu ve iyi ailelerin kızları Moskovaya taşınabilmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlardı. Tanya ne yapmak istediğini bilmese de, ne yapmak istemediğini çok iyi biliyordu : mühendislik yapmak ve zaman içinde yoksullaşmış olan Andreyyle aşırı yoksunluk içinde yaşamak istemiyordu. Onunla bu konu hakkında çok konuştuk. Tanya öfkeliydi, çünkü bir çıkış yolu göremiyordu. Evde sık sık kavga çıkıyordu. Sovyet geleneğine göre, Moskovada kendine ait bir yeri olmayan Tanya, Andreyin evinde yaşamak zorundaydı, ancak Andreyin de oturacak bir yeri yoktu. Bu yüzden Andreyin anne ve babasıyla, her birinin kendi ailesi ve iki çocuğu olan iki büyük ağabeyiyle aynı daireyi paylaşmak zorunda kalmışlardı. Sonuç olarak bu sürü halinde yaşamaktan başka bir ihtimal bırakmayan ve bağımsızlığa izin vermeyen tipik bir Sovyet arı kovanıydı. İşin kötü yanı, Andreyin istisnai insanlardan oluşan, eski ve kibar bir Moskovalı aileden geliyor olmasıydı. Örneğin, aile üyelerinden biri Moskova Devlet Konservatuarında keman dersleri veren ünlü bir profesördü. Bu adam, Andreyin aynı yerde keman profesörü olan büyükannesinin ikinci kocasıydı. Andreyin büyükannesi uzun zaman önce ölmüştü , ancak kocası hala arı kovanında yaşamaya devam ediyordu. Tanya gibi onun da gidecek başka yeri yoktu . Andreyin anne babası fizik ve matematik profesörüydüler. Büyük ağabeyi Moskova Üniversitesinde birbiri üstüne keşifler yapan bir kimya profesörüydü, ne var ki bu keşifler hayat standartları üzerinde ancak çok küçük bir maddi etki yaratabiliyordu. içinde yaşadığı koşullar Tanyayı gittikçe daha fazla çileden çıkardı. Andreyin ailesini, sahip oldukları çok sayıdaki akademik niteliğe karşın beceriksiz, başarısız insanlar topluluğu olarak görüyordu; Andreyin ailesi de buna tam bir antipatiyle ve Tanyada durmaksızın kusur bularak karşılık vermekteydi. Şunu hatırlamamız gerekir ki, Tanya , Sovyet yıllarında bile insanların ticaretini yapabildikleri, her şeyi alıp sattıkları Rostov-on-Dondan geliyordu. Yasadışı yeraltı atölyeleri Rostov-on-Donda gelişip serpilmişti. Çok sayıda zengin insan zamanlarını hapishane ile dış dünya arasında geçiriyordu ve hiç kimse bunu utanılacak bir durum saymıyordu. Gazeteler bu insanları spekülatörler ya da düzenbazlar olarak adlandırsa da, Rostovlu genç kadınlar bu adamlarla seve seve evleniyorlardı. Daha 1980lerin başlarında, ilk tanıştığımız sırada bile Tanya , Andreyyle evlenerek büyük bir hata yapmış olduğunu düşünmekteydi. Evliliği aşk izlememişti. Tanya, bir balık gibi Moskovada yaşama yemine atladığını itiraf ediyordu. Kendisine ancak, her nereden buluyorsa, oradan buradan topladığı şeylerle güzel şeyler ürettiği ve sizi onları satın almanız için davet ettiğinde geliyordu. Ticari ikna konusunda özel bir yeteneği olduğuna şüphe yoktu . Sizi çok kalitesiz bir bluzun, Avrupada insanların giydiklerinin aynısı olduğuna inandırabilir ve onu size. üç katı fiyata satabilirdi. Başvurduğu hile açığa çıkınca en küçük bir utanma belirtisi göstermezdi. Onun bu spekülatif ticaret yeteneği Andreyin gelenekçi, iyi eğitim görmüş ailesi nezdinde hor görülen bir özellikti. Tanya beni şimdi, 2002 yılında, evine davet etti; aslında Moskovanın göbeğindeki aynı geniş dairde yaşıyordu. Daire görkemli bir biçimde yeniden tefriş edilmişti. Ev son teknoloji ürünleriyle, ünlü resimlerin mükemmel kopyalarıyla, antik mobilyaların çok kaliteli röprodüksiyonlarıyla doluydu. Tanya neredeyse elli yaşına gelmişti, ancak cildi hala genç ve sağlıklıydı, elbiseleri göz alıcıydı. Yüksek, kendinden emin bir sesle, çok açık biçimde konuşuyordu ve çok gülmesine rağmen yüzü kırışmıyordu. Bu ancak estetik ameliyat geçirdiği, dolayısıyla bu da iş hayatında çok başarılı olduğu anlamına gelirdi. Kendi kendime Acaba Andrey de zengin oldu mu diye sordum. Tanya bir odadan ötekine uzun adımlarla yürüyordu. On yıl önce bu dairede fısıltıyla konuşmayı, odalardan birinde bir köşede oturmayı, akrabalarından uzak durmayı tercih ederdi. "Pekala, ailen nerede? " "Anlatacağım, yalnız bayılmak yok. Bunların hepsi şimdi bana ait. " "Sana mı ait? Tebrikler ! Fakat onlar nerede yaşıyorlar? " "Bir dakika, bir dakika. Her şeyin bir zamanı var." Odaya sessizce, Tanyanın oğullarının yaşlarında olduğunu sandığım, yakışıklı genç bir adam girdi. Tanyanın oğullarını en son gördüğümde her ikisi de çocuktu , bu yüzden ağzımdan şu sözleri kaçırdım, "Gerçekten bu . . . lgor olabilir mi? " lgor, Tanyanın büyük oğluydu ve o sıralarda yirmi dört ya da yirmi beş yaşlarında olmalıydı. Tanya kahkahalarla gülmeye başladı. Yüksek sesle, keyifli, haşarı, ardı ardına, gençlik dolu kahkahalar attı. Asla eski Tanyanın gülüşlerine benzemeyen kahkahalardı bunlar. Yakışıklı, büyük güzel gözlü, koyu kıvırcık saçlı genç adam mırıldanarak, "Benim adım David," dedi. Tanyanın manikürlü elini öptü. Saatlerce büyük bir ailenin çamaşırları yıkamaktan aşınan ellerinin hiç de böyle görünmedikleri "zamanları hatırladım. David, "Kızlar, sohbetinizi bölmeyeyim," diyerek dairenin derinliklerinde kayboldu. Aman Allahım. Bizler gerçekte genç kız falan değildik. "Pekala, anlat bakalım. Gençliğinin ve zenginliğinin sırrını açıkla bana," diye yalvardım eski arkadaşıma. "Ailen nerede? " "Onlar artık benim ailem değiller. " "Andreye ne oldu ? " "Ayrıldık. Kürek mahkumluğum sona erdi." "Yeniden evlendin mi? Bu çocukla? Davidle?" "David benim erkek arkadaşım, kısa süreliğine, sadece sağlığım için aslında. O benim oyuncak bebeğim. Hoşuma gittiği sürece onu kullanacağım. " "Aman yarabbim ! Kimin için çalışıyorsun? " Tanya , sert biçimde ve karşımda oturan hafifçe· üşengeç, manikürlü genç bir aşığı olan hanımefendi imajına uygun düşmeyen metalik bir sesle , "Hiç kimse için çalışmıyorum. Kendi adıma çalışıyorum," dedi. Tanya , yeni hayatın mutlu bir ürünü. 1992 yılının yazında, Moskovada evlerin çoğunda yiyecek bir şey yokken (Başbakan Yegor Gaidarın piyasa reformlarının parçası olan bu uygulamaya şok ekonomik tedavi adı veriliyordu) , Tanya, çocuklan ve profesörün ailesinin geri kalanıyla taşradaki eski daçalarında yaşıyordu. Bu korkunç, açlık çekilen yaz sırasında bütün Moskovalılar, eğer bir daçalan varsa, taşradaki bu ahşap barakalarında yaşadılar ve kış için, en azından yiyecek bir şeyler bulabilmek amacıyla sebze yetiştirdiler. Tanyanın çalıştığı araştırma enstitüsü yazın kapalıydı. Yapacaklan hiçbir iş yoktu ve çok uzun zamandır hiç kimse maaşını alamamıştı. Enstitü çalışanlan, bütün kasaba sakinleri gibi sebze yetiştirdikleri küçük bahçelerini çapalamaya ya da açlık çeken Moskovanın caddelerinde bitiveren çok sayıdaki pazarda ticaret yapmaya gittiler. Tanya kendi sebzelerini yetiştirmekle ve çocuklara bakmakla meşguldü . Andrey, araştırma enstitülerinin çoğundan farklı olarak kendi teknik üniversitesi kapanmadığı için, genellikle şehirde kalıyor ve akşamlan uyumak için daçaya dönmüyordu. Tanya, bir sabah, bir sebepten ötürü, beklenmedik biçimde Moskovaya gitti, apartman dairesinin kapısını açtı ve yatağında Andreyi bir kız öğrenciyle birlikte buldu. Güney Rusyalı ağzı kalabalık bir kadın olan Tanya, Andreye bas bas bağırdı ve bu şekilde bütün apartman söylediklerini duydu. Andrey mazeret göstermeye çalışmadı. Öğrenciye aşık olduğunu söyledi. Kız öğrenci bir şey söylemedi, giyindi ve mutfağa giderek, sanki hiçbir şey olmamış gibi çay yapmak üzere çaydanlıkta su kaynatmaya başladı. Rakibinin suskunluğu ve dairenin girdisini çıktısını çok iyi bildiğini gösteren davranışları Tanya için bardağı taşıran son damla oldu. Oracıkta, bütün evlilik hayatı boyunca Andreyin beş para etmez ailesine, sadece yaşadıkları yere bir rakip getirmesine izin vermeleri için katlanmadığına karar verdi. Andreye bu işten yakasını kurtarabileceğini hayal etmemesini söyledi. Andrey eşyalarını topladı ve kız öğrenciyle birlikte evi terk etti. Bu , aslında, Tanyanın yeni ve bütünüyle bağımsız hayatının başladığı gündü . Andrey, tiksindirici bir tavır alarak, Tanyaya kendisinin ve çocukların geçimini sağlayabilmesi için tek kuruş bile vermedi. Üç yıl sonra, Tanya bir miktar para kazanınca, zaman zaman Andreyin karnını doyurdu ve hatta ona elbiseler aldı. Fakat Tanya bunu herhangi bir acıma duygusuyla yapmadı. Tanya , Andreyin karnını doyurdu , çünkü intikam tatlıydı. Tanya, Andreye, Sovyet döneminde lüks sembolü olan -ve şimdi satın alabilecek paraya sahip olduğu- kırmızı havyar verdi. Andrey havyarı, çok aç olduğu için bu aşağılama karşısında yüzü hiç kızarmadan, hapur hupur yedi. O sıralarda Andreyin, kiliselerde kurulmuş olan, inanç sahibi olmanın önemli bir kriteri olarak görülen aşevlerinde bile karnını doyurduğu oluyordu . İstavroz çıkarmayı bile öğrenmişti. 1992 yılında, serbest piyasanın atılım yaptığı yaz aylarında, bütün bunlar henüz gelecekte yaşanacak olan olayların bir provası gibiydi. Bir hafta sonra, çocukların karnını doyuracak hiçbir şey kalmayınca ve kaynanası Andreyi affetmesi ve onun geri dönmesine izin vermesi konusunda ayak direyince Tanya, ticaret yapmak amacıyla yakınlarındaki pazarlardan birine gitti. Kaynanası feryat etti, "Yüzkarası şey! Yüzkarası ! " ve yatağına uzandı. Bununla birlikte, Tanya pazarda kazandığı o utanç kaynağı parasıyla kendisine ilaç almaya başlayınca fikrini değiştirdi. Yaşlı kadının oğullarından hiçbiri, kocası ya da gelinlerinden hiçbiri ona böyle davranmamışlardı. Aile meclisinin toplanıp, her ne olursa olsun, hiçbir durumda aile yadigarlarını, atalarından kalan antika mobilyaları, çok eski, ender bulunan plakları, ünlü on dokuzcu yüzyıl Rus ressamlarının tablolarını satmama kararı almasıyla birlikte işler daha da trajikomik bir hal aldı. Tanyanın inatla yatağından çıkmayan ve kendisini utanca değil fakat ölüme hazırlayan kaynanası, bu öneriye karşı oy kullanan ilk kişi oldu. 1990ların başlarında, bütün bir Stalin dönemi boyunca aile yadigarlannı ellerinde tutmuş olan diğer köklü aileler, bunları ucuza ya da o sıralarda söylendiği şekilde bir öğün karşılığında sattılar. Bu sırada Tanya, sabah saat 6dan akşam lle kadar pazarda oluyordu. Bu sadece çalışmak değildi, kürek mahkumluğuydu. Pazar katıksız bir ıstırabın çekildiği bir yerdi, fakat aynı zamanda kurtancı bir özelliği de vardı: bu, üzerinde bir fiyat etiketi bulunan kölelikti. Tanya pazarda çalışmaya devam etti ve cebinde hışırdayan gerçek rubleler kazandı. Pazaryerinde durursun ve para kazanırsın -daha sonra değil, hemen o sırada- ve önemli olan da budur zaten. Tanya eve hep parayla dönüyor, aynı zamanda şişmiş bacaklarla, zorla adım atar bir halde ve şişip kocaman olmuş yengeç kıskacına dönmüş ellerle, banyo bile yapamayacak ya da kendisini biraz olsun insana benzetmek için bir şeyler yapmayacak durumda geliyordu. Gelin görün ki, mutlu sayılırdı! "Belki bana inanmayacaksın, ama artık hiç kimseye bir daha bağımlı olmayacağım için mutluluk duyuyordum. Bana ücretimi ödemeyen enstitü müdürüne, bana hiçbir şey vermeyen Andreye, aile yadigarlan ve gelenekleriyle kaynanama bağımlı olmadığım için mutluluk duyuyordum. Tamamen kendi ayaklanın üzerinde durmaya başlamıştım. " Şimdi zengin ve güzel olan Tanya bana her şeyin on yıl önce nasıl değiştiğinin öyküsünü anlattı. "Kaynanama gelince. Pekala, güzel bir günde ona beni kızdırmaktan vazgeçmesini söyledim. Ona siktir git! dedim. Ve ne oldu dersin? llk kez bana vaaz vermeye kalkışmadı. Bu, gerçek durumun açığa çıkmasıydı. Gözlerimin önünde bir devrim gerçekleşti. Ahlakı sarsılmaz görünen eski Moskova entelijansiyası yıkıldı. Kaynanama verdiğim parayla yıkıldı. Kaynanam bana ders vermeyi bıraktı çünkü onu ben besliyordum. Ben, her zaman yanlış tarafta olan ben. Yavaş yavaş hepsi, onlarla benzer bir geçmişten gelmediğim için ve her zaman söyleyip durduklan gibi, Moskovaya taşınmak isteğiyle Andreyi benimle evlenmeye ikna ettiğim için beni hakir gören bütün aile, bana gülümsemeyi öğrendiler; hatta onlara söylediğim sözleri dikkatle dinlemeyi de öğrendiler. "Tüm bunların sebebi, pazarda yürüttüğüm ticari faaliyetle onlann karnını doyuruyor oluşumdu. Bununla övünüyordum. Bunu sürdürmeye tek bir sebepten dolayı hazırdım: daha fazla, daha fazla ve çok daha fazla para kazanmak ve bu parayı burunlanna sürterek onları aşağılamak için." Tanya gece yarısına doğru eve döndüğünde kendisini yatağa zor atıyordu. Artık oğullarına ayıracak zamanı yoktu. Çocuklarının ev ödevlerini kontrol etmiyordu. Akşam bitkin bir halde yatağa uzanıyor ve sabahın köründe yola düşüyordu. Ertesi sabah her şey yeniden başlıyordu . Tanyanın çocuklarına -şunu belirtmek gerekir ki, aynı çatı altında yaşamaya başladıklarından bu yana ilk kez- kaynanası bakmaya başlamıştı. Tanya bir kez daha hayrete düştü. Tanya pazarda çok becerikli, o zamanlar halkın kullandığı deyişiyle bir mekik olan, genç bir adam için çalışmaya başladı. Nikitanın mekik seferleri Türkiyeden ucuz giyim eşyası, Özbekistandan ucuz karpuz , Gürcistandan ucuz mandalina; aslına bakılırsa, her yerden ucuz olan her ne varsa ithal etmekti. Tanya ve onun adına çalışan diğer kadınlar Nikitanın mallarını satıyorlardı. Vergi, devlet harcı söz konusu değildi. Pazarda geçerli olan kurallar, bir hapishanede geçerli kurallarla aynıydı. Anlaşmazlık bıçakla çözülüyordu haraç toplama yaygındı, insanlar dövülüyordu. Pazarda çalışan kadınların çoğu Tanyayla aynı durumdaydılar; çocuklarını evde bırakmış dul kadınlar, enstitüleri, yayınevleri ve yayın büroları kapatılmış bilimsel ve teknik entelijansiyanm eski üyeleri. Patronları adına çalışan fahişelerden sadece birazcık daha iyi bir durumdaydılar. Kısa süre sonra Tanya, Nikitayla yatmaya başladı. Nikita, aralarındaki yaş farkına karşın onu diğerlerinin arasından seçmişti; bir keresinde onu beraberinde Türkiyeye, bir satın alma gezisine götürdü . Nikita , onu birinci, ikinci ve üçüncü kere yanma aldı ve iki ay içinde ticarete çok yatkın bir kadın olan Tanya, bunun gerçekten de öyle çok zor bir iş olmadığını görerek, kendisi bir mekik haline geldi. Daha sonra Nikita öldürüldü ; kimliği bilinmeyen biri tarafından vuruldu . Bir sabah onu pazaryerinde kafasında bir kurşun deliği olduğu halde buldular; hepsi buydu işte. Nikitanm satış ekibini oluşturan kadınlar Tanya adına çalışmaya başladılar ve hepsi de hallerinden memnundu. Tanya, Nikitadan çok daha yoğun çalışıyordu ve işleri hızla büyütmeye başladı. Buna ek olarak Tanya , ölmüş olan eski patronundan daha az aşağılık biriydi. Altı ay daha geçtikten sonra Tanya Türkiyeye gidip gelmeyi bıraktı. Bir mekik olarak hayat güçlüklerle dolu olmasına karşın bunu yorulduğu için yapmamıştı. O yıllarda, yurtdışından getirdiğiniz, havaalanlarının ve tren istasyonlarının etrafında kocaman bohçalar halinde oradan oraya sürüklenen malları kendiniz taşımak zorundaydınız; insanlar bunları daha ucuza taşıyabilmek için, kullanımı ücrete tabi olan portbagajlan dahi kullanıyorlardı. Tanya seyahat etmeyi bırakmıştı, çünkü kendine uygun mevkii bulmuştu: iş hayatında olağanüstü derecede iyiydi. Tanyanın durumu hızla iyileşti; işi önce beş mekik ve daha sonra ilave beş mekik daha kiralayacak ölçüde büyüdü ve yerel piyasa koşullarında büyük sayılan bir işin sahibi haline geldi. Mekikler gidip geliyorlar, kendisi adına çalışan kadınlar bu mallan satıyorlardı ve Tanya da bütün bu faaliyetleri bizzat yönetiyordu. Daha şimdiden etrafta, yaygın deyişle, bir Türk gibi giyinmeden, yani bir Avrupalı gibi giyinerek dolaşmaya başlamıştı. Bütün restoranların müdavimi olmuştu; işten sonra yediği, içtiği yerlerde para saçıyor ve yorgunluğunu atıyordu. Kendisine, ailesine ve işçilerine bol miktarda para kalıyordu. Bu yıllarda elde edilen kazançlar astronomikti. Tanya elde ettiği gelire ve yaşına uygun sevgililer ediniyordu: aşk virtüözleri. Canı istediği zaman da bunları başından savıyordu. Doğruyu söylemek gerekirse, Andrey hiçbir zaman başarılı aşık kategorisi içinde yer almamıştı. . . Bir yıl daha geçti ve Tanya oturdukları daireyi satın aldıktan sonra, tefriş etmeye karar verdi. Andreye, erkek kardeşlerine ve kayınpederine, hepsini çok memnun eden, oldukça küçük daireler satın aldı. Yalnız kaynanasını yanında alıkoydu. Ona acıyor olmasının yanı sıra oğullarına bakacak birine ihtiyacı vardı. Küçük oğlu sürekli sağlık sorunları yaşarken, büyük oğlu , lgor, ergenlik çağma girmişti ve sorun çıkartıp duruyordu. Bununla birlikte Tanya tefriş işini bir tür misilleme olarak gerçekleştirdi. "Aslında onlara sadece buranın kime ait olduğunu göstermek istedim Tefriş sırasında Tanya her şeyi, kelimenin tam manasıyla her şeyi fırfatıp attı. Bütün aile yadigarlarını sattı ve kocasının akrabalarının can sıkıcı, yüksek sınıf geçmişinin bütün izlerini sildi. Hiç kimse bütün bunlara karşı çıkmadı. Kaynanası daçaya gitti ve ayak altından uzaklaştı. Sonuçta ortaya en son teknolojiyle donatılmış modern bir Avrupalı daire çıktı. Tefriş işinin tamamlanmasının ardından Tanya iş hayatında daha da ileriye gitmeye karar verdi: mekik işini bıraktı ve emlak ticareti işine girdi, Moskovada birkaç dükkan satın aldı. "Ne? Bu dükkanlar sana mı ait? " Kulaklarıma inanamıyordum. Tanya, iş çıkışında arabayla gittiğim iki mükemmel süpermarketin sahibiydi. "Tebrikler ! Fakat fiyatlarınız! Tanya gülerek, kaçamak bir cevap verdi, "Biliyorum, fakat Rusya zengin bir ülke ! " " O kadar zengin değil. Sen bir emperyalist haline gelmişsin. Sen biraz, kendi çıkarlarından başka şey düşünmeyen biri olmuşsun. " "Elbette, Yeltsin gitti ve onun gidişiyle birlikte kolay para kazanma ve cicim ayları da bitti. Şu an iktidarda olanlar açgözlü pragmatistler, ben de onlardan biriyim. Sen Putine karşısın, ancak ben ondan yanayım. O neredeyse bana kardeşimmiş gibi görünüyor, geçmişte haksızlığa uğramış ve şimdi hakkı olanı alan biri gibi. " "Açgözlü derken neyi kastediyorsun? " "Rüşveti. Herkese vermen gereken sonu gelmez miktarda rüşveti. Dükkanlarımı elimde tutabilmek için bu rüşveti veriyorum. Kime rüşvet vermiyorum ki? ! Karakoldaki kalem memurlarına, itfaiyecilere, hijyen müfettişlerine, belediyeye. Ve dükkanlarımın bulunduğu bölgeleri denetimi altında tutan gangsterlere. Zaten işin doğrusu , bu dükkanları gangsterlerden satın aldım. " "Onlarla iş yapmaktan korkmuyor musun? " "Hayır. Benim bir rüyam var: ben zengin olmak istiyorum. Bugünün Rusyasında bu, hepsine para ödemek zorunda olmam anlamına geliyor. Bu vergiyi ödememem durumunda yarın öldürülürüm ve yerime bir başkası geçer. " "Abartmıyorsun, değil mi? " "Sana gerçekte durumun nasıl olduğunu kelimelerle anlatmam mümkün değil. " "Peki, ya bürokratlar? " "Bir kısım bürokratlara ödemeyi bizzat yapıyorum, geri kalanlarına da ödemeyi gangsterler yapıyor. Ben gangsterlere parayı veriyorum, onlar da diğer gangsterleri, bürokratlarımızı hoş tutuyorlar. Aslında bu gayet işe yarayan bir sistem. " "Andrey nerelerde şimdi?" "Andrey öldü. Sonunda benim yükseldiğim ve kendisinin benim havyarımı yediği gerçeğini kaldıramadı . Benden kendisini yeniden kabul etmemi istedi, ancak ben onu hiçbir şekilde istemiyordum. Ona kendisine başka bir öğrenci bulmasını tavsiye ettim. Zaten çirkin bir adamla yaşamak istemiyorum. Yakışıklı erkekleri sevdiğime karar verdim. Erkeklerin soyundukları striptiz gösterilerine gidiyor ve sevgililerimi orada seçiyorum. " "Şaka yapıyor olmalısın ! Aile hayatını özlemiyor musun? Aile içinde yaşanan büyük mutluluğu ? " "Hayır, özlemiyorum. Yaşamaya daha yeni başladım. Bu şekilde yaşamanın olumsuz bir yanı yok mu , elbette ki var. Bütün bunların çok iğrenç olduğunu düşünebilirsin, ancak benim eskiden sürdüğüm hayatta o derece saf olan ne vardı ki? " " Çocuklar ne durumdalar? " "Ne yazık ki, lgor, Andrey gibi karakteri zayıf biri haline geldi. Uyuşturucu kullanıyor. Onu bir kliniğe yatırdım. Şimdiden bu beşinci oluyor . . . Stasik, Londrada eğitim görüyor. Ondan çok memnunum. Hem de çok. Orada her konuda birinci. Ona kaynanam bakıyor. Kaynanama küçük bir daire kiraladım. Stasik hafta içinde bir öğrenci yurdunda kalıyor, hafta sonlarında da kiraladığım dairede kaynanamla kalıyor. Kaynanamın bir kalça yenileme ameliyatı geçirmesi için gerekli parayı verdim. Ameliyatı lsviçrede yaptılar. Hayata geri döndü, ortalıkta genç bir kadın gibi koşup duruyor ve bana kesinlikle tapıyor. Bana gerçekten taptığını düşünüyorum. Para büyük bir şey gerçekten de. " David, elinde bir tepsi olduğu halde odaya dönerek girdi. Alçak sesle şarkı gibi mırıldanarak, "Kızlar, çay saati geldi," dedi. "Sadece üçümüz. Tamam mı, Tanençka? " Tanya başını salladı ve hemen geri döneceğini söyledi. Çay için üstünü değiştirmek istiyordu. Davidin paçalarından yozlaşmışlık ve rehavet sızıyordu. Son derece rahatsız edici bir görünümü vardı. Birkaç dakika sonra Tanya geri döndü. Elmaslara bürünmüştü, kulakları insanın gözünü alıyordu, dekolte elbisesinin yakası ışıl ışıldı. Saçları bile parlıyordu. Bu gösteri bana yapılıyordu. Kibarca kadirbilirliğimi ifade ettim. Tanya gerçekten çok memnun olmuştu , kendisini, yeni Tanyayı eski bir arkadaşa sunmanın verdiği hazdan dolayı elmasları kadar parlak görünüyordu. Çayımızı çabucak içtik ve birbirimize hoşça kal dedik. Birbirimizden ayrılırken Tanya, "Yalnız bir dahaki sefer aradan on yıl geçmesin," dedi. Ben, "Öyle olmaması için çabalayalım," diye cevap verdim ve merdivenlerden aşağıya doğru inerken Putin döneminde insanların gerçekten de daha sık bir araya geldiklerini düşündüm. Eski dostları kastediyorum. Yeltsin döneminin son zamanlarında, Rusyada insanlar korkunç biçimde sadece hayatta kalmakla meşguldüler; yıllarca birbirlerine telefon etmediler, kimileri yoksul olduğu için, kimileri de zengin oldukları için utanıyorlardı. Bu , birçok insanın başka ülkelere geri dönmemek üzere göç ettikleri, insanların artık hiç kimsenin onlara ihtiyaç duymaması yüzünden kafalarına bir kurşun sıktıkları, insanların kendilerinden iğrendikleri için kokain kullandıkları bir dönemdi. Bununla birlikte, şimdilerde hayatta kalmayı başarmış olan herkes yeniden bir araya geliyormuş gibi görünüyor. Toplum gözle görülür biçimde daha derli toplu hale geldi ve insanların daha fazla boş zamanları var. Yeni dönem başlayınca , kadınlar itici güç oldular, iş dünyasına girdiler, kocalarından boşandılar. Kocaları gangster oldu ve birçoğu Yeltsin döneminin ilk yıllarında vurularak öldürüldü . Bütün bunlar oldu , çünkü perestroykanın hemen öncesinde Tanya gibi çok sayıda Rus kadını, hayatlarının akışını hiçbir zaman değiştiremeyeceklerini sanıyorlardı. Birden karşılarına bu büyük değişim şansı çıkıverdi. Bir hafta sonra, sanırım belediye meclisi için yapılacak bir ara seçimle ilgili bir basın toplantısına gitmem gerekiyordu. Orada, hiç beklenmedik şekilde Tanyayla yeniden karşılaştım. Sovyetler zamanında olduğu gibi, daha şimdiden belirli kalıplara sokulmuş, kapalı toplumumuzda, süpermarket sahipleri siyasal basın toplantılarına gitmezler. Tanya kendisini gazeteciler dünyasına saçları itinayla toplanmış, klasik siyah bir iş kıyafeti içinde ve üzerinde tek bir elmas bile olmadan gösterdi. David de oradaydı ve aynı yüksek havadaydı, hatasız biçimde Tanyanın iş sekreteri rolünü oynuyordu; alçakgönüllü fakat yağcılık yapmayan bir sekreter. Bu kez kızlar diye seslenmiyordu. Ben gazetecilerle birlikte oturdum. Tanya barikatların karşı tarafındaydı. Kendisine bir mikrofon uzatıldığında, Tanya en son konuşacak olan kişiydi. Belediye meclisi üyeliğine aday olanlar arasındaydı. Ben de dahil olmak üzere gazetecilere Moskovadaki evsizler sorununu nasıl gördüğünü anlattı, seçmenlerin kendisine yasama meclisine bir üye olarak seçilme onurunu vermeleri halinde onların hakları için mücadele etme sözü verdi. Basın toplantısı sona erdiğinde, Tanyaya, "Allah aşkına senin buna ihtiyacın mı var? Sen zaten zengin birisin," dedim. "Sana söylemiştim, ben daha da zengin olmak istiyorum. Çok basit: belediye meclisi üyesine rüşvet vermek istemiyorum. " "Hepsi bu mu? " "Bugünlerde rüşvetçiliğin hangi boyutlara ulaştığı konusunda hiçbir fikrin yok senin. Yeltsin zamanında gangsterler bunu hayal bile edemezlerdi. Eğer belediye meclisi üyesi olursam bu konuda vergi ödemekten kurtulmuş olacağım. " "Fakat neden özellikle evsizleri savunma konusu üzerinde durdun?" Yakınlardaki bir Fransız kafeteryasından içeri girdik. Burayı Tanya seçti; benim için çok pahalı bir yerdi. "Bu konunun benim daha iyi bir izlenim vermemi sağlayacağını düşünüyorum. Her halukarda onlara kendi ayakları üzerinde durmaları konusunda gerçekten de yardımcı olabilirim. Bunu ben kendi kendime başardım. " "Peki, neden konuşmanın sonunda Putinden söz ettin? Onu ne kadar çok sevdiğini, saydığını ve ona güvendiğini söyledin. Bunu söylemeni senden imaj meykırların mı istedi? Söylediklerin kulağa hiç de hoş gelmiyordu. " "Hayır, değil. Bugünlerde bunu yapmak zorundasın. Bunu bilmek için imaj meykırlann yardımına ihtiyacım yok." Tanya, Rusyaya yeni hayatla birlikte gelmiş olan bu telaffuzu zor İngilizce sözcükleri söylerken zorlandı. "Eğer Putinden söz etmemiş olsaydım, yerel FGB görevlisi bana herkesin söylediklerini söylemediğim için şikayette bulunmak üzere yarın dükkana beni görmeye gelirdi. Biz iş aleminin insanları şimdilerde işte bu türden bir hayata öncülük ediyoruz." "Peki ama dükkana seni görmeye gelse ve bunları söylese ne çıkar ki? " "Hiçbir şey. Sadece rüşvet ister. " " Ne için? " "Ne söylememiş olduğumu unutmak için." "Bana baksana, bütün bunlardan bıkmadın mı gerçekten de? " "Hayır. Birkaç dükkan daha edinmek için Putinin kıçını öpmem gerekse, bunu da yapardım. " "Edinmekten kastın nedir. Sen onları satın aldın, değil mi? Gerekli parayı ödedin, hepsi bu değil mi? " "Hayır, şimdi işler farklı şekilde yürüyor. Bir şeyi edinebilmek için bürokratlardan kendi paranla o dükkanı satın alabilme hakkını kazanman gerekir. Buna Rus kapitalizmi deniyor. Şahsen ben bundan hoşlanıyorum. Bundan bıktığım zaman kendime bir yerlerde vatandaşlık satın alacağım ve o ülkeye taşınacağım. " Birbirimizden ayrıldık. Elbette Tanya seçimi kazandı. Kötü bir performans göstermediği söyleniyor. Şimdilerde Moskovadaki yoksullara yardımcı olabilmek için canı gönülden çalışıyor. Evsizler ve mülteciler için bir başka aşevi kurdu, üç süpermarket daha satın aldı ve sık sık televizyonda bizim modem zamanlarımızı öven konuşmalar yapıyor. Kısa süre önce beni aradı ve kendisiyle ilgili bir makale yazmamı istedi. Yazdım. Şu anda okumakta olduğunuz makaleydi bu yazdığım. Makaleyi yayınlanmadan önce okumak istedi, okuyunca dehşete uğradı ve "Yazdıklarının hepsi doğru," dedi. Makaleyi o ölmeden önce Rusyada yayınlatmamam konusunda bana söz verdirdi. "Peki, ya yurtdışında? " diye sordum. "O olur bak," dedi. "Paramızın ne koktuğunu herkes bilsin. " işte siz de şimdi artık Rus parasının ne koktuğunu biliyorsunuz.
·
1,721 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.