Gönderi

KAMÇATKA: HAYATTA KALMA MÜCADELESİ Kamçatka, Rusyanın en ücra köşesinde yer alır ve Moskovadan uçakla on saatten fazla çeker. Petropsvlovsk-Kamçatskiy hattında çalışan uçaklar oldukça ilkeldir; bu uçaklar sizi anavatanımızın uçsuz bucaksızlığı ve halkımızın s􀙡dece çok küçük bir kesiminin Moskovada yaşadığı, burada kendi siyasal oyunlarını oynadıkları, kendi putlarını yarattıkları ve onları devirip bu devasa ülkeyi yönettiklerine inandıkları gerçeği konusunda derin düşüncelere dalmaya iter. Kamçatka, Rusyada taşra yerleşim birimlerinin başkentten ne kadar çok uzak olduklarını fark etmek açısından iyi bir yerdir. Aslında mesafenin bununla bir ilgisi yoktur. Taşra eyaletleri farklı bir hayat tarzına sahiptir, farklı bir hava solurlar ve gerçek Rusyanın havası buralarda koklanabilir. Kamçatkada yaşayan balıkçılar kadar çok, aslında onlardan da çok sayıda denizci asker yaşıyor. Orduda yapılan büyük çaplı asker indirimine karşın buradaki deniz kuvvetleri üssü değişmeden kaldı: Pasifik Donanması Kamçatka Filosu kime oy verirse seçimleri o kazanır. Bir sahil şehrinde görmeyi bekleyeceğiniz gibi, her yerde siyah ve donanma mavisi egemen: kruvaze kalın ceketler, denizci yelekleri, siperliksiz kepler. Eksik olan tek şey, donanmanın efsanevi şıklığı. Ceketler yıpranmış durumda, yeleklerin çok fazla yıkandığı her hallerinden belli oluyor, keplerin rengi solmuş. Aleksey Dikiy bir nükleer avcı-vurucu denizaltının, Vilyuçinskin komutanı. Aleksey Dikiy donanmanın seçkin askerlerinden biri ve onun için komuta ettiği, Kamçatka Filosunun bir parçası olan denizaltı da aynı kategoride yer alıyor. Dikiy, Leningradda -bugünkü adıyla St. Petersburgda- çok iyi bir eğitim aldı ve kariyer basamaklannda son derece yetenekli bir subay olarak hızla yükseldi. Otuz dört yaşına geldiğinde son derece kalifiye bir denizaltıcı olmuştu. Orduya hizmet verdiği her ay onun uluslararası askeri emek piyasasındaki değerini binlerce dolar artırıyordu. Ne var ki Birinci Sınıf Kaptan Aleksey Dikiy bugün kıt kanaat ve sefalet içinde yaşıyor; onun içinde bulunduğu durumu başka şekilde ifade etmek mümkün değil. Yaşadığı ev merdiven ve sahanlıklan dökülen, yan metruk ve insanın içine ürküntü veren berbat durumdaki subay misafirhanelerinden biri. Yapabilen herkes askeri kariyerinden vazgeçerek anakaraya dönmek üzere buradan aynldı. Şimdilerde çoğu boş olan dairelerin pencerelerinde ışık yok. Burası soğuk, açlık çekilen, yaşanması zor bir yer. İnsanlar burayı esas olarak yoksulluk yüzünden terk ettiler. Kaptan Dikiy bana havanın iyi olduğu zamanlarda kendisiyle diğer kıdemli donanma subaylarının masalanna düzgün bir yemek koyabilmek için balık avlamaya gittiklerini söylüyor. Dikiy, mutfaktaki masanın üzerine, verdiği kusursuz , sadık hizmet karşılığında anavatanının kendisine verdiklerini koydu. Dikiy az önce kendi denizaltından evine, donanmanın yatak çarşaflarından birinin içinde, bir kaptana verilen aylık istihkakı getirdi. İstihkak iki paket soyulmamış bezelyeden, ikişer kilogram ağırlığında, kesekağıdına konulmuş karabuğday ve pirinçten, en ucuzundan iki kutu bezelye konservesinden, iki kutu Pasifik ringa balığından ve bir şişe sıvı yağdan oluşuyordu. "Hepsi bu mu? " "Evet, hepsi bu. " Dikiy bunu söylerken şikayet etmiyor, sadece bir gerçeği onaylıyordu. O güçlü ve samimi bir insan. Daha doğrusu, o tam bir Rus. Mahrumiyete alışık biri. Onun sadakati, o sırada ülkeyi her kim yönetiyorsa ona değil, anavatana duyulan bir sadakat. Eğer kendisinin başka türlü düşünmesine izin verecek olsaydı, buraları çok uzun zaman önce terk ederdi. Kaptan, tam da aldığı istihkakın çağrıştırdığı biçimde, açlık dahil olmak üzere her şeyin olabileceğini kabul ediyor. Bu kesekağıtlarının ve konserve kutularının içinde Kaptan Dikiyin üç kişilik ailesinin aylık azığı y􀙢r alıyor. Dikiyin bir karısı var; bir radyo-kimyager olan Larisa. Larisa, mezunlarının daha dershane sıralarında otururken Kalifomiyadaki Silikon Vadisinde faaliyet gösteren bilgisayar şirketlerinden doğrudan iş teklifleri aldıkları, saygın Moskova Mühendislik ve Fizik Enstitüsünden mezun olmuş. Buna karşılık, kocasıyla birlikte Pasifik Filosunun kapalı bir askeri şehrinde yaşayan Larisa işsiz. Bu donanma karargahının ya da çok uzaklardaki Savunma Bakanlığının önemsemediği bir ayrıntı. Karargahın personel politikaları, dik kafalı bir biçimde ellerinin altında duran değerleri görmeyi reddetmeleri anlamına geliyor. Larisa denizaltı personelinin çocuklarının gittikleri okulda bir öğretmenlik işi bile bulamıyor. Bütün kadrolar dolu ve bir bekleme listesi var. Burada askeri personel dışındaki insanlar arasında işsizlik oranı yüzde 90lar düzeyinde seyrediyor. Kaptan Dikiyin ailesinin üçüncü üyesi, bir ilkokul ikinci sınıf öğrencisi olan, kızı Alisa. Alisa açısından da durum hiç iç açıcı değil. Bu askeri şehirde Alisanın ve diğer çocukların yeteneklerini ortaya çıkartacak hiçbir imkan yok. Ne bir spor merkezi, ne bir dans salonu , ne de bilgisayarlar. Bütün garnizonda çocuklara tanınan imkanlar kasvetli, pis bir avlu ve içinde bir video kayıt cihazı ve birkaç çizgi film bulunan bir binadan ibaret. Gerçekten de, Kamçatka ülkemizin elinin uzanmadığı bir yerde ve devletin taş kalpliliğinin uç noktasında yer alıyor. Burada, bir yanda insanları öldürmek amacıyla geliştirilmiş olan en ileri teknolojiyi, diğer yandaysa bu teknolojiye gözetip denetleyerek idare edenlerin sürdükleri sefil hayatı görüyoruz. Her şey tamamen personelin duyduğu şevke ve yurtseverliğe bağlı. Para, şan ve şeref ve gelecek söz konusu değil. Dikiyin yaşadığı yerin adı Rybaçie. Burası, Kamçatka yarımadasının baş şehri Petropavlovsk-Kamçatskiyden arabayla bir saat uzaklıkta. Rybaçie, 20 bin kişilik nüfusuyla dünyanın en ünlü kapalı askeri bucak merkezi. Rus nükleer filosunun sembolü ve öncüsü. Bucak merkezi en modem silahlarla dolu. Burası Rusyamn doğu kanadı nükleer kalkanının konuşlandırıldığı, onu ayakta ve işler durumda tutanların yaşadığı yer. Kaptan Dikiyin denizatlısı bu nükleer kalkanın en nadide parçalarından birini oluşturuyor; dolayısıyla, Dikiy de bu unsurun hayati öneme sahip bir bileşeni. Dikiyin kaptanlığını yaptığı denizaltı, dünyada bir eşi benzeri olmayan, teknolojik açıdan mükemmel bir silah. ABD de dahil olmak üzere, dünyadaki büyük güçlerin sahip oldukları bütün filoları ve en iyi denizaltıları yok edebilecek kapasiteye sahip. Dikiyin komutası altındaki denizaltı, nükleer füzelerle ve etkileyici görkemli torpidolarla donatılmış çok özel bir silah. Bu tür bir savunma gücümüz olduğu sürece Rusya, en azından Pasifik Okyanusu yönünden gelebilecek bir saldın karşısında, zayıf bir konumda olmayacaktır. Buna karşılık Kaptan Dikiyin kendisi, hizmet ettiği devletten gelen darbeler karşısında çok zayıf bir konumda. Ancak o nadiren bu şekilde düşünüyor. Diğer birçok subay gibi Dikiy de hiç parasız hayatta kalabilme konusunda özel bir yetenek geliştirmiş. Aldığı maaş düşük ve düzensiz olarak -genellikle altı aylık gecikmelerle- ödeniyor. Dikiy parası olmadıği zamanlarda kendi denizaltısının güvertesinde yemek yemiyor (subayların orada yemek yemeye haklan olmasına karşın) . Kendi payına düşen yemeği paket ettirip eve götürüyor ve ailesiyle paylaşıyor. Onların kamım doyurmak için yapabileceği başka bir şey yok çünkü . Sonuç olarak Dikiy, soluk bir gölgeye dönüşmüş durumda. Bir deri bir kemik kalmış. Yüzü sağlıksız biçimde san renkte ve bunun sebebi gayet açık: Rusyanın nükleer kalkanının ana direğinin komutam yetersiz besleniyor. Elbette sürekli olarak bir radyasyon bölgesinde yaşamak da Dikiyin sağlığını olumsuz etkiliyor. Geçmişte bunu telafi eden şeyler vardı, çünkü denizaltıcılar son derece gözde bekarlardı, ancak her şey değişti. Bugünlerde kızlar, yanlarından bir donanma subayı geçtiğinde başlarım öteki tarafa çeviriyorlar. Dikiy şöyle diyor: "Aslına bakarsan gerçek sorun yoksulluk değil. " O, dünya nimetlerine önem vermeyen biri; meteliksiz bir romantik, tepeden tırnağa bir subay, bütün değerlerin doların sinik diliyle ölçüldüğü bir devirde neredeyse bir tür aziz. "Berrak bir amacınız ve anlaşılabilir operasyona! görevleriniz olduğu sürece yoksullukla birlikte yaşa- yabilirsiniz. Bizlerin gerçek şanssızlığı, ülkenin nükleer donanmasının içinde bulunduğu korkunç durumdur, umutsuzluk duygusudur. Görünüşe göre Moskovada bu silahlann ciddiye alınması gerektiğini anlamıyorlar. Eğer bugünkü finansman düzeyinde kalınırsa on yıllık bir süre içinde burada Rybaçiede ya geriye hiçbir şey kalmayacak ya da NATO yakıt doldurma işini bizim iskelelerimizde yapıyor olacak. " Dikiy gözlerinin önünde olup bitenlerin verdiği umutsuzluktan kurtulabilmek için Genelkurmay Akademisindeki çalışmalannı sürdürmeye karar verdi. Yirminci yüzyılın sonunda ve yirmi birinci yüzyılın başında Rusyanın ulusal güvenliğinin durumuyla ilgili bir çalışma kaleme almak istiyor. Araştırmasını bitirdiğinde bunun kendisini çok rahatsız eden şu soruya akademik temelli bir cevap sağlayacağını umuyor: Rusyanın ulusal güvenliğinin içini boşaltmak kimin çıkannadır? Ulaşmış olduğu geçici sonuçlar Moskovanın lehine değil, ancak kaptan olup bitenlere düşmanca yaklaşmıyor ya da içinde bir güceniklik hissetmiyor. Moskovanın bu şekilde davranmasının korkunç bir şey olduğunu düşünse de , bununla ilgili olarak hiçbir şey yapılamayacağına inanıyor. Dişini sıkıp dayanmaktan başka, çünkü bizler üstlerimizden daha güçlüyüz ve daha akıllıyız. Dikiyin işi kendi hayatının kendisine ait olmaması anlamına geliyor. O başka herkesin yapabildiği şeyleri yapamaz. Denizaltısında beş dakika süreyle nöbet görevinde bulunabilmek için, asla hiçbir yere gidemez. Her zaman ulaşılabilir durumda olmak zorundadır. Kırlara çıkıp sadece böğürtlen, mantar toplamak ya da arkadaşlanyla yürüyüş yapmak üzere gidemez. Bu zorlu zamanlarda demoralize olmamalan için subaylanyla bir arada olması gerekiyor. Erlerin ne yapıp ettiklerine babacan bir biçimde göz kulak olabilmek için kışlayı ziyaret etmeye zaman ayırması gerekiyor. O meşgul bir insan. Çok sayıda subay Kaptan Dikiye benzer şekilde dilenciler gibi yaşasa da, en azından iş gününün sonunda, ailelerinin kamını doyurmak, onlara yeni elbiseler alabilmek ve hatta kendilerine yeni bir üniforma alabilmek üzere (gerçekte subaylann birçoğu bunu yapmak durumunda) ek bir iş yapabiliyorlar. Kaptan Dikiyin bunu yapmaya ne zamanı ne de fırsatı var. İşten sonra geriye kalan kısa sürelerde, uyku açığını kapatabilmesi, kendini toparlayabilmesi için gerçekten dinlenmesi gerekiyor. Denizaltısına bindiğinde dinlenmiş olması zorunlu. Bu, yaptığı işin bir gereği. Sinir zayıflığı felaketli sonuçlara yol açabilir. Dikiy bu durumu şöyle özetliyor: "iş başında, sanki bir tatilden yeni dönmüşçesine, her şeye çözüm bulunmuşçasına dingin ve dengeli olmak zorundayım, yann kanını . ve kızımı nasıl besleyeceğim konusunda endişe duymamalıyım. " "Buna mecbur olduğunu söylüyorsun. Oysa b u bana meseleyi yanlış biçimde ortaya koymakmış gibi geliyor. Sen devlete hizmet ediyorsun ve bu yüzden senin işe rahat bir kafayla gelmeni sağlayacak uygun koşullan yaratmak kesinlikle devletin yükümlülüğü. " Dikiy gülümsüyor, bu daha çok müstehzi bir gülümseme ve ben bu tuhaf, sert, özel adamın kime daha çok tepeden baktığından emin değilim: bu tür sorular sorduğum için bana mı veya kendisine en iyi biçimde hizmet edenlere sırtını dönen devlete mi? Daha sonra bunun bana yönelik olduğu ortaya çıkıyor. Kaptan sonunda şunları söyledi: "Devletin şu anda bunu yapabilecek durumu yok. Bu durumda değil ve bu sorunun bir sonu var. Yapılamayacak bir şeyi talep etmenin ne anlamı olabilir ki? Ben gerçekçi bir insanım, kolay kolay öfkeye kapılmam. Bütün duygusal ve huysuz insanlar burayı uzun zaman önce terk ettiler. Donanmadan istifa ettiler. " "Yine de ben hala anlamıyorum, neden sen de istifa etmedin? Sen mühendislik eğitimi görmüş bir nükleer enerji uzmanısın. Kendine insan onuruna yakışan bir iş bulabileceğinden kesinlikle eminim. " "istifa edemem, çünkü gemimi terk edemem. Ben bir komutanım, erlerden biri değilim. Benim yerimi alabilecek hiç kimse yok. Eğer bırakıp gidersem kendimi bir hain gibi hissederim. " "Kime ihanet eden bir hain? Devletin sana ihanet etmiş olduğu kesin. " .Zaman içinde devlet aklım başına toplayacaktır. Şu a n için bizlerin sadece sabırlı olmamız ve kendi nükleer filomuzu korumamız gerekiyor. Ben bunu yapıyorum. Savunma Bakanlığı bir ihanet politikası izliyor olsa bile, benim görevim Rusyaya karşı. Ben Rus halkım savunuyorum, devlet bürokrasisini değil:" Zamanımızın bir Rus denizaltı subayının portresini gördünüz. Ülke topraklarını en ücra köşesine gönderilmiş ve askerlik yeminine bağlı kalarak kale duvarında oluşmuş olan deliği, elde başka bir şey olmadığından her gün vücuduyla kapatıyor. Silahlı kuvvetlerin yaşadığı büyük mali sıkıntının ortasında yükümlülüklerini yerine getirebilmesi için bu komutandan tam bir adanmışlık talep ediliyor. Sabahları evinden tam saat 7: 20de çıkıyor ve her gün gece saat 10:40ta geri dönüyor. On saat ya da daha uzun süreyle komutası altındaki denizaltında bulunuyor. Başka türlü olması mümkün değil. Donanma gözlerimizin önünde dağılıyor; teknoloji gerekli hizmeti ve düzgün bakımı görmediğinden, her an için, büyük boyutlu bir felaket dahil olmak üzere çeşitli kazalar meydana gelebilir. Değişmeyen tek şey, bayrağın göndere çekilişi. ister kasırga kopsun, ister tipi, ister bir kaza yaşansın ya da hükümet değişsin, bu ritüel her gün sabah saat 8de yerine getiriliyor. Bu arada aklıma gelmişken, Dikiy evinden Vilyuçinskin demirli olduğu yere yürüyor. Bu yürüyüş tam kırk dakika sürüyor. Dikiyin yürümesinin sebebi, egzersiz yapmanın sağlığına iyi geliyor olması değil; Dikiyin kendisine bir araba almaya yetecek kadar parası yok ve donanma herhangi bir ulaşım imkanı sağlamıyor. Aslında daha önceleri var olan servis kaldırılmış durumda. Vilyuçinskin ait olduğu ikinci Filo, bütün Kamçatka gibi bir yakıt krizinin yol açtığı sarsıntıları yaşıyor. Mendireğe hiçbir araba ya da otobüs gitmiyor. Donanmanın yeterli miktarda benzini yok. Petrol ve her türlü türevi ürünleri satan bir ülkede benzin yok ! Fakat bu daha bir şey değil. Peki, ya ekmeksiz kalırlarsa ne olacak? Garnizon gemilere veresiye ekmek sağlayan yerel ekmek fabrikasına sürekli olarak borçlu durumda. Buna inanabiliyor musunuz? Bir uluslararası süper güce nükleer koruma sağlayan personel sadakayla besleniyor! Devlet başkanının G-8 zirve toplantılarına katıldığı zaman kendisini nasıl hissettiğini merak ediyorum doğrusu. Tamam, pekala . Rybaçiede bütün subaylar sabahları işe yürüyerek gidiyorlar. Yolda subaylar genellikle kızgın bir arı kovanı gibi vızıldayıp duruyorlar: Bu duruma daha ne kadar katlanabilirler? Bizler ne tür bir uçuruma doğru koşar adım gidiyoruz? Gördükleri manzara, yaptıkları bu ateşli tartışmaları daha da körüklüyor. Örneğin, Vi lyuçins kin demirli olduğu 5 numaralı iskeleye doğru yürürken, üzerinde terk edilmiş bir tersanenin bulunduğu Hlebalkin Adasını görebilirsiniz. iki ya da üç yıl önce Hlebalkin tersanesinde bakım gören 15 ya da 16 denizaltı olurdu . Bugün suyun yüzeyi sakin, ayna gibi pırıl pırıl ve bakım görmeyi bekleyen tek bir gemi dahi görülmüyor. Subaylara, denizaltılara verilen bakım hizmetlerinin bile şimdi artık sıkı tasarruf önlemlerine konu olduğu söylenmiş. Dikiy şöyle diyor: "Bu korkunç bir manzara. Bizler bunun tam olarak ne anlama geldiğini biliyoruz. Her an mucize olmasını bekleyemezsiniz. Denizaltılar hiç doktora gitmeden durumu idare edebilen açıkgöz ihtiyarlara benzemezler. Kazaların yaşanması kaçınılmaz. " Donanmada meydana gelen b u dağılma Rybaçiedeki subayların bazılarını bütünüyle demoralize etmiş. Diğerleriniyse sefahate itmiş. Son zamanlarda garnizonda bütün bunları görmek mümkün: bütünüyle tuhaf davranışlar ve intihadar. Dikiy bana, "Mevcut durum subayları sıkıntıya sokuyor," diyor. "Bu yüzden saat Sde bayrak töreni sırasında herkesin orada bulunması gerektiği konusunda ısrarcıyım. Askerlerin komutalarının gözüne bakabilmesi ve orada her şeyin yolunda olduğunu , her şeyin düzeninde gittiğini, bizlerin görevimizi ne olursa olsun yapmaya devam edeceğimizi görmeleri gerekir. Her şeye karşın. " "Subaylar boktan heriflerdir! Bunlar aptallar için söylenmiş güzel sözler! " Birçokları Dikiyin söylediklerini bu sözlerle reddedilebilir. Böyle tepki vermekte de bir ölçüde haklıdırlar. Bunlar gerçekten de ulvi düşünceler, ancak dağılmakta olan Pasifik Filosundan henüz istifa etmemiş olan bu subaylar, büyük çaba gerektiren görevlerini sadece bu güzel sözcükler kendilerinin direnme noktası olduğu için sürdürebiliyorlar. Ülküleri ve ilkeleri olduğu için donanmada görev yapıyorlar. Bu insanlar sağladığı prestij ve yüksek maaş sağlayacak parlak bir askeri kariyer beklentisiyle denizaltıcı olmak istediler. Koşulların daha farklı olduğu dönemleri biliyorlar ve bu günlerin geri geleceğini umuyorlar. Gerçek hayat bir filmin ya da bir romanın tutarlılığına sahip olmadığından, Rybaçiede ulvi olanla saçmalık ve rutin bir mutluluk içinde var olabiliyorlar. "Senin kocanın yaşadığı şekilde yaşamak imkansız bir şey ! Bazen insan en azından kendisine zaman ayırmak ister! " Larisa Dikiy, Ukrayna, Jitomir doğumlu, açlık sınırında yaşayarak hayatını, kocasının görevini yerine getirebilmesi adına kurban etmiş, hayat dolu, güzel bir kadın. Cevap olarak muzipçe gülümsüyor: "Ya, aslında ben işlerin bu şekilde yürümesini tercih ediyorum. En azından, her zaman için kocamın nerede olduğunu biliyorum ! Benden saklanabileceği bir yer yok, bu sayede kıskançlığın ıstıraplarından korunuyorum ! " Dikiy yanı başımızda ayakta duruyor. Az önce sınıfındaki en güzel kız kendisine ilan-ı aşk etmiş bir okul çocuğu gibi acemi bir gülümsemeye bürünüyor. Yüzbaşınm mahcup mizaçlı bir insan olduğunu fark ediyorum. Utanıyor. Dokunsalar ağlayacağım. Bu nükleer denizaltı komutanının sırtlamış olduğu devasa sorumluluk yükünün, sadece hayat standartlarıyla değil, aynı zamanda yaşı ve görünüşüyle de uyumlu olmadığını açıkça görebiliyorum. Birinci sınıf yüzbaşı Aleksey Dikiy, evde, üzerinde üniforması yokken, okuldan eve gelmiş, zayıf ve melankolik bir çocuğa benziyor. Gençlerin daha geç yaşlarda olgunlaştıkları Moskovanın kıstaslarına göre gerçekten de hala genç sayılır. Unutmayın ki Dikiy sadece otuz dört yaşında. Larisa, "Fakat senin donanmada otuz iki yıllık hizmetin var. Emekli olmanın zamanı geldi," diyor. Yüzbaşı, yine utanarak, "Aslında, emekli olabilirim," diyor. "Ne demek istiyorsun? Donanm1tya iki yaşındayken mi katıldın? Soylu bir ailenin doğar doğmaz bir alaya kaydettirilen ve gerçekten askerlik yapacak yaşa geldiğinde çoktan iyi bir hizmet sicili ve apoletleri olan çocuğu gibi mi, yani? " Ona _cevap vermesi için baskı yapıyorum. Yüzbaşı gülümsüyor. Bana söylemek üzere olduğu şeyleri söyleyebilmek için can attığını görebiliyorum. Babası gerçekten de bir donanma subayıymış ve şimdi elbette ki emekliymiş. Dikiy, Sivastapolda, Karadenizdeki donanma üssünde büyümüş. "Otuz dört yaşımda otuz iki yıllık hizmetimin olmasına gelince . . . " diye söze başlıyor, ancak hayat dolu karısı tam o sırada sözünü kesiyor. "Bu, onun bütün hizmet süresini donanmanın en zorlu bölümde, denizaltı filosunda, reaktörlerin ve nükleer silahların yanı başında geçirdiği anlamına geliyor. Orada bir yıllıkhizmet üç yıl sayılıyor. " "Sırf bu yüzden devletin seni çok daha önceleri altına boğması gerektiğini düşünmüyor musun? "_ diye ısrar ediyorum. "Sanki bir öğrenciymişsin gibi akşam yemeğini üç kişiyle paylaşmak zorunda kaldığın için kendini aşağılanmış hissetmiyor musun? " Dikiy sakin bir ses tonuyla ve güvenle, "Hayır. Kendimi aşağılanmış hissetmiyorum," diye cevap veriyor. "Biz denizaltıcıların greve gitmesi son derece akılsızca bir iş olur. Bizim bu kapalı şehrimizde herkes tıpkı bizim yaşadığımız gibi yaşıyor. Ayakta durabiliyoruz, çünkü birbirimize ayakta durabilmek için yardım ediyoruz. Bizler birbirimizden sürekli olarak, yeniden ve yeniden yiyecek ve para borç alıyoruz. " Larisa, "Eğer birinin akrabaları bir yiyecek paketi gönderirse bu aile derhal bir ziyafet hazırlar," diye anlatıyor. "Bir misafirlik döngümüz var. Bu şekilde birbirimizi besliyoruz. Hayatımızı böyle bir düzene oturttuk. " "Sizin anne babalarınız da Ukraynadan paketler gönderiyorlar mı?" "Elbette. O zaman biz de üzerimize düşeni yapıp aç arkadaşlarımızı besliyoruz. " Larisa yüksek sesle gülüyor. Yazarlarımızdan birinin söylediği gibi bu insanlara gerçekten de güvenebilir, onlara arkanızı dönebilirsiniz. Tuhaf bir biçimde yıllar geçiyor -Komünist Partinin düşüşünün üzerinden epeyce uzun bir zaman geçti- ama yine de geçmişin bazı alışkanlıkları olduğu gibi sürüyor. Bunların en başında da insanlara, özellikle de hizmet ettikleri amacı gerçekten seven, her şeye karşın adanmış ve fedakarca çalışan insanlara karşı gösterilen patolojik saygısızlık geliyor. Hükümet, kendisini ülkemize hizmet etmeye adamış olan insanlara nasıl teşekkür edebileceğini hiçbir zaman öğrenemedi. Çok mu çalışıyorsun? Pekala, bu harika, mum gibi eriyinceye ya da biz senin kalbini kırıncaya dek bu şekilde çalışmaya devam et. Yetkililer gün geçtikçe daha da utanmazlaşarak, en iyi vatandaşlarımızın iradesini kırıyorlar. Bir manyağın fikri sabitliğiyle paralarını en kötü olanın üzerine yatırıyorlar. Komünizmin Rusyaya çok şey kaybettirdiği tartışma götürmez, ancak bugünkü durum daha da kötü. Yüzbaşı Dikiyle bu önemli konularda yaptığım tartışmayı Vilyuçinskin ana kontrol bölümünde sürdürüyorum. Rybaçie, dışarıdan gelenlere ve bilgi toplamak isteyenlere bütünüyle kapalı bir yer ve hatta, subayların eşleri dahi bazı iskelelere giremiyorlar. Bana gelince, her nasıl olduysa􀙣 Askeri lstihbar􀙤t beklenmedik bir istisna uyguladı. Vi lyuçins kun sahip olduğu yırtıcı, savaşkan değer ve inançlar sistemi daha kıyıdan bakıldığında görülebiliyor. Denizaltının pruvasında, siyah bir zemin üzerinde korkutucu bir sanat eseri yer alıyor: bir katil balinanın sırıtmakta olan kafasının resmi. Donanma ressamı canavarı elinden geldiğince korkunçlaştırabilmek için balinaya doğada olduğundan çok daha fazla diş yapmış. Denizaltına, yapıldığı gün Kasatka, Katil Balina adı verilmiş, ancak kısa süre önce adı değiştirilmiş. Subaylar bu isim değişikliğinin neden yapıldığını anlayamamışlar, ancak bunu sorun da etmiyorlar. Yaptığım bu tanıtım turu durumun içyüzünü kavrama konusunda bana çok yardımcı oldu; muhtem,elen denizaltını gezmeme izin verilmesinin başlıca sebebi de buydu. Çok korkutucu bir volkanın ağzının yanından geçtim -Tanrı korusun, bunun hiçbir zaman yanlış şekilde kullanılmaması gerekir. Bir atomik reaktör, artı, nükleer füzeler, patlayıcı bir karışımdır. Denizaltı nükleer silahlarla dolu, ekonomi krizde ve silahlı kuvvetler karışıklık içinde. Bundan daha korkutucu ne olabilir? Bizler turumuza devam ederken, Dikiy düşüncelerini bana kabul ettirmeye çalışıyor ve ideolojik konularda gerçekten de son derece kuralcı bir insan. Toplumda ne türden değişiklikler yaşanırsa yaşansın, silahlı kuvvetlerde disiplinden ödün verilmesi söz konusu olamaz. Dikiy, 1 99 1 yılından bu yana Ordu birimleri içinde ısrarla teşvik edilmekte olan suç oluşturan bir emre itaat etmeme fikrini kesin biçimde reddediyor. Dikiye göre, bu konuda bir santim olsun geri çekilmek, bir astın, tek bir talimatı ya da emri aptalca ya da uygunsuz bulduğu için yerine getirmemesine izin vermek, bütün sistemin domino etkisiyle çökmesine yol açacaktır. Ordu piramitsel bir yapıdır ve bu, göze alınmaması gereken bir risktir. Hem Kaptan Dikiynin, hem de sohbetimize katılan, aylarca süren kahramanca denizaltı harekatları sebebiyle üniformaları şeritlerle donanmış, aktif görev subayı olan diğerlerinin, iki kavramı birbirinden ayırt ettiklerini görüyorum. Bir yanda, hizmet ettikleri anavatan; diğer yandaysa, Çelişkide oldukları Moskova var. Bize iki ayrı devlet olduğunu söylüyorlar: Rusya ve onun başkenti. Subaylar samimi insanlar. Kamçatkadan bakıldığında, Savunma Bakanlığınm Silahlı Kuvvetler Bölümünde olup bitenler hiç de mantıklı görünmüyor. Savunma Bakanlığı, yerel düzeyde birliklerin kendi kaynaklarını kullanarak nükleer denizaltı filosunun bakımını yapmalarının sadece imkansız değil, aynı zamanda kesin olarak yasak olduğunu gayet iyi bildiği halde neden bu iş için gerekli parayı ayırmıyordu? Önlerinde daha uzun yıllar bulunan, on ile on dört yaş arasındaki bu gemileri neden böyle acımasızca gözden çıkarıyorlardı? Bütün ülkenin çabalarıyla yaratılmış olan nükleer kalkanı neden sistematik bir biçimde kalbura çeviriyorlardı? Ve bunu neden gerçek bir tehdidin var olduğu, Çinin nükleer denizaltılarının Rus topraklarının yakınlarında sinsi sinsi dolandığı bir zamanda yapıyorlardı? Vilyuçinskte yaptığım keşif gezisinde, bölgedeki en önemli kişi olan, Kamçatkanın Amiral Yardımcısı ve Kuzey-Doğu Ordu ve Kuvvetler komutanı Valeriy Dorogin de bulunuyordu. Bu görüşmemizin hemen sonrasında askeri kariyeri sona eren Dorogin, Devlet Dumasında milletvekili oldu. Subaylar Doroginin yanında, onun orada bulunmasından dolayı kendilerine ket vurmadan, açıkça konuştular. lnsan, burada, orduda olağan olan hiyerarşik baskıyı ya da rütbe farklılıklarının yarattığı engellemeleri hissetmiyor. Bu büyük ölçüde Doroginin Rybaçienin canı kanı olmasından kaynaklanıyor. Subayların ve komutanın birbirlerinden saklayacak hiçbir şeyleri yok. Dorogin burada, bu kapalı donanma şehrinde, yaklaşık olarak yirmi yıl süreyle hizmet vermiş. Tıpkı Dikiy gibi Dorogin de uzun yıllar boyunca bir nükleer denizaltının komutanlığını yapmış. Şimdi, büyük oğlu Denis Dorogin, Rybaçiede görev yapıyor. Diğer herkes gibi komutan da sabahlan iskeleye yürüyerek gidiyor. Herkes gibi o da yaşanmakta olan dağılmayı görüyor. Herkes gibi o da kıt kanaat geçiniyor, arkadaşlarının kendisini beslemelerini bekliyor. Yapılan devasa kesintilerin bir sonucu olarak Kamçatkanın, Çukotka ve Magadanla birlikte bağlı bulunduğu Kuzey-Doğu Grubu yeniden oluşturuldu. Benzer bir gruplandırma 1 9 1 7 Devrimi öncesinde ve l 930larda Bolşeviklerin yönetiminde de vardı. Ne tür bir gruplandırma yapılırsa yapılsın, ordunun bir bölümü diğerleri üzerinde egemenlik kurar. Nükleer kalkanın üssü olan Kamçatkada , tahmin edilebileceği üzere egemen olanlar, denizaltıcılar. Bu yüzden orada bir amiral yardımcısı bulunuyor. Bundan dolayı, amiral yardımcısının emrinde piyadeler ve sahil güvenlik güçleri, havacılar ve uçaksavar savunma güçleri var. llk başta bu yeni yapılandırma konusunda bazı tartışmalar ve görüş ayrılıkları yaşanmış, ancak daha sonra her şey yerli yerine oturmuş. Bu , büyük öl􀙥de Doroginin etkisiyle olmuş. Dorogin, Kamçatkada bir efsane. Amiral yardımcısı otuz üç yılını donanmada geçirmiş. Denizaltılarda da çalışmış olduğundan, toplam hizmet süresi kırk sekiz yıl. Ne var ki, Dorogin efsanesi onun askeri geçmişinden değil, bugününden kaynaklanıyor. Dorogin, Petropavlovsk-Kamçatskiyde yaşıyor. Kısa süre öncesine kadar, devasa bir bölgeden sorumlu olan ve Rusyanın en büyük üç eyaletinden birinde rütbe olarak ikinci sırada bulunan bir ordu mensubu olarak aldığı maaş 3,600 ruble, yani 100 dolardan biraz fazlaydı. Uzun zaman önce hak etmiş olduğu emekli maaşıyla birlikte , eline ayda 5 ,000 rubleden biraz daha az, gerçekten de bizim Rusyada söylediğimiz gibi kuş kadar bir para geçiyor. Bir karşılaştırma yapabilmek için, Petropavlovsk-Kamçatskiyde bir otobüs şoförünün ayda 6,000 ruble kazandığını belirtelim. Dorogin, Morskaya Caddesinde, orduya ait bir dairede, diğer subaylarla aynı koşullarda yaşıyor. Dairede sıcak su yok ve daire soğuk, cereyanlı ve konforsuz. "Neden basit bir kombi almıyorsunuz? " "Paramız yok. Biraz paramız olursa bir tane alacağız. " Doroginin e n çok değer verdiği şey, itibarı. Onunki bir çilekeş hayatı. Oturduğu daire çıplak değil, ancak kesinlikle bir amirale yaraşır bir yer de değil. Sahip olduğu en değerli mallar, işiyle ilgili eşyalar. Bu eşyalar bir zamanlar Rusyanın uzak doğusunda hizmet etmiş olan, aktif hizmetten çekilmiş gemilere ait biblo ve süs eşyalarından oluşuyor. Denizcilik tarihi onun en büyük sevdası. "Taşradaki eviniz ne durumda? Bir daçanızın olması gerekir. Rusyada her amiralin bir daçası vardır. " Dorogin, "Elbette var," diye cevap veriyor. "Ama ne daça ! Ah, Tanrım ! Yarın gidip bir bakarız, gözünüzle görmeden inanmazsınız. " Ertesi gün geldi ve ben Petropavlovsk-Kamçatskiyin eteklerinde, üzerine patates ve salatalık ekilmiş olan küçük bir toprak parçasına bakıyorum. Bu sebzeler kış süresince amiral yardımcısının ailesini besleyecek. Sebze bahçesinin orta yerinde, tuğlaların üzerinde, ıskartaya çıkartılmış bir tren vagonu duruyor: bu bir çalışma odası. Bir ordu komutanın hayat standartları açısından Moskovada geçerli olan ölçütlerle kıyaslandığında bu tam anlamıyla bir rezalet. Gördüğümüz gibi Kamçatka, Moskova değil. Burada herkes çok daha doğru sözlü ve çok daha iyi kalpli. Birkaç balıkçı bana az önce yakalamış oldukları bir torba dolusu kırmızı balık -gümüş balığı-* verdiler. Balıkları amiral yardımcısının karısı Galinaya verdim ve bunu yaparken de kendimi biraz tuhaf hissettim, çünkü Kamçatkadaki başkomutanın karısının kapısına bu türden tonlarla balık getirildiğinden emindim, ne var ki bana verilmiş olan bu balıklan kendi başıma pişirmem de mümkün değildi. Galina, beni büyük bir şaşkınlığa düşürerek, heyecan içinde teşekkür etti ve gözyaşlarına boğuldu. İçinde yaşadığı yoksulluk ortamında bu balıklar ona bir servet gibi görünüyordu. Bunlarla akşam yemeğini hazırlayabilir, yemeğe misafir çağırabilir ve hatta daha ileride yemek üzere bir bölümünü salamura yapabilirdi. Şans bu ya, bütün bunları taçlandırmak üzere balıkların bazılarının içinden altın çıktı: kırmızı havyar. Galina Dorogina bana kıdemli subayların eşlerinin bütün hayatlarını yarımadada geçirmiş olmalarına karşın egzotik Kamçatkayı çok az görebildiklerini anlattı. "Hepimizin hayatı eğitim kurslarında ve harekatlarda, kısa süreli beraberliklerle ve uzun süreli ayrılıklarla geçti. " Galina bütün bunlardan ve hatta aslında boşa harcanmış olan bütün bu yıllardan dolayı pişmanlık duymuyor. "Gerçek şu ki, subayların karılan açısından değişen hiçbir şey olmadı. Yirmi yıl önce yine soğukta donuyorduk ve açtık, bir düzine yumurta için bütün gün kuyrukta beklememiz gerekiyordu ve sıra numaramı kuyrukta beklerken elimin üzerine yazarlardı; şimdilerde tek fark, hiç paramızın olmaması. Dükkanlarda yumurta var, ancak subayların bunları alacak parası yok." Amiral Yardımcısı Doroginin düşünüş tarzı bir ideolojik çorba; komünist ve kapitalist düşüncelerin bir karışımı. Bu , bütün hayatını Sovyet rejiminde geçirmiş, Genç Komünistler Birliğinin ve Komünist Partisinin üyesi olmuş, artık serbest piyasanın gerçekleriyle yaşamak zorunda olan bir insandan beklenmesi gereken şey olsa gerek. Bana göre, Doroginin düşünceleri modası geçmiş fikirler, SSCBnin ortadan kalkmasıyla geçerliliğini yitirmiş bayat bir ideolojiyi temsil ediyorlar. Buna karşılık, amiral demokratik özlemleri ve bunlara neden ihtiyaç duyulduğunu anlıyor. Dorogin, Kamçatkada denizaltılardan, askeri müzenin durumuna kadar her şeyden sorumlu. lşte size onun hayatından tek bir kesit. Kuzey-Doğu Grubuna bağlı birimlerden biri, 22. Çapayev Motorize. Tümenidir. Tümen Çapayevin adını taşıyor, çünkü 1 9 1 8 yılında, Volga bölgesinde, lç Savaşın efsanevi kahramanı Vasiliy Çapayev tarafından kurulmuş. Çapayevin sevgilisi, yüzlerce tartışmalı Sovyet fıkrasına konu olan Bolşevik Anka, bu tümende bir savaşçıydı. lkinci Dünya Savaşından sonra Çapayev Tümeni yeniden uzak doğuda konuşlandırıldı ve tümen bugün Kamçatkada, birinci bölüğünün yatakhanesinde, dünya proletaryasının önderi Vladimir llyiç Lenin için bir asker yatağı bulundurmasıyla tanınıyor. 1922 yılında Lenin tümenin onursal Kızıl Ordu askeri ilan edildi ve buna uygun olarak Lenine bir yatak tahsis edildi. 1 922 yılından bu yana tümen nereye gönderilirse, Leninin yatağını diğer ekipmanla birlikte taşımak da bir gelenek halini aldı. Bugün bile bu yatak kışlada ayrıcalıklı bir yere sahip. Yatak düzenli biçimde yapılmış ve durduğu köşenin duvarlarının üzerinde, "Volodya iyi bir öğrenciydi! " temasını işleyen resimlerden oluşan bir Lenin köşesi var. Bütün bu parçalar, tümende gizli bir yerde tutulan bir demirbaş defterine kaydedilmiş durumda. Birinci Lenin Bölüğünün komutanı, yirmi altı yaşındaki yüzbaşı lgor Şapoval, Leninin ruhunun askerlerini diri tuttuğu kanısında. "Bu konuda ciddi misiniz? " "Evet. Düzgün biçimde yapılmış olan bu yatağı görüyor v e kendi yataklarını ona benzetmeye çalışıyorlar. " Ben bunu gülünç buldum, ancak daha sonra Amiral Yardımcısı Doroginin de Leninin yatağının oynadığı yüksek ideolojik role en az Yüzbaşı Şapoval kadar inandığını fark ettim. Dorogin, "Yeni gelen askerlerin bunu ilk başta biraz tuhaf bulduklarını, ancak zaman içinde saygı duyduklarını," söylüyor. "Moskovada demokrasi zafere ulaşınca, Kamçatkadaki Leninin yatağından kurtulmak için çeşitli girişimler yapıldı, ancak bizler yatağı korumayı başardık. Bu yatak, sizin Lubyankadaki jerjinskiy heykeliyle aynı kategoride yer alan bir şey değil. " Dorogin, değişim için değişime inanmıyor. Tarih neyse odur ve Bolşeviklerin gizli polisinin kurucusunun heykelini yıkmak için o kadar zeki olmanıza gerek yoktur. Dorogin, aynı zamanda Çapayev tümenindeki Lenin Köşesinin, Halk Komiserleri Konseyinin özel bir kararıyla oluşturulduğunu , yatağın kaldırılıp ıskartaya çıkarılabilmesi için en azından Rus hükümetince, başbakan tarafından imzalanmış oir kararname çıkarılması gerektiğini düşünüyor. Kamçatkada askerlere kendilerine örnek olarak kimi almalarını tavsiye etmek gerektiğini tartışıyoruz. Tümenin şimdiki komutanı Yarbay Valeriy Oleynikov hiç tereddüt etmeden, "Çeçenistanda ve Afganistanda savaşmış alanlan örnek almalılar," diyor. Birinci Lenin Bölüğünün bir önceki komutanı gerçekten de Çeçenistanda savaşmış. Teğmen Yuriy Buçnev, Groznide savaştığı için Rusyanın Kahramanı madalyasını almış. Askerlerin kimi örnek almaları gerektiği konusundaki tartışmayı sürdürüyoruz ve ben askerleri Çeçenistanda yaşananlar üzerinden eğitmenin hiç de iyi bir fikir olmadığını söylüyorum. Dorogin tartışmanın dışında kalıyor; yüksek rütbeli bir subay olarak bu şekilde davranması gerekiyor. Dorogin, ülkesine hizmet ediyor ve ilkesel olarak sahip olduğu siyasal görüşler hiç kimseyi ilgilendirmemeli. Fakat Dorogin, gelecekle ilgili olarak tartışma konusunda çok istekli. ideolojik inançlarla, orduya ayrılan kaynaklarda yapılan kesintiler birbirinden bütünüyle ayn şeyler. Subaylar kendilerini bir barut fıçısının üzerinde oturuyormuş duygusuna sahipler. Tümenin personel şefi Aleksander Şevçenko, "Hepimiz zaman zaman devletin kendisine sadakatle hizmet etmekte olanlara çok haksız bir muamele yapabileceğini düşünüyoruz," diyor. Dorogin dahil olmak üzere diğer bütün subaylar bu yoruma katılıyorlar. Bu subaylardan hiçbiri ordudaki rütbe ve statülerine denk düşecek sivil niteliklere sahip değiller ve elbette başka bir ortamda hayatlarını sürdüremezler. Silahlı kuvvetleri bırakacak olsalar evlerini kaybederler, çünkü şu anda hepsi ordu lojmanlarında kalıyorlar. lgor Şapoval, askeri araçların tamir-bakım işlerini yapan bir mühendis. Soğuk metal işleme konusunda uzmanlaşmış biri, bu yüzden subaylık görevini bıraktığında traktör tamiriyle uğraşabilir, ya da bir anahtarcı dükkanı açıp sivil halka hizmet verebilir. Şevçenko daha şimdiden sivil istihdam deneyimine sahip. Moskovada Topçu Akademisinde iki ya da üç yıl süreyle eğitim görmüş, ikinci bir iş olarak bir çiçekçinin bodrum katında diğer üç askeri öğrenciyle birlikte yirmi dört saati kapsayacak şekilde koruma görevlisi olarak çalışarak para kazanmış. Kamçatkadakiler Savunma Bakanlığınm ilkesel olarak bir subayın kendisini sadece askerlik görevine adaması ve zamanının bir bölümünü ikinci bir işte çalışarak harcamaması gerektiğine inanmadığını düşünüyorlar. Amiral yardımcısı, "Bu koşullarda bir adamın yasadışı işlere bulaşması işten bile değil," diyor. "Bir keresinde bana bir zarf içinde 2 bin dolar teklif edildi. Bu kişiyi bana bir arkadaşım yönlendirmişti ve rüşvet teklifini çok usturuplu bir dille yaptı: Karınızın tedavisi için paraya ihtiyacınız var. O anda bu konuda kesinlikle haklıydı. Benim bu para karşılığında, ordunun zararına olacak şekilde, ton başına 700 dolar yerine 450 dolar üzerinden bir hurda satış ihalesinin altına imza atmam gerekiyordu. Aslına bakılırsa, benim imzam bir dizi kıdemli askeri şahsın imzasını tamamlayacak olan son imzaydı. O adamı elindeki zarfla birlikte odadan kovabilirdim, ancak bunun yerine savcıyı çağırdım. Bunun diğerleri için bir örnek oluşturabileceğini düşündüm. " Elbette, Dorogin birçok yönden aziz gibi bir adam. Diğer birçok subay gibi o da ülkesine para uğruna değil, bir görev duygusuyla hizmet ediyor. Bu türden manevi olarak sağlıklı insanlar, sadece burada, ülkemizin en ücra köşesinde bulunabiliyor. Dikiyin, Doroginin ve diğerlerinin bu duruma daha ne kadar sabredebileceklerini hiç kimse -kendileri dahi- bilmiyor. Bugün donanma, yaşlı ve orta kuşak subaylara dayanıyor. Hemen hiç genç subaya rastlanmıyor. Genç subaylar buralara gelmiyorlar. Az sayıdaki genç subay, bütün güçlerini donanma için harcama ve bunun karşılığında da hiçbir şey elde edememe düşüncesini kabullenmek istemiyor. Birkaç yıl sonra donanma ne türden subayların eline kalacak? "Yurtseverlik mi? " Rybaçieden genç bir ikinci kaptan ağzını çarpıtarak gülümsüyor. Omsh adlı denizaltının subaylarından biri. "Yurtseverlik, bedelini ödemeniz gereken bir şeydir. Artık bu saçmalığa, bu sefilleri oynama haline bir son vermenin zamanı geldi. Kendi ayaklarımızın üzerinde durmalıyız, Dikiy gibi hayatın külfetleri ve haksızlıkları karşısında boyun eğmemeliyiz. O bir komutan, ama yine de ayaklarında en kötü lastik ayakkabılar var ve ucuz brendi içiyor. Deniz filosuna yapılan muamele çok yanlış; buna karşılık vermenin tek yolu kendi kurallarımızı oluşturmaktan geçiyor." "Bununla ne demek istiyorsun? " Genç subay kendi kurallarımızı oluşturmak derken, dürüst ya da kirli yollardan geçimini sağlamayı kastediyor. Kendi yaşındaki subayların tezgah altında ellerine geçirdikleri her şeyin ticaretini yaptıklarını söylüyor. Gururla, "Şimdi evime balık ve havyar getiriyorlar," diyor. "lki yıl önce gemiden çaldığım alkolü çeşitli eşyalarla takas ediyordum ve o zaman insanlar bana hiç saygı duymuyorlardı. " Amiral Yardımcısı Dorogin, "Genç subaylar için donanmada görev yapmanın başlıca sebebi iyi bir hayat standardı yakalamak haline gelmeye başladı," diyerek yakınıyor. Ona göre devletin donanmayı ihmal etmesine kendi kurallarımızı oluşturarak tepki vermek, orduda görevli herhangi birinin bir komutanın emirlerini sorgulaması kadar tehlikeli. YAŞLI KADINLAR VE YENİ RUSLAR lki yaşlı kadın, eskiden sütçülük alanında şampiyonlukları olan Maria Savina ve aynı şekilde eskiden inek yetiştirme alanında şampiyonlukları olan Zinaida Fenoşina, ormanın ortasında durmuş, ellerinde tuttukları sopaları havaya kaldırmış, bir buldozere doğru sal- 1 88 lıyorlar. Buldozer uzaktan bütün gücüyle kükrüyor ve onlar da herkes duyabilsin diye var güçleriyle bağırıyorlar: "Çek git ! Defol buradan ! Buna daha ne kadar katlanmak zorundayız? " Asırlık ağaçların arkasından, sinirli v e kavgacı güvenlik görevlileri çıkıyor ve kadınlara, şimdi gidebilecekken hemen çekip gidin buradan, yoksa sizi vururuz dercesine etraflarım sarıyorlar. Bir emekli gazi, köyün en yaşlısı ve gösteriyi örgütleyen kişi olan Nikolay Abramov kollarım iki yana açıyor. "Bizi kendi topraklarımızdan çıkartmak istiyorlar. Topraklarımızı canımız pahasına savunacağız. Geriye başka ne kaldı ki? " Bu olaylar Moskova eyaletinin Narofomin bölgesindeki Pervomaiskoye köyünün eteklerinde yaşanıyor. Anlaşmazlığın sebebi, eskiden Berg ailesine ait olan eski bir malikiinenin topraklan. Bu malikane 1904 yılından kalma; bugün devlet tarafından doğal ve kültü􀙦 rel miras alam olarak l<.orunuyor. Bir parça sakinleştikten sonra bu yaşlı insanlar başlarını üzüntüyle sallıyorlar. "İşte bu yaşlı başlı halimizle Yeşillere katıldık. Başka ne yapabilirdik ki? Bu pislik karşısında parkımızı savunan bir tek bizler varız. Başka kimsenin bu meseleye el atacağı yok." Söz konusu pislik, yüzyıllık Berg Parkımn tam orta yerine 34 adet ev inşa etmek üzere duygusuz barbar müteahhitleri tutmuş olan Yeni Ruslar. Maria ve Zinayda, çevreyi talan edenlere karşı doğrudan eylem düzenlemek üzere Pervomaiskoye köy meclisi tarafından oluşturulmuş olan çevreyle ilgili özel bir gruba üyeler. O değerli asırlık ağaçların arasında, Yeşilci eylemcilere pek az aldırış ederek kamyonlar dolanmaya ve traktörler gümbürdemeye devam ediyorlar. Bir saatlik çalışmanın sonunda ağaçlık alandan şerit halinde uzanan bir bölüm kestiler. Burası gelecekteki sayfiye evi yerleşiminin ana caddesi olacak. Her yerde borular, dikenli teller ve beton plaklar var. İnşaat çalışması bütün hızıyla ilerliyor ve her şey gerçekten de sanki doğal çevre üzerinde azami tahribatı yaratmak istercesine yapılıyor. Daha şimdiden nadir bulunan ağaç türlerinin kesilmesiyle 1 30 metre küp kereste elde edilmiş durumda. Nereye baksanız sedir ve köknar ağaçlarının üzerlerine katledileceklerini gösteren çentiklerin atılmış olduğunu görüyorsunuz. Makineler toprağın derinliklerinden çamur tabakalarını çıkartarak ve uzun yıllar süresince oluşmuş olan orman tabanının ekosistemini acımasızca derinlere gömerek çevreyi büyük bir utanmazlıkla harap ediyor. Tatyana Dudenus, "Weymouth çamını hiç duydunuz mu? " diye soruyor. Dudenus, ekolojik grubun başkanlığını yapıyor ve bölgedeki tıp enstitülerinin birinde araştırma uzmanı olarak çalışıyor. "Ata yadigarı parkımızda bu ağaçtan beş adet örnek var. Bu ağaç bütün Moskova eyaletinde bir tek burada yetişiyor. Ender bulunan ağaç türlerini yetiştirmek Bergler için bir hobi olmuştu. Bu Weymouth çamlarından üçü, sırf müteahhitler yeni yapılacak binalar için bir cadde açmak istedikleri ve bu ağaçlar bu yol üzerinde yer aldıkları için kesildi. Diğer değerli türler de tehdit altında: gümüşi Sibirya köknarı ve melezçam, beyaz kavak ve Moskova eyaletindeki tek örnek olan bir beyaz sedir, Thuja occidentalis. Sadece son üç gün içinde 60tan fazla ağaç kaybettik. Eğer daha az seçkin ya da sağlıksız ağaçlan kesiyor olsalardı durum bu derece kötü olmazdı, ancak onlar bütünüyle farklı bir yaklaşıma sahipler. Bir yolu nereye inşa etmek istediklerine karar veriyorlar ve önlerine çıkan her şeyi kesiyorlar. Bir sayfiye evini nereye kondurmak istediklerine karar veriyorlar ve yok ettikleri ağaçların nadideliğini hiç önemsemeden o bölgeyi olduğu gibi temizliyorlar. Buradaki orman yasal olarak birinci dereceden SlT alanı olarak sınıflandırılıyor, yani bu ağaçlara dokunmak yasalara aykırı. Bu ağaçlan kesebilmek için olağanüstü koşulların söz konusu olduğunu kanıtlamanız ve başvurunuzu Devlet Çevre Müfettişliğinin vereceği bir tavsiyeyle desteklemeniz gerekir." Berg Parkının kaderi belirlenirken bunlardan hiçbiri yapılmadı. Pervomaiskoenin Yeşilleri, ar damarı çatlamış yeni zenginleri yola getirmek için Narofomin mahkemesinde dava açtılar. Bütün ağaçlar kesildikten sonra kendi lehlerine veril􀙧cek bir karar pek bir işe yaramayacağından, davaya atanan Yargıç Yelena Golubevaya, duruşmalar sonuçlanıncaya kadar inşaatın durdurulması için bir mahkeme emri çıkarmasını talep eden bir dilekçe verdiler. Ne var ki, gördüğümüz üzere, Rusyada gün oligarklann günü. Devletin bütün organları bir tek onların hışırdayan banknotlarının dilinden anlıyor. Yargıç Golubeva inşaatı durdurma talebini göz önüne bile almadı ve inşaat çalışmaları ilerlerken duruşmanın yapılması kasıtlı olarak ertelendi. O benzersiz ağaçların tamamına yakını kesildi. Koruma görevlileri güruhunun arasından Valeriy Kulakovskiy arz-ı endam ediyor. Kulakovskiy, kendini bir konut yapı kooperatifi olarak adlandıran Promzhilstroy Şirketinin müdür yardımcısı. Kulakovskiy, bana bu işin dışında kalmamı tavsiye ediyor. Moskovadaki bir kısım son derece etkili insanın bu konut inşaatıyla yakından ilgilendiklerini söylüyor. Bu insanlar buraya yerleşecekler. Bu kooperatifin, yasaya göre ulusun malı olan Berg topraklarının mülkiyet hakkını ele geçirmiş olduğunu keşfediyorum. Bu tamamen yasadışı. Kulakovskiy omzunu şöyle bir 􀚂ilkiyor ve kendi düşüncesini açıklamaya çalışıyor. "Köylüler tarafından yapılan bu sonu gelmeyen gösterilerden fazlasıyla bıkmış durumdayız. Şimdi benim, bu işe bu kadar para yatırmışken, araziyi satın almışken, inşaata başlamışken ne yapmamı bekliyorsunuz? Bana bütün bunları kim geri verecek? " Kulakovskiy aynı zamanda geri adım atmayı düşünmediğini de söylüyor. Nitekim geri adım atmadılar. Berg Parkı artık yok. En güzel ormanlarımızın, oligarklar ve onların şirketlerinin çıkarları uğruna kesilip yok edilmesine ülkenin her tarafında devam ediliyor. Pervonaiskoyeli, Yeşil hareket üyesi yaşlı kadınların tarihi parklarını umutsuzca savunma mücadelesini başlatmalarından uzun olmayan bir süre önce, Rus Yargıtayı bu sorunu, aynı sorun bir bütün olarak Rusyada yaşandığından, ilke sorunu olarak ele aldı. Bu dava halk arasında Orman Davası diye biliniyordu. "Mal sahiplerinin çıkarlarını unutmamalısınız. Araziyi satın aldılar, evler inşa ettiler ve şimdi siz her şeyi geriye döndürmeye çalışıyorsunuz. " Avukat Yargıtayda Kulakovskiyin sözlerini neredeyse kelimesi kelimesine tekrar etti. Yeni Rusların kaprislerine karşı toplumun çıkarlarını bir bütün olarak savunmakta olan çevreci avukatlar, Olga Alekseyeva ve Vera Mişçenko sorunu başka şekilde ele alıyorlar: "Bu ülkede yaşayan her yurttaş ulusal mirası yaşama ve bundan haz alma hakkına sahiptir. Eğer bizler gerçekten Rusyanın yurttaşlarıysak, o zaman gelecek kuşakların bugünkü kuşakların faydalandıklarından daha az ulusal miras kalmamasını sağlamak görevimizdir. Her halukilrda yasadışı yollarla elde edilmiş olan mülkiyet haklarını nasıl ciddiye alabiliriz ki? " Orman Davasının esasını, davayı Yargıtaya götüren Yasal Ekolojik Sorunlar Enstitüsü , Eco-juris önderliğindeki Rus çevrecilerinin, Bakanlar Kurulunun birinci dereceden orman kategorisinde yer alan ormanları, bu niteliğini yitirmiş toprak kategorisine aktaran yirmi iki kararnamesinin yürürlükten kaldırılmasını talep etmeleri oluşturuyordu. Bu kararnameler Rusyada 34 bin hektar birinci kalite ormanın kesilmesine izin vermekteydi. Rusyada ormanlar üç kategoriye ayrılır. Birinci derecede yer alanlar, ya toplum için ya da doğal çewe için özellikle önemli sayılan ormanlardır. Bunlar çok değerli ağaç türlerini, ender bulunan kuşların ve diğer hayvanların doğal yaşama ortamlarım, koruma alanlan ve parkları ve kentlerin ve banliyölerin yeşil kuşaklarını içeren orman alanlarıdır. Bundan dolayı Rus Federasyonunun Orman Yasası, birinci sınıf ormanları ulusal mirasın bir parçası olarak kabul ediyor. Berg Parkı bu kategoride yer alıyor. işin tuhaf yam şu ki, bu kategori değişikliğinin yapılması ve ardından da ağaçların kesilmesine izin verilmesi için resmi başvuruyu yapan taraf Rus Federasyonu Ormancılık Komisyonu , Rosleshozdu. Rosleshoz , başbakana imzalaması için ormanların hukuki statüleriyle ilgili belgeler sunma hakkına sahip olan organdır. Çevreciler tarafından karşı çıkılan 22 kararname, devlet tarafından, yasanın öngördüğü biçimde gerekli çevrebilimsel denetimler yapılmadan çıkarıldı ve ulusal miras kısa erimli çıkarlara kurban edildi. Ormanların kesilip yok edildiği yerlere benzin istasyonları, otoparklar, sanayi tesisleri, yerel toptan satış pazarları, çöp boşaltım merkezleri ve elbette konutlar inşa edildi. Çevreciler bu son seçeneği, yeni ev sahiplerinin evlerini saran görkemli ormanlara sorumlu biçimde davranmaları ve kanalizasyon sistemlerini döşerken ağaçların köklerine zarar vermemeleri koşuluyla , en az karşı çıkılabilir seçenek olarak görüyorlar. Orman Davası görülmekteyken ve yargıçlar işi ağırdan alırlarken, başbakan tarafından imzalanan yeni kararnamelerle 950 hektara yakın ilave üst düzeyde kaliteli orman yok edilmeye mahkO.m edildi. En büyük tahribat, ağaçların petrol ve gaz şirketlerinin çıkarları uğruna yok edildikleri Hantiy-Mansiyisk ve Yamalo-Nenetsk özerk bölgelerinde meydana geldi. Aynı zamanda Moskova eyaleti de kayba uğradı: Berg Parkının başına gelenler mahkemenin işlemleri kasıtlı olarak sürüncemede bırakmasının bir sonucuydu. Bürokratik işlemler sürerken ve hiç kimse en ufak bir ayrıntının bile üzerinde durma cesaretini gösteremezken, Pervomaiskoyede ormanı korumak için verilen mücadele şiddet olayına dönüştü. Çevreci grup, savcılık makamının talebi üzerine, inşaatçıların faaliyetlerinin yol açtığı barbarca sonuçlan bir video kamerayla kaydetmeye gittikleri zaman, takviye polis gücü çağrıldı. Bunun üzerine kavga çıktı, kamera kırıldı ve tamamı yaşlı insanlardan oluşan çevrecilere dayak atıldı. Köyün en yaşlısı olan Nikolay Abramov durumu şöyle açıklıyor: "Elbette , bizler bir savaşa girmek istemiyoruz\ ancak bize başka bir seçenek bırakmadılar. Malikane 􀙨öyde yürüyüş yapabileceğimiz tek yerdi. Buraya genellikle yaşlı insanlar ve çocuk arabalarıyla anneler gelirdi. Burada 300 öğrencinin okuduğu bir okul ve bir de anaokulu var. Geriye kalan her yer Yeni Ruslar için inşa edilen sayfiye evleriyle dolduruldu. " Bu emektar çevreciler aslında, hayadan boyunca hiç görmedikleri kadar çok tutarda paraya hükmeden süper zengin insanlarla savaştıklarının farkındalar. Buna karşılık, bu paranın tutarıyla ilgili olarak bir şeyler duymuşlar. Bir köy meclisi toplantısında, Pervomaiskoye Mahalli Köy Konseyi başkanı Aleksander Zaharov, bu işin parasal boyutunun durumun tersine çevrilmesine hiçbir biçimde imkan vermeyecek kadar büyük olduğunu açıkladı. işte, Moskova Vilayeti Ekolojik Birliğinin başkanı Igor Kulikovun eyalet savcısı Mihail A vdyukova yazdıkları: "Konseyin başkanı, meclisin seçtiği çevreci grubun üyelerine herkesin önünde protestolarına son vermemeleri durumunda, isimlerini ve ev adreslerini kendileriyle ilgilenecek olan mafyaya verdiğini söyledi. " Aleksander Zaharovun b u can sıkıcı öyküde yer alan başlıca karakterlerden biri olduğuna şüphe yok. Eğer Zaharov sağlam durabilmiş olsaydı, Berg Parkına tek bir daça bile tecavüzde bulunamazdı. Yasayı çiğneyerek ve köy meclisinin aldığı karara aykırı biçimde Pervomaiskoyedeki ağaçların kesilmesine izin veren belgelerin altında Zaharovun imzası yer alıyordu. Bu senaryo iyi bildiğimiz bir senaryo. Birinci sınıf ormanların orman niteliğini yitirmiş topraklar kategorisine aktarılması için ilk başvuru Moskovadaki üst düzey yetkililere yapıldı. Kısa süre sonra başbakan tarafından imzalanması için bir kararname hazırlandı. Bunu, başbakanın kararnamesinin uygulamaya konması sırasında, yerel ormancılık yetkililerinin ve mahalle konseyi başkanının çalışmalara başlanması onayı vermelerinin ardından ormanın kesilerek yok edilmesi izledi. Rusyada bizim yasalarımızda çok fazla yanlışlık yok. Sorun sadece onlara çok fazla sayıda insanın uymamasından kaynaklanıyor.
·
1,674 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.