Gönderi

Nenem Hüsniye Hanım dedemle evlendiğinde ondört yaşındaymış. Evliliklerinin ilk yılında 25 Şubat 1907'de babam dünyaya gelmiş. Üç buçuk yıl sonra da amcam Fikret doğmuş. O sıralarda dedem, Italyan ve Balkan savaşlarına, Arnavutluk isyanını bastırmaya filan gitmiş. Derken Harb-i Umumi (Dünya Savaşı) gelmiş çatmış ve dedem bu kez de Divan-ı Harb-i Örfi Reisi (Sıkı Yönetim Mahkemesi Başkanı) olarak Çanakkale'ye tayin edilince, o sırada İstanbul'da Üsküdar'da oturm akta olan ailesini yanına aldırmış.Amcamın anlattıklarına ve babamın Mehpare'ye yazdığı mektuplara bakılırsa ne olmuşsa Çanakkale Savaşı sırasında olmuş. On dört yaşında anne olan nenem, iki ufak çocukla kendini savaşın ortasında bulunca ruhsal dengesini yitirm iş ve iki kez intihara kalkışmış. Bunun üzerine dedem, nenemi ve çocukları Çanakkale'den uzaklaştırmaya karar vermiş. Çirkince öyküsünde bu olaya şöyle değiniyor Sabahattin Ali:"Çanakkale de asker olan babamın yanından, Çivril'de asker olan dedemin yanına gidiyorduk.... Şimdi düşünüyorum da, o karmakarışık devirde, o berbat yolculuk şartları içinde annem gibi beceriksiz bir kadının iki küçük çocukla bu kadar uzun yolculuğa nasıl çıktığına hâlâ şaşıyorum.... cephelerde her gün yüzlerce subayın öldüğü, yüzlerce subay ailesinin memleket içinde perişan kaldığı o günlerde, 'silah arkadaşları' arasında, birbirlerinin ailelerini korumak hususunda, yazılmamış hatta konuşulmamış bir mukavele var gibiydi."
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.