Gönderi

Eskiden şâirler iyi veya kötü birbirine benzeyen insanlardı. Şeyhülislâm Yahya Efendi, Nefî, Bâkî nesil ve mizaçla birbirinden ayrılırdı. Batıda da böyle idi. Baudelaire Banville’e hayrandı. Mallarme, François Coppee her türlü estetiğin dışında anlaşabilirdi. Şimdi böyle bir şey yok. Bu düzen kalmadı. Şiir, atmosferin malı olmaktan çıktı. Mısra havaya yayılmıyor ve havayı zaptetmek için söylenmiyor. Benlik davası için yazılıyor. Mutlaka orijinal olmak iddiası ilhamı idare ediyor. ..... Halbuki bir mısra tek başına bütün bir cihan olması lâzım gelen şeydir. Şiir, yalnız şâir için değildir. Şiir herkes içindir, herkes sevmeli, etrafında kavga etmeli... Şu beğenmediğimiz eski şiir var ya, hani yermek için o kadar ad taktığımız şiir... Cemiyet hayatını nasıl tek başına dolduruyordu. Tiyatrodan gazeteye kadar herşeyin vazifesini görüyordu. Hiddet, kin, sosyal dâva, aşk, isyan her şey mısra yapmaktan başka bir şey bilmeyen ve hiç de bizim gibi karışık estetik dâvalar peşinde koşmayan o basit insanların sanatında bütün hayatın emrine verilmişti.
Sayfa 403 - Türkiye Kültür Enstitüsü Yay./ e-kitapKitabı okudu
·
4 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.