Biricik Soluk Mavi NoktamızCarl Sagan’ın dediği gibi, kozmostaki evimiz, sevgili biricik
Soluk Mavi Noktamız, üzerinde dönen kavga gürültüye pek
de aldırış etmeden kendisine yaşam kaynağı sunan yıldızın
etrafında dönüyor yaklaşık 5 milyar yıldır. Görünen o ki bir 5 milyar
yıl daha, yani Güneş’in yakıtı bitene kadar da dönmeye devam
edecek. “Önümüzdeki 5 milyar yıl boyunca gezegenimizdeki hayat
nasıl evrilecek?” ya da “İnsanlık Güneş patlayana kadar Dünya
üzerinde gezmeye devam edebilecek mi?” gibi soruların cevabını vermek hiç kolay değil.
Bilim, dünya üzerindeki hayatı, mikroskobik canlılar itibarıyla yaklaşık 4 milyar yıl
öncesine tarihliyor. Neredeyse 2,5 milyar yıl boyunca Dünya üzerinde ilkel tek hücreli
canlılar hüküm sürmüşken yaklaşık 1,7 milyar yıl önce çok hücreli canlılar ortaya
çıkmaya başlıyor ve bundan sonra süreç gittikçe hızlanıp yaklaşık 600 milyon yıl önce
adeta bir patlamaya dönüşerek (Kambriyen Patlaması) canlılar arasında daha önce
görülmemiş bir hızla türleşme başlıyor. Birkaç satıra sığdırmaya çalıştığım bu sürecin
aslında kavraması zor zincirleme sebep-sonuç ilişkileriyle dolu olduğunu tahmin
edersiniz.
Gezegenimizin bu kadar olağanüstü bir hikâyesi olmasının sebebi üzerinde yaşam
barındırması elbette. Dünya’mız üzerinde yeşeren yaşam, hangi formda olursa olsun
onunla uyumlu olmayı başarıyor. Bunu yapamayan ortadan kaybolup başka formlara
yer açıyor.
Gezegenimizin “doğal” döngüsü içinde ona uyum sağlamak gibi bir derdi olmayan tek
canlı maalesef insan. Bizi diğer canlılardan ayıran becerilerimizin yarattığı kibirle doğal
seçilimin dışında olduğumuza kanaat getirdiysek de bilim, geniş bir perspektiften
bakınca bunun doğru olmadığını ortaya koyuyor. Gezegenimiz ve üzerindeki yaşamla
barışmanın yollarını aramak için hâlâ geç değil. Dünyamızın bize sunduğu şefkatin
küçük bir kısmını ona geri yansıtmak, bizi kısa süre içinde Soluk Mavi Noktamızın
muteber paydaşlarından biri yapacaktır. Tıpkı eskiden olduğu gibi…