Ben bu kitabı LGBT’ye karşı ilgim ya da ilgisizliğimden dolayı okumadım. Ne olumsuz bir ön yargım vardı ne de olumlu.Benim için cinsiyeti fark etmeksizin iki kişinin aşkı oldukça normal bir durum. O yüzden çoğu kişinin bakış açısından farklı olarak benim bu kitaba yorumum aynı cinsin aşkını övmek üzerine olmayacak. Çünkü yazar bu kitapta benim üzerimde aşktan öte başka şeyler uyandırdı. Zamanın nasıl akıp gidiverdiği;bazı şeylere teslim olmak zorunda kalıverişimiz;zamana meydan okuyamayışımız. Ayrıca Elio’nun babasının da ifade ettiği gibi bazen hayatı “sanki yaşanacak iki hayatımız varmış biri taslak, öteki mükemmel versiyonmuş” gibi yaşayıp içimizde kalanlara olan hüznümü uyandı bu kitap. Aşk kitaplarını sevmediğim için ilk ve ilerleyen sayfaları biraz donuk okudum. Son 50 sayfada ise yazar sanki tokat atar gibi hiçbir şey bitmedi dedi ve benim için depresif anlarımda defalarca açıp okumak istediğim bir kitap haline geldi.Son olarak kitabın üstümde bıraktığı etkiyi şöyle anlatmak istiyorum: Güzel, sıcak bir yaz günü hikayesi, aslında yine bir yaz günü bitiyor ama beni fırtınalı sert bir kışın ortasında bıraktı.