Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yeniden Ulusal Sorun ve Sultan Galiyev’in Bolşevik Parti’den Tasfiyesi Sultan Galiyev’in liderliğindeki Müslüman sosyalistler, hedefledikleri, Sovyet rejiminden bekledikleri istemler legal yoldan, meşru yoldan gerçekleşemeyeceğini anladıktan sonra faaliyetlerini başka yolardan, kapalı yollardan yürütmeye karar verdiler. Bu amaçla 1919 Kasımında yapılacakların tartışıldığı, durumun gözden geçirildiği bir gizli toplantı yapıldı. Bu toplantıda, Müslüman sosyalistleri birleştirecek ve Müslümanlann ulusal istemlerini yerine getirilmesi için çalışmak üzere kurulacak gizli partinin taslağı tartışıldı. Bu taslağın Bakû’de tamamlanması ve büyük bir Müslüman Komünist Parti’nin kurulması hedefleniyordu. Bu gizli çalışmalardan haberdar olan Stalin, Galiyevcilerin Zeki Velidi ve Basmacılarla işbirliği içerisinde olduğunu da düşünüyordu. Sultan Galiyev bu yüzden Bakû Kurultayından uzaklaştırıldı. 1922 yılı Nisan ayında komünist Partisi Genel Sekreterliğine atanan Stalin’in yetkileri, Sultan Galiyev’in düşündüğünden daha çok arttı. Aynı yılın sonbaharında tartışılan Federe Devlet düşüncesi konusunda, Stalin artık Lenin ile karşı karşıya gelebilecek kadar güçlüydü. Hasta Lenin, Aralık 1922 ile Ocak 1923 tarihleri arasında yazdığı vasiyetname niteliğindeki belgelerde: “sınırsız yetkiler elde etmiş olan Stalin’in yetkilerini dikkatli kullanacağından şüpheliyim” şeklindeki uyarılarını vurguluyordu. Hatta Stalin’in görevden alınmasını öneriyordu. Fakat Stalinistlerin denetimi altında olan Parti, Lenin’in sözlerini dikkate dahi almadı, vasiyetname sumen altı edildi. Stalin, genel sekreter olur olmaz, Milli Siyasi Güvenlik Merkezi’ni kendi kontrolü altına aldı. Bu, daha sonra başlayacak olan “büyük temizliğin”, toplu idamların habercisiydi. Stalin, KGB olanaklarından çok iyi yararlandı. İlk kurbanlarından biri de Sultan Galiyev’di.L enin ile Parti Genel Sekreteri olan Stalin arasındaki ilişkilerin kötüleşmesine paralel olarak 1922-1923 yıllarında Sultan Galiyev ile Stalin arasındaki ilişkiler de iyice bozuldu. Onuncu Bütün Rusya Sovyetler Kongresinde (23- 27 Aralık 1922) de Sultan Galiyev, Müslüman sosyalistlerin “ulusalcı” düşüncelerini tekrar dillendirdi. Bu kongrede Sultan Galiyev, Tataristan ve diğer otonom cumhuriyetlerin statüsünün yükseltilerek Rusya gibi bağımsız cumhuriyet haline getirilmesini savundu. Oysa Stalin, özerklik düşüncesine kesinlikle karşıydı. Ulusal sorun, en şiddetli şekilde ilk kez 17-25 Nisan 1923 tarihlerinde 12. Rusya Komünist Parti Kongresi’nde tartışıldı. Stalin, bu sıralarda Sultan Galiyev’e karşı olan güvensizliğini artık açıkça gösteriyordu. Galiyev’i Ulusal Sorunlar Halk Komiserliği üyeliğinden çıkarmak için bahane arayan Stalin, böylece siyasi hayatına da son vermek istiyordu. Bu arada, Stalin, kendi ulusal politikasını eleştiren Lenin’in vasiyetnamesinin açıklanmasına da engel olmuştu. Özellikle, Gürcistan; Ukrayna ve Tataristan gibi merkeze karşı güvensizlik içerisinde olan bölge temsilcilerinin, ulusal sorunlarını gündeme getirdikleri toplantı, Lenin’in vasiyeti de bilinmediği için Stalinist tezlerin zaferiyle sonuçlandı. 25 Nisan’da yüz kişinin katıldığı Ulusal Sorunlar Toplantısında Parti Genel Sekreteri Stalin’in sunduğu tez olan “Parti ve devlet kuruluşunda ulusal esaslar” bildirisi üzerinde şiddetli tartışmalar yapıldı. Bu tez Sultan Galiyev’in tezinin tam karşısındaydı. Sultan Galiyev, Parti kongresinde diğer cumhuriyetlerden gelen delegeler ile sıkı temaslar kurarak Ulusal Sorunlar toplantısı görüşmelerinde ortak bir cephe hazırlıyordu. Azerbaycan’da Nerimanov, Gürcistan’dan Midivani, Türkistan’dan Rıskulov gibi liderler Galiyev’in yanındaydılar.Kongreden önce bu grup gizli bir toplantı yaptı. Stalin, bu toplantıdan haberdar oldu. Galiyev hakkındaki şüpheleri iyice depreşmeye başladı.Bu kongrede iki tartışma konusu vardı: Birincisi, ulusal sorunların Bolşevik teorisinin yanlışlığından mı, yoksa politik veya idari uygulama yanlışlığından mı kaynaklanıyor olduğuydu. İkinci tartışma konusu ise, çevre bölgelerdeki milliyetçiliğin değerlendirilmesiydi. Rus imparatorluğunun olumsuz mirasının devamı olan Büyük Rusya düşüncesi ve Lenin’in deyimiyle, onun tesiri altında kalan Ruslaşmış başka uluslardan olanların başka uluslara karşı ezici davranışlarına tepki olarak oluşan hareketle » nasıl değerlendirilmesi gerektiği önemli bir meseleydi. Bu tür tepkiler, savunma olarak mı kabul edilecek, yoksa “Büyük Rusya şovenizmini oluşturan milliyetçilik ile aynı statüye dahil edilerek eleştirilecek miydi? Toplantıya katılan Gürcistan delegesi Midiviani, soysalist cumhuriyet, otonom cumhuriyet veya otonom bölge gibi ayrımları ortadan kaldırıp eşit bir statü ile Sovyetler Birliğine katılmayı öneriyordu. Bu öneride Kafkasya federasyonunu parçalayarak Gürcistan Sosyalist Cumhuriyetinin bağımsızlığını yeniden gerçekleştirme niyeti de mevcuttu. Bu öneriye en yakın düşünceleri dile getiren kişi Sultan Galiyev’di. Stalin de, Midiviani ile Sultan Galiyev arasındaki ortak ilişkileri artık fark ediyordu. Toplantıda söz alan Sultan Galiyev, konuşmasında Stalin’e yönelik oldukça şiddetli bir eleştiriyle başladı: “Ulusal sorunları yoldaş Stalin’in görüşlerinde çözmek imkânsızdır. Bu sorunu kökten incelemezsek ileride tekrar ele almak zorunda kalacağız.” Bu sözler, Galiyev ile Stalin arasındaki bütün ipleri kesin olarak koparıyordu. Sultan Galiyev’in en çok ilgilendiği nokta, bağımsız cumhuriyet olan Rusya ile küçücük bir otonom cumhuriyet olan Türkistan arasındaki ilişkiydi. Galiyev’e göre: “Feodal sistemden kurtulamamış, yani hala eski sistem içerisinde yer alan uluslara, 20.Yüzyıl komünistlerinin gerçek yüzü gösterilmemesidir. Bu tür uluslara farklı bir tutum ile yaklaşmak gerekir, İçlerinden bazılarını önde gelen tabakadan seçmek gerekir. Neden? Aslında Beyaz Ordu’yu tuttukları için değil, onlar ne Beyaz Ordu taraftan ne de Kızıl Ordu taraftandırlar. Onlar sadece ya Karaçaylı ya da Çerkezdirler o kadar.” Galiyev, bu düşüncelerini, daha önce “Müslümanlara Yönelik Din Karşıtı Propaganda Metotları” (1921) adlı risalesinde de dile getirmişti. Müslümanlığın kendine özgü nitelikleri olduğunu bu özgünlüğü dikkate alınarak yaklaşılması gerektiğini vurgulayan Galiyev, Toplantıdaki konuşmasına benzer şekilde devam etti: “Bütün bunlar eylemci liderlerin seçilmesine bağlıdır. Rus Bolşeviklerinden seçilsin veya seçilmesin, biz hakiki otonomiyi gerçekleştirmeliyiz. Hayat şartlarını değiştirerek yargı organlarımız yeniden şartlara uydurmalıyız. Dağdaki halk, Kur’an göz önünde bulunmayınca yalan söyler” Galiyev bu sözü söylediği anda "Kur'an bulunduğu zaman bile yalan söyler" diye yuhalanmasına rağmen konuşmasına aynı doğrultuda devam etmiştir. Sultan Galiyev’e göre azınlık ulus hakları, çevre bölgelerde ortaya çıkan muhalefeti ezmek amacıyla, ölçüsüz bir şekilde ve sadece “bürokratların inisiyatifiyle” merkezdekiler tarafından yok edilmekteydi. Sultan Galiyev ve taraftarları (Nerimanov, Midiviani, Rıskulov vs.), Kongrede Stalin’e ve Parti yönetimine yönelik olarak çok şiddetli eleştiriler yönelttiler. Tartışmalı, kavgalı bir toplantı oldu. Galiyev, Parti kongresinden hemen sonra tutuklandı. Hapishanedeki ifadelerinde de görüşlerinden taviz vermedi. Parti Yönetim Kurulunun, milliyetçilik ve sömürgecilik sorunlarının devrimdeki önemini iyice anlamadığını ve bu yüzden “Büyük Rusya” düşüncesine karşı, yeterli direnişte bulunamadığını açıkça eleştirmekten çekinmiyordu. Sultan Galiyev’e göre, Parti içinde kanser gibi zararlı iki grup eylemci vardı: Birincisi, ulusal eylem meselesinin manasını ve önemini kabul etmeyen eylemciler. Onlar ulusal sorunlarda, partinin faaliyetlerine şüpheci bakıyor veya ilgisiz kalıyor, hatta bazen mani bile oluyorlardı. Galiyev’e göre bu tür davranışlar özellikle Ruslar arasında görülmekteydi. Onlar ulusal eziyetin ne olduğunu bilmezler. Bundan dolayı meseleyi ciddi görmüyorlar. Parti merkezinde bu durum gözüküyor. İkincisi, ‘Büyük Rusya’ düşüncesine bağlı olan kısır düşünceli eylemcilerdi. Bu gruba ait eylemciler genellikle ulusal devletin kuruluşuna karşı çıkıp gerçekleştirilmesine engel olmaya çalışıyorlar, ulusal devlet kurulduktan sonra da devletin yönetimini elde etmek için mücadele edip, yerel eylemcilerin faaliyetlerine her zaman mani oluyorlardı. Stalin, Sultan Galiyev tarafından yöneltilen eleştirilerden oldukça tedirgin olmuştu. Sultan Galiyev, Stalin’e karşı alternatif olarak Troçki’ye yaklaşıyordu. Stalin, Sultan Galiyev’in Troçki ile iş birliğine girmesini, kendisine karşı kurulabilecek en kötü birliktelik olarak görüyordu. Sultan Galiyev, iç savaş sırasında, Müslüman Kızıl Ordusu’na komuta etmiş ve iç savaş’ta Kızıl Ordu’nun başında olan Troçki’nin de takdirlerini almıştı. Galiyev, Troçki’ye yolladığı mektuplarda Stalin ile anlaşamayan Lenin’in düşüncelerini takdir ettiğini yazıyor, artık Troçki, Stalin ve Kamanev arasında otorite mücadelesinin başladığına dikkat çekiyordu. Stalin’in en güçlü düşmanına yaklaşması, Sultan Galiyev’in hazin sürecinin başlamasına neden olacaktı. Sultan Galiyev, hapishanede Troçki’ye gidiş sebebinin, kızgın Stalin’in kendisini kabul etmemesi olduğunu ifade ediyordu: “Türk Büyükelçiliğin veya Afganistan Büyükelçiliğine gitmektense, Troçki’ye gitmeyi yeğledim.” Sultan Galiyev, 6 Mayıs 1923’te meşhur Lubyanka Hapishanesi’nde, bir hücreye kapatıldı. Galiyev, Lubyanka’nm KGB merkezinde sıkı bir şekilde sorguya çekildi. Sorguda. Sultan Galiyev’den nasıl bir itiraf beklediklerini, siyasi amaçlarının ne olduğunu anlamak güç değildi. En önemlisi geri planda sorguyu izleyen Stalin’in “nelere ilgi gösterdiği” idi. Aşağıdaki sorgulama tutanağından ne öğrenilmek istendiği ve nasıl bir cevap verildiği net olarak anlaşılmaktadır: (soru) - “elimizdeki belgelerden anlaşıldığı kadarıyla, Parti içinde ve dışında politikamızdan hoşlanmayanların örgütlenmesine sen de katıldın.” “Merkez Komitesinde görüşülen konular ile ilgili ayrıntılı bilgileri, ulusal çevrelere niçin yolladın?” “Onlardan, amacına ulaşmak için, Merkez Komitesine baskı yapmalarını neden istedin?” “Bütün bunlarla nasıl bir suç işlediğini düşünüyorsun?” (cevap) -“Ben Parti içi ve dışındaki Merkez Yönetim Kuruluna karşı örgütlenme faaliyetlerine hiç karışmadım.” “Merkez Yönetim Kurulu’na gizlice, Şubat 1922 tarihindeki İkinci Parlamento(Duma) ile ilgili Merkez Yönetim Kurulu Genel toplantısı hakkında bilgiler verdiğimi söyleyebilirim. Merkez yönetim Kurulundaki Gürcistan sorunu ile ilgili görüşmeler hakkında Kırım’daki yoldaş Firdevs’e bir mektup yolladım. Fakat bunlardan başka hiç kimseye yazı yazmadım.”“ Ulusal sorunları görüşen Merkez Yönetim Kurulu Genel toplantısı hakkında, hatırladığım kadarıyla Başkurdistan’daki yoldaş Khalikov, Kushaev, Adigamov; Tataristan’daki yoldaş Muhtarov, Kırımdaki yoldaş Firdevs ve Ruskulov’a mektup gönderdim. Bunların hepsi Partimizdeki yoldaşlarım ve Rusya Komünist Partisi’nin üyesi olup sorumlu görevlerde bulunmaktadırlar. Sorgulama Sultan Galiyev’in, diğer muhaliflerle bağlantılı olup olmadığı yönündeydi. Galiyev diğer doğulu yöneticilerle temas kurduğunu ancak meşruluk içerisinde temas kuruduğunu dile getirdi. Sultan Galiyev’in tutuklanması, ulusal sorunların görüşüldüğü Parti Yönetim Kurulu toplantısının yapıldığı zamana rastladı. Ukrayna, Orta Asya ve Kafkasya gibi çevre bölgelerdeki ulusal sorunlar, parti sekreterliğinin otoritesinin güçlenmesi ve Sovyetler Birliği’nin oluşturulması ile ilgili sorunlar yüzünden ciddi bir hal almıştı. Sultan Galiyev’in, diğer Müslüman sosyalistlerin mutlaka katılmasını istediği Ulusal Sorunlar Toplantısı 12.Parti Kongresi’nden üç ay sonra, yani 9-12 Haziran arasında yapılıyordu. Dikkat çekici nokta, ilk iki günde Sultan Galiyev sorununun yoğun tartışma konusu olmasıydı. Bu toplantıda ilk defa “Sultan Galiyevcilik” kavramının kullanılması, Sultan Galiyev’in “karşı-devrimci” olarak suçlandığını açıkça gösteriyordu. Sultan Galiyev’in şansızlığı ise itiraz veya açıklama fırsatının hiç verilmemesiydi. Çünkü tam bir ay önce partiden atılmış ve tutuklanmıştı. Ulusal sorunlar toplantısının tam ismi, ‘Rusya Komünist Partisi Yönetim Kurulu ile ulusal cumhuriyetler ve ulusal eyaletlerdeki eylemci liderler arasındaki dördüncü toplantı’ idi. Bu toplantıya katılanlar oldukça önemli kişilerdi. Bunlar arasında, 12. Parti Kongresi’nde seçilmiş Siyasi Büro üyeleri ve 11 aday üyenin dokuzu, 20 kişilik merkez üye adayı ve 6 kişilik Merkez Denetim Kurulu üyesi vardı. Aralarında daha sonra parti ve devlet yönetiminde lider olacak kişiler de vardı: Stalin, Troçki, Kamanev, Zinoviyev, Buharin, Orkonikidze, Mikoyan, Frunze, Chuban, Kagamoviç, Kinov, Tomski, Radek, Kuybişev, Skrypnik; Doğulu Müslüman ulusal cumhuriyetlerden Tataristan’dan İbrahimov, Enbaev; Kırım’dan Firdevs; Başkurdistan’dan Adigamov; Türkistan’dan Rıskulov vardılar. Toplantıya başkanlık yapan Kamanev başta olmak üzere Stalin ve Troçki toplam olarak 30’dan fazla konuşma, hitap ve tartışma gerçekleştirdiler. 1923 Nisanı’nda yapılan RKP (b) 12. Parti Kongresi’nde başlatılan Galiyev aleyhtarı kampanya bu toplantı ile kesin bir belirginlik kazandı. Bu toplantıyla, Sovyetler Birliği’nin Rusya dışında kalan bölgelerine bir gözdağı verilecekti. Dile getirilmeyen ikinci amaç ise SSCB ölçeğinde Galiyev yandaşı bir örgüt varsa örgütün ve bu örgüte destek verenlerin su yüzüne çıkmasını sağlamaktı. Stalin kişiliğinde Kongre, bir nevi mahkeme şekline dönüşmüştü. Konuşmacıların, özellikle Doğulu komünist konuşmacıların Sultan Galiyev ve ulusal sorun ile ilgili konuşmaları çok içten ve heyecanlı idi. Ulusal sorun ve Sultan Galiyev ile ilgili farklı boyuttaki düşüncelerin ortaya konması ve bu arada Galiyevci komünistlerin de görüşlerini öğrenmek açısından konuşma özetlerini çarpıcı boyutlarıyla aktarmamız gerekmektedir: (Kuybişev): “...Bir hususu vurgulamamız gerekir. Mahalli komünistlerin milliyetçi eğilim belirtilerine karşı mücadele edilmesini öngören kongre kararları cumhuriyet ve eyaletlerde uygulanmış olsaydı, partiye gerçek anlamda enternasyonal görünüm verilebilseydi, Sultan Galiyev olayı bugünkü duruma gelmezdi...” (Rıskulov): “...Doğu’da öyle bir durum olmuştur ki, köylü kesimini tarafımıza çekebilmiş değiliz. Çünkü ona toprak vermemişiz. Doğu’da demir yollarında çalışan yerli kitleler, Rus işçilerle eşit değiller... Geçen yıllarda öyle bir durum olmuştur ki, tepeye çıkmak, kariyer yapmak isteyen herkes ‘solcu’ olarak adlandırılmak zorundaydı. Yanıbaşındaki mahalli kadroyu milliyetçilikle suçlamak, bununla da solcu olduğunu kanıtlamak zorunda idi. Daha dün Sovyet egemenliğine karşı çıkan kişiler, solculuk yapmaya başlamışlardı. Yedisu eyaletindeki yoksul Kırgızların bir avuç toprağı olmadığı, buna karşılık 125’er desyatin toprağı ve 15’er kölesi olan Rus ağalar Kırgızların tepesinde bulunduğu sürece, bu Kırgız, Sovyet egemenliğini yalnızca ağa faktöründen hareket ederek değerlendirecektir. Ve Kırgız, bu derdini dile getirdiği zaman milliyetçi olarak damgalanıyor. Solculuğa soyunan yoldaşlara şunu önermek icap eder: Kendi geçmişlerini ve yapmakta oldukları işleri biraz karıştırıp, kendilerini öyle solcu diye adlandırsınlar. İşte milletler meselesi ve Sultan Galiyev hakkında söylemek istediklerim bunlardır...” (Saidgaliyev): “...Sultan Galiyev aptallık etmiştir. Tarihe geçmek için çok değerli bir binayı yakmak, Sovyet egemenliğine ihanet etmek istemiştir. Bu ona nasip olmamıştır. İleride de nasip olmayacağını düşünüyorum... Büyük Rus şovenizmine tepki konusuna gelirsek, milliyetçi eğilim bir ölçüde Büyük Rus şovenizmine duyulan reaksiyonun ürünüdür. Süper devlet şovenizminin kimi acıttığının araştırılması, bir bütün olarak partimizin görevidir....” (İbrahimov): “...Küçük burjuva unsularların partiye alınmasının engellenmesi konusunu gündeme getirdiğimde. Sultan Galiyev, küplere bindi. Neden?.. Çünkü, küçük burjuva psikolojisi kendisini iliklerine kadar etkilemiş bulunuyor. Sınıfsal farklılaşmaya da karşı geldi. Bu, Sultan Galiyev’in suçudur. Sultan Galiyev’in yanlışlarını itiraf etmeyen, onun devrim karşıtı olduğunu aleni olarak açıklamayan kişileri partiden kovmak gerekmektedir....” (Şamigulov): “...’Kamburu kabir düzeltir’ diyen Rus atasözünü unutmayalım. Milliyetçiden komünist olmaz. Sultan Galiyev’e ve bu örgüte iştirak etmiş olan bütün diğer kişilere en ağır cezalar verilmesini öneriyorum Yanbayev: “...Sultan Galiyev için özel bir karara ihtiyaç yoktur. Doğuştan milliyetçi olmak ne demek?... Bu yeni bir insan kategorisi mi?...Hiçbir teori, hiçbir biyoloji bugüne kadar bu meseleye böyle yaklaşmadı. Yani böyle bir kanıt işe yaramaz. Bu eski yoldaşımızın yanlışını ve çöküşünü tespit ederken, bir hususu da açıklamalıyız. Siyasi ortamda bu tür olaylar yaşanır, yaşanabilir. Geçmişte devrim için çok yararlı çalışmalar yapmıştır. Öyle şartlar oluşabilir ki, yoldaşlarımız ayrı düşebilirler...” (Hıdıraliyev): “...Sultan Galiyev’e daha ağır cezalar verilmeli, partilerden ihraç edilmeli, mahkemeye çıkartılmalıdır...” (İkramov): “...Bir Özbek atasözü der ki, ‘cenaze yerine gelen herkes, kendi ölülerine ağlar’ Burada da benzeri bir yanlış yapılıyor. Sorun bizim beceriksiz politikalarımızda yatmaktadır. Yanlışın temelini bizim hükümetimiz, bu meyanda MK atmıştır. Sınır bölgelerde, politikalarımızı destekleyen bir tek kişi bulamazsınız. Ne var ki, oradaki vatandaşa hiçbir açıklama yapılmıyor. Bu vatandaş gelip de yoldaş Stalin veya Yoldaş Kamanev’den açıklama da isteyemez. Çünkü endişe ediyor. Tutuklanacağından, idam edileceğinden korkuyor...” (Hocanov): “...Sultan Galiyev suçludur. Bu çizgi en acımasız şekilde mahkûm edilmelidir. Ne var ki. bizim Doğu bölgelerine nasıl bir Sovyet egemenliği empoze edilirse edilsin, sömürge bugüne kadar hep sömürge kalmıştır. Bu hususun da deşifre edilmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Sultan Galiyevciliğin ortaya çıkmasını sağlayan zemin, bu sömürge karakterinin devlet kapitalizmi ortamında muhafaza edilişidir. Halk açısından hiçbir şey, eski dönem kapitalizminden farklı değildir. Sultan Galiyevcilik bir siyasi maceradır. Ama toplumsal yaşamı geliştiremezsek, bu tür hareketlerin yakın gelecekte de görülmesi kaçınılmazdır...” (Halikov): “...Meseleye, sağcılar Sultan Galiyev’in şahsında tuzağa düştüler, onları cezalandıralım diye yaklaşmak yanlış olur. Memnuniyetsizlikler, pantürkizm veya panislamizm zemininde değil, süper devletçi şovenizm zemininde gelişmektedir. ... Bir Rus şovenizminin varlığı inkar edilemez. Bir konferansta, bazı yoldaşlar, Başkurtlar için “Başkurtlara anadil değil, ekmek gerekir” demişlerdi. Bu türden yaklaşımlar, ucuz demagojiden başka bir şey değildir. Entemasyonalist olmak, diğer milletleri inkâr etmek anlamına gelmez!” (Orkonikidze): “...Bence, Sultan Galiyev, Sovyet egemenliğini kabul edemeyen Türkçü aydınlardan bir tanesidir...” (Manuilski): “....Yoldaş Rıskulov, Yoldaş Halikov ve Yoldaş Yenbayev’in konuşmaları, bir millete mensup komünist olarak, beni Sultan Galiyev olayından daha çok endişeye düşürmüştür!...” (Muhtarov): “...Sultan Galiyev, partimiz için tesadüfi birisi değildir. Devrim karşıtı eylemini kesinlikle kabul edemeyiz; ne var ki, devrimsel gelişmemize büyük katkılarda bulunduğunu da inkâr edemeyiz. Milliyetçilik suçlamasının esası yoktur. Suçlama gayri ciddidir. Basmacılara karşı savaşacak, her türlü ödül ve takdiri kazanacak, sonra ihanetle suçlanacak... Bağışlayın ama bu absürddür. Bazı yoldaşlar fazla ileri gidiyor ve ellerindeki silahı uygun şekilde kullanamıyorlar.!.. ” (Troçki): “...Parti içinde belli bir mevki işkal eden Sultan Galiyev, tekamül etmiş ve kendi milliyetçilik anlayışı zemininde giderek sertleşerek izin verilemez bir çizgiyi aşmıştır. Bu çizgi açısından ele alınacak olunursa eskiden ezilmekte olan halkların güvenlerini kazanamamamız, önemli nedenlerden bir tanesidir. Bir Fransız atasözü der ki, “insana kimse, kendi yakınından daha fazla kötülük yapamaz!..” (Stalin): “...Sultan Galiyev’i gereğinden fazla koruduğum için beni kınadılar. Gerçekten de Sultan Galiyev’i mümkün olduğu kadar savundum; bunu görevim sayıyordum ve şu anda da öyle saymaktayım. Ama ben kendisini belli bir sınıra kadar savundum ve Sultan Galiyev o sının aştığı zaman ona sırt çevirdim. Sultan Galiyev’in ilk gizli mektubu, onun daha o zaman parti ile bağını koparmış olduğunun kanıtıdır, çünkü mektubun tonu neredeyse bir beyaz muhafızı andırmaktadır, çünkü MK üyeleri üzerine, ancak düşmanlar üzerine yazılacak şeyler yazmaktadır. Ona Politbüroda rastlamıştım. Orada Tatar Cumhuriyetinin isteklerini savunuyordu, bu istekler tarım başkomiserliği ile ilgili isteklerdi. Daha o zaman kendisini uyarmış ve gizli mektubunu partiye karşı bir mektup olarak değerlendirdiğimi belli eden bir not göndermiştim. Onu Validofunkine benzeyen bir örgüt kurmakla suçluyordum ve kendisine, Partiye karşı illegal faaliyetlerini durdurmazsa sonunun kötü olacağını ve benden hiçbir destek göremeyeceğini söyledim. Sıkılarak bana yanıt verdi ve yanıltıldığını, gerçekten Adigamov’a mektup yazdığını ama söylenenleri değil başka şeyleri yazdığını söyledi: eskisi gibi partiye sadık olduğunu ve böyle kalacağına söz verdiğini ekledi. Buna karşın bir hafta sonra Adigamov’a bir ikinci gizli mektup gönderiyor ve bu mektubunda ona, Basmacılar ve önderleri Validovla ilişki kurmak ve bu mektubu yakmak görevini veriyor. Bu alçaklık, bu yalancılık karşısında Sultan Galiyev ile bütün bağlarımı kopardım. O andan başlayarak benim için, parti dışında, Sovyetler dışında bir adamdı ve ben kendisiyle konuşamazdım. Birçok kez sohbet etmek için gelip beni aradı, ama ben kendisini geri çevirdim. Soldan yoldaşlar daha 1919’un başlarında Sultan Galiyev’i desteklememi, onu parti içinde korumamı, milliyetçiliği bırakarak Marksizmi kabul edeceği umuduyla onu hoş tutmamı eleştirmişlerdir. Gerçekte onu belli bir ana dek desteklemeyi görev saydım. Değil aydınlar, düşünebilen insanlar ve hatta sadece okuma yazma bilenler bile, Doğu cumhuriyetlerinde ve bölgelerinde o kadar az ki, bunları parmakla sayabiliriz; böyle biri karşımıza çıkınca ona nasıl değer vermeyiz? Doğunun yararlı adamlarını soysuzlaşmaktan korumak ve onları partiye kazanmak için her şeyi yapmamak çok yanlış olur. Ama her şeyin bir sınırı vardır ve Sultan Galiyev komünist saflarından, Basmacılar saflarına geçtiği anda, bu sınırı aşmış oldu. Türk elçisini, Partimizin Merkez Komitesinden daha makbul sayması bunu gösterir, (...) Eğer günümüz Türkistanı ve Çar Türkistanı arasında fark yoksa, biz haklı değiliz. Ve o zaman biz Sultan Galiyev’i değil, Sovyet egemenliği çerçevesinde sömürgelerin varlığına izin verdiğimiz için o bizi itham etmelidir. Eğer bu doğru ise (Rıskulov’un, Yanbaev’in vs. sözleri) sizler neden basmacılar ile birlikte değilsiniz?.. Ben diyorum ki tahliye edelim... Adam, siyasi anlamda bitirilmiştir. Daha ne istiyoruz ki!.. O, bizden değildir!.. Yabancıdır!..”
·
245 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.