Gönderi

Türkçenin eski kelimelerindendir “sevmek”. Eski Uygurca metinlerden, kadim lügatlere kadar kendisine yer bulur. “Sev” kökünden dallanıp budaklanan sözcükler büyük bir “sevgi” ağacına dönüşür. Sevecen ve sevimli sıfatları kendilerini herkese sevdirir. “Sevgili” bazen bir mektubun başında sıfat olur, bazen hayatın anlamı. Daha şefkatli söylenişi ise sevdicektir. Bir de artık pek kullanmadığımız “sevdik” diye bir kelime var ki Kerîmî’nin lügatinde geçtiğine göre “Deriye post derler, sevdiğe dost.” Aslında herkes bir şeyi sever, dünyada sevmeyen hiç kimse yoktur. Yunus der ki: Işksuz âdem dünyede bellü bilün yok durur Her biri bir nesneye sevgüsi var âşıkdur Çalabın dünyasında yüz bin dürlü sevgi var Kabul et kendözüne gör kangısı lâyıkdur Bu kökten türeyen fiiller, atasözlerimizde kendilerine geniş yer bulmuştur. “Gülü seven dikenine katlanır,” derler sevenlere sabır ve tahammül telkin ederler. “Sev seni seveni hâk ile yeksân ise; sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultân ise,” sözüyle sevginin karşılıklı olduğunu düşündürürler. Yunus’un dizelerinde kendisine yer bulur, “Sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz,” diye yüz yıllar boyunca dillere pelesenk olur, insanların kalplerini birleştiren bir duygu hâline gelir. Ali Benli Sabah ülkesi dergisi,sayi.65
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.