Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Muhabbet, kalbin kendini tümüyle vermek (bezl) ve başkasından yüz çevirmek (men‘) suretiyle yöneldiğini tek kılarak (ifrâd) heybetle üns arasında sevdiğine bağlanmasıdır (taalluk). Muhabbet, fenâ vadilerinin başlangıcı ve mahv menzillerine inilen bir geçittir (akabe). Muhabbet, avâmın önden gidenleri ile havâssın geride kalanlarının karşılaştığı son duraktır. Muhabbetin dışında kalanlar bir karşılık için yönelinen amaçlardır. Muhabbet bu topluluğun izi (alâmet), yolun göstergesi (unvân) ve [Allah ile kul arasındaki] bağın (nisbet) düğümlenme yeridir.” (Herevî, s. 57) Herevî’nin anlatımında muhabbet ilk olarak heybet ve üns arasındaki konumuyla öne çıkar. Heybet ve üns tasavvuf dilinin ikili kavramlarındandır, biri olmadan diğeri düşünülemez. Bu ikili kavram havf ve recâ gibi insani durumlara ilişen benzerlerinin üstünde, celal ve cemal gibi varlık durumlarına ilişen benzerlerinin altında bulunan bir deneyime atıf yapar. Muhabbetin bu şekilde zıt anlamlı ancak birbirini gerektiren, birinin mevcudiyetiyle diğerinin söz konusu edilebileceği bir bütünlük içerisinde ele alınması kavramın tekdüze bir içeriğinin bulunmadığını gösterir. Bu yönüyle muhabbet yakınlık ve dostluğu içerdiği kadar ürperiş ve uzaklığı da içeren bir kavram olup kendini tümüyle sevdiğine vermek yakınlığın, sevilenden başkasına yüz çevirmek ürperişin yansımasıdır. Herevî buradan hareketle heybet ve üns vurgusunu tamamlayan bir başka kavram ikilisine geçerek muhabbeti fenâ ve mahv ile ilişkilendirir. Bu noktada metinde yer alan vadi ve geçit benzetmeleri yol ve yolculuk temalı çağrışımlara kapı aralar. Nitekim Herevî bu benzetmelerin peşi sıra bir karşılaşmaya atıf yapacaktır: Yolun başlangıcındakiler arasından hâlleri dolayısıyla öne geçmiş kimselerle yolun ileri aşamasındakiler arasından geride kalmış kimselerin karşılaşacağı son durak muhabbettir. Öyleyse muhabbet, Allah’ı amaçlayan hareketlilik dolayısıyla ortaya çıkan çeşitlenme için bir buluşma noktasıdır ve bu nokta muhabbetin tamamlayıcı yönüdür. Herevî muhabbet dışındaki durumlarda belli bir sonuca varmaya ve bir karşılığa ulaşmaya dönük amaçlar bulunduğunu ancak muhabbetle birlikte bu karşılık ve sonuç beklentilerinin ortadan kalktığını söyler. Bu yüzden muhabbet sufiler topluluğunun izi, tuttukları yolun göstergesi ve Allah ile aralarındaki bağın gerçekleştiği yerdir. Muhabbetin Allah ile insan arasındaki bağın gerçekleşme yeri olduğunu söylemek kavrama olabilecek en merkezî konumu yüklemek demektir ve Menâzil’in bu başlığındaki anlatımı Râbia’dan kalanlarla ilişkilendirmenin gerekçesidir. M.Nedim Tan Sabah ülkesi dergisi,sayi.65
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.