Tuz ve Keder Evi fantastik evrenin yeni bebeği ve son alametifarikalardan biri :) Çok nadiren bu tür eserler okurum. Ama bilirim ki bu dünya başka bir dünya. Kitabın kapağını açtığınız anda, daha ne olduğunu anlayamadan o sihirli evren sizi gafil avlıyor ve esir alıyor. Kahramanımız, babası, üvey annesi ve kız kardeşleriyle birlikte Highmoor malikanesinde yaşayan Annaleigh. Onun anlatımıyla şahit oluyoruz olaylara. Anna’lar on iki kardeşler aslında ama bunlardan dördü trajik bir şekilde ya hastalıktan, ya düşmeden ya da boğulmadan dolayı ölüyor. Kitap abla olan Eulalie’nin ölümüyle başlıyor. Adetleri değişik. Denizi simgeleyen tanrı Pontus’un Tuz Halkını oluşturduğuna inanıyorlar. İnançlarına göre de ölüler toprağa gömülmek yerine, tuza yani okyanusa bırakılıyor. Akabinde en az bir yıl süren yas dönemi geliyor. Dolayısıyla dört kişiyi kaybeden bu aile yastan bir türlü çıkamıyor. Ölümlerden dolayı Thaumas ailesi halk tarafından lanetlenmiş olarak görülse de Anna, bu ölümlerin kaza olduğuna inanmıyor. Kız kardeşleri yastan çıkıp sükseli balolarda boy gösterirken, o da ölümlerin gerçek nedenini bulmak için kolları sıvıyor. Bu esnada Cassius ile tanışıyor ve ondan sonra hayatı tamamen değişiyor. Peki nedir bu malikanenin üzerindeki uğursuzluk? Gerçekten kazamı, yoksa bir lanetmi? Ya da başka bir karanlıkmı musallat oluyor? Her ne kadar benim algı merkezim gerçekliğe yatkın olsa ve somut argümanlar arasada bu türün iyi yazılmış kitapları keyifle okunuyor. J.R.R.Tolkien’in dediği gibi "Kendini hapiste bulan bir insan kalkıp evine gitmek istedi diye onu nasıl küçümseyebiliriz? Ya da kaçamıyorsa bile duvarlar ve gardiyanların dışında bir şeylerden söz etmesi suç mu? Mahkum onu göremese de dışardaki dünya hala gerçektir."

Tuz ve Keder EviErin A. Craig · Epsilon Yayınevi · 2020243 okunma

·

71 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Elif Acar