Charles Dickens'in çocukluğu sefalet içinde ve acınacak bir halde geçti. Feci bir hayat sürdü. Babasının cezaevine atıldığı sırada o on yaşındaydı ve yiyecek hiçbir şeyleri yoktu. Charles her sabah rehincilere başvuruyor, ailenin elinde kalan üç beş parça şeyi satıyordu. En sonunda çok sevdiği ve gerçek arkadaşı bildiği kitaplarını -on tanesini- satmak zorunda kaldı. Bu anısını anlatırken: "Kitaplarımı sattığım zaman kalbimin parçalanacağını sandım," diyordu.