Gönderi

Yaşamak aslında bu değil mi?
Ah, şöyle at sırtında el değmemiş dünyaları dolaşıp ormanın berrak havasından göğüslerini doldurarak derin nefesler almak, bir pınar gözesinden lezzetli sular içmek, tabiatın sunduğu nimetleri devşirmek, avlanmak, koşmak, yürümek, gezinmek, seyretmek, öğrenmek yok muydu?!.. Çok yaşayan değil, çok gezen bilirdi elbet, yıldızlara elini uzatıp ormanlara karşı haykırmak, bir atın sağrısına yapışıp rüzgâr gibi uçmak yok muydu?!.. Ne kadar güzel olursa olsun insan aynı yerde oturduğunda hayat yeknesaklaşıyordu. Bir araziyi işlemek, orada mekân tutmak belki kıt kanaat geçinip kaygısız yaşamaktı, ama bu, aynı zamanda heyecansız da yaşamak demek değil miydi!?.. Her gün yeni bir yerde uyanmak, her ay farklı çiçeklerin kokusunda uyumak, her yıl farklı bir yol izleyip yeni hayaller kurmak... Yürük bir Türkmen için ideal hayat tam da bu demekti...
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.