Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

406 syf.
·
Puan vermedi
28 ocak haftalık temizlik var evde. yani koltuklar tersyüz, tablalar dolu, halılar dürülmüş pencereler açık. şu bitmek bilmeyen kışın bitmeyecek gibi başlayan bir günü. dışarısı da buz gibi içerisi de. derken edip cansever ile cemal çullu uğradılar. cemal, yeni bir aydın kuşağından. ilk bakışta ‘başarılı bir iş adamı’ dersiniz, ama ilk başlardan kime ne? cemal önce sanata, güzelliğe ve zekaya tutkun, doğal olarak da bunlara bulaşmış insanlara ve ürünlere. bu değerleri taşıyan her şeyin, kişiliğinde silinmez bir iz bırakacağından ürküyor bana sorarsanız, bu yüzden de hırçınca savunuyor kırılganlığını, belki de abartıyor. zeynep hanım, almış eline süpürgeyi (süpürgenin markası 'huzur' ama bakmayın), dünyanın en tatlı cadısı gibi odaları dolaşıyor. onun şahane emrindeyiz bugün. hangi odayı temizleyip bitirmişse oraya geçiyoruz ses etmeden. cemal bile pabuçlarını çıkardı sevimli görünmek için. çünkü bugün evin sahibi o. birara zeynep hanım yatak odasına tıkılmamızı uygun gördü. bir tür kar-oyunu başladı. ondan korkmak hoşumuza gidiyor. mutfağa gizlice dalıp votkalarımızı dolduruyoruz, onun avaz avaz çaldığı radyo türkülerine usul klasik müzikle yanıt veriyoruz. galiba hepimiz nicedir unuttuğumuz bir çocukluğun tadını çıkarıyoruz bugün. yatak odasında eski kaynak dergisi ciltleri var. yatağa, koltuklara dizilip karıştırmaya başlıyoruz dergileri. ilk kahkaha edip'ten geliyor: - şiire bakın, şiire diyor; kırılacak gülmekten. şiire bakıyoruz: 1 eylül 1948 tarihli kaynak'ta, şairin o dönemde en sevdiği şiiri var: 'salkımlı meyhane'. bir dörtlüğü şöyle: "her şey rahattı, insanlar mesut gibiydi, her şey rahattı, dondurmanın eriyişi bile. bu yaz kadehlerin serinlemediği bir yazdı. bütün caddeler yabancı, kadınlar yabancıydı." turgut da dayanamıyor, o da zamanında en beğenilen şiirlerinden birini okuyor kahkaha gözyaşları içinde: "şimdi kulakların çınlıyordur mutlaka çekilesi, öpülesi küpeli mini mini kulakların" cemal ile ben gerçekten güç durumdayız. kahkahalara pek katılmamaya çalışarak laf yetiştiriyoruz. edip'e dedik ki: "bak, dondurmanın eriyişi bile rahattı gibi, kadınlar yabancıydı gibi saptamalarla ilerdeki edip'in ipuçlarını veriyorsun. sonradan işleyeceğin izleklerden haber getiriyorsun." turgut'a da, "senin onca özen gösterdiğin özgün şaşkınlık, hatalı içtenlik bu şiirde de var açık seçik," dedik. ama sabahtan beri oynadığımız oyun içinde arkadaşlarımız birdenbire değişmişlerdi, bundan böyle edip ile turgut değil, edip cansever ile turgut uyar'dılar. o günlerin şimdi çoğu unutulmuş "flaş" imzaları arasında bile ilgiyi hemen çeken iki şair. - şaka bir yana, dedi edip ciddileşerek, bu mesut insanlarla, küçük memur sevinçleri ile nereye gidebilirdik ki? demek, istesek de, istemesek de gelmek zorundaydık geldiğimiz yere. turgut da bu kanıyı paylaşıyordu. ülkemizde eleştirmenler şiirin tarihine önem vermekten, şairlerin, o şiirleri yazanların özel tarihini incelemeye zaman ayıramıyorlardı. "ikinci yeni" diye adlandırılan akımın başı-çeken şairleri, birbirlerinden habersiz yaftalanıp aynı kümeye yakıştırılmışlardı. karşı çıkmamışlardı pek; çünkü hiç değilse temelde, yani türk şiirine geleneksel imge zenginliğini geri getirmede, küçük insanın trajik boyutunu yakalamada birleşiyorlardı. sonraları bu akımı onların değil, sonradan katılıp imgeyi de dili de soysuzlaştıran yeteneksiz heveslilerin temsil ettiği görüşü ortaya atıldığında da ses çıkarmamışlardı. eleştirmenlerin özellikle yanlış okumalarına, sataşmalarına yanıt vermemişlerdi. "kaçak", "sağcı", "düzenin dümen suyunda" gibi suçlamaları yakınmadan sineye çekmişlerdi. eskiden öfkelenirdim bu susuşa, şimdi çok iyi anlıyorum nedenini. edip'in dediği gibi, bir ülke şiirinin o ülkenin toplumsal yapısıyla tam bir koşutluk göstermediği anlar vardır. yalnızca toplumcu bir öz, dildeki tıkanıklığı gidermeye yetmez zaman zaman. dilin günü dolmuştur artık. toplumcu şairlerin bir dönemde susmalarını yalnızca iktidarın susturmasına bağlamak bu gerçeği görmezlikten gelmektir. (apayrı dünyalarda, başka başka dillerde yaşayan yazarların birbirlerinden habersiz, dillerini aynı çağcıl doğrultularda zorlamalarını başka nasıl açıklayabiliriz ki?) yıllar önce bir konuşmada ece ayhan, "neredeyse otuz yıllık bir imge ve dil serüvenini birkaç yıla sığdırmayı denedik," derken, o günlerde neden 'özgün' şiirlere kolay rastlanamadığını açıklamış oluyordu. gelinmesi gereken yere korkmadan, ödün vermeden, hatasıyla sevabıyla gelmek... işte bir serüvenin özeti. ama konu ciddileşince günün tadı kaçtı. herkes evine gitti. en çok da zeynep hanım sevindi buna. bir eleştirmen tavrıyla döküntüleri topladı, yerlerinden çıkan ciltleri boy sırasına ve renk uyumuna göre dizerek odaya alıştığı kalıbı verdi, günü ve odayı eski, bildik kıldı. rahatladı." tomris uyar
Gündökümü - Bir Uyumsuzun Notları 1
Gündökümü - Bir Uyumsuzun Notları 1Tomris Uyar · Yapı Kredi Yayınları · 2018344 okunma
·
142 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.