Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

288 syf.
9/10 puan verdi
Eskiden haber aldığımız yerler televizyon, gazete ve radyo iken şimdi bunlara ek olarak bir de sosyal medya var ve bu sosyal medya yerel olmadığı gibi tüm dünyaya yayın yapabiliyor. Geleneksel medyadan mühim bir farkı var; basın yayın kurumunun düzenlemelerine tâbi değiller. Bu durum sosyal medyayı kötü maksatlı kişilerin elinde kitle yalan silahı haline getiriyor diyeceğim ama buraya kadar söylediğim her şey doğru olsa bile eksik. Neden? Nihayetinde hayatımıza girmiş tabiri ile ‘havuz medyası’ var. Özellikle toplumsal çatışmaya, nefret söylemi ve ayrımcılığa hatta kişileri itibarsızlaştırmaya neden olabilecek konularda -geleneksel ve sosyal medya - profesyonellerin titiz davranması gerekiyor. Eksik veya özensiz gazetecilik, bilgi eksikliği veya yeterli araştırma yoksunluğundan doğan yanlışlar ve yalan haber kitleleri yanlış yönlendirebiliyor. Bunu en güzel ikinci fotoğraftaki karikatür anlatıyor. Yapılan araştırmalara göre DÜNYA GÖRÜŞÜMÜZE UYGUN olan bilgilere güvenme ihtimalimiz daha yüksek. Size tamamen mantıklı gelen bir haber başlığı görürseniz yalnızca başınızı sallayarak onaylar geçersiniz. (Gordan Penntcook – Regina Üniversitesi) Buna ek olarak politik yanlılıklar, inançlar, MUHAKEME EKSİKLİĞİ ve ARAŞTIRMA TEMBELLİĞİ de var. Yanlış bilginin yayılmasını önlemenin zorluğu, kasıtlı üretilen ve yayılan yanlış bilginin çeşitli amaçlarla kullanılmasını başlı başına iş haline getirdi. “Trol” müessesesi buradan doğdu. Araştırma tembelliği ile birleşince kitleler istenildiği gibi yönlendirilebilir hale geldi ve başta Amerika, Rusya olmak üzere Türkiye’de de siyasi, ekonomik ve kültürel açıdan halkı sürü şeklinde yönlendirebilmek için sahte gerçeklikler yaratılıp seçimler kazanıldı. Özellikle hükümetler bu işlere ciddi kaynak aktarmaktadır. Hitlerin de dediği gibi “Eğer bir yalanı yeterince uzun, yeterince gürültülü ve yeterince sık söylerseniz, insanlar inanır. İnsanları, bir yalana inandırmanın sırrı, yalanı sürekli tekrar etmektir. Sadece tekrar, tekrar ve tekrar söyleyin.” Bu tutum ülkemizin vazgeçilmez politikası haline geldi. “İnsanlar çok fazla kişi paylaşmış gibi görünen iletilere inanmaya daha meyilli. Botlar, algoritmalar bu iletileri çok popülermiş gibi gösterip gerçek insanları bunları yayması için kandırarak güvenden besleniyor” (Giovanni Luca Ciampaglia – Güney Florida Üniversitesi) Oxford Üniversitesi’nin 37 ülkeyi kapsayan dijital haber raporuna göre, dünyada internet üzerinde en fazla yalan haber görülen ülke Türkiye. Diğer Ülkelerin ortalaması %26 iken, Türkiye’nin yalan haber ortalaması %49. Bu ne demektir farkında mısınız? Okuduğunuz ve izlediğiniz her 2 haberden biri YANLIŞ! O zaman bu durum eğitim eksikliğinin de bir göstergesi değil mi? Burada temel sorun okuduğunuz ve izlediğimiz her şeye inanmamız. Özellikle kendi görüşümüze yakın diye o düşünceye tutunmamız. Türk halkı da sağ olsun hazırı sever, araştırma konusunda tembeldir. İnternette siyah font üzerine beyaz yazılı her bilgiyi doğru kabul eder, trol habercilik yapan tv kanallarından haberleri izleyerek bizim süper güç olduğumuza inanır. Yapılacak tek şey konu ne olursa olsun ANALİTİK ve SORGULAYICI düşünce yapısına sahip olmaktır. “Daha analitik düşünebilen insanlar daha az batıl inanca sahip, komple teorilerine inanmaya daha az meyilliler ve görünüşte çok havalı ama aslında içi boş çıkarımlara karşı daha dirençliler.” (Gordan Penntcook – Regina Üniversitesi) Okumamız, araştırmamız, bilgiye aç olmamız gerekmektedir. Cahiliye döneminde ki kadar cahiliz elimizdeki bunca kaynağa rağmen. Çünkü izlediğimiz, okuduğumuz her şeyden doğru bilgiler aldığımızı varsayıyoruz. Geleneksel ve sosyal medyada yer alan haberleri taramalı, farklı kaynaklardan araştırmalı ve ondan sonra inanmalısınız. Farklı görüşleri okumalı, en azından ‘ne diyor bu’ fikri ile bile olsa bir durup dinlemeli ve okumalıyız, doğruluğunu sorgulamalıyız. Meksika’da bir çocuk kaçırma haberi ile ilgili yayılan whatsapp dedikodusu yüzünden masum iki kişi yakılarak öldürüldü. O kadar uzağa gitmeye, kıta değiştirmeye gerek yok. Ülkemizde insanlar sahte haberler ile manipüle edildi birçok yalana inandırıldı. Geçenlerde çöken Balyoz operasyonu dâhil birçok safsata ile hayatlar karartıldı, aileler dağıldı, canlar kaybedildi, ömürler hapislerde tüketildi. Bu kadar şeyi anlatmamın sebebi işte bu; istediğiniz dine inanabilirsiniz ama açıp bizzat kitabını siz okumalısınız ki dini duygu ve değerleriniz Fetö gibi terör örgütleri veya tarikatlar tarafından sömürülmesin, Allah ile aldatılmayın! Milli değerlerinizi size değişen gündeme göre politikacılar ve onların trol gazetecileri öğretmesin. Tarihinizi dizilerden değil kitaplardan öğrenin (tabi kendini tarihçi sanan mısır püsküllerinin kitabından değil.) Ne demiştik; analitik düşünce! İfşa kitabı işte sırf bu nedenlerden önemli ve okunmalı. Fetö gerçeğini zamanda yolculuk yaparak bize aktarıyor. Bu terör örgütünün insanları nasıl ağına düşürdüğünü, nasıl çalıştığını, 40 yıl boyunca nasıl ülkenin dna’sına kadar sızdığını ve güçlendiğini detaylı olarak anlatıyor. Geri kalanını okuyup değerlendirmek sizin analitik düşünce yapınıza ve kapasitenize kalmış. Türkiye’nin yakın tarihine ışık tutan bu kitabı okurken eğer gündemden uzaksanız en kibar tabiri ile bol bol ‘vay be!’ diyeceksiniz. Metastaz’dan sonra okuduğum İfşa KESİNLİKLE ve CİDDİYETLE tavsiye olunur. İlk önce İfşa’yı sonra Metastaz’ı okumanızı öneririm.
İfşa
İfşaToygun Atilla · Kırmızı Kedi Yayınları · 2019430 okunma
·
90 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.