Gönderi

Tanrım! Çıldıracağım. Kim bana bu mektupları yazan? Beni tanıdığını, beni bildiğini, beni beklediğini söyleyen? Ömrümde fotoğraf makinem olmadığını bilmeyen? Ama önerisi hiç de aptalca değil. Bir an düşündüm. Yetersiz sözcüklerinle anlatacağına, çek fotoğraflarını yolla. Ben buyum de. Burada yaşıyorum de. Çocukları anlatacağına portrelerini çek çek yola. Yetinme, ellerinin ve ayaklarının fotoğrafını çek yolla. Karların üstünde, şahrem şahrem yarılmış, pabuçsuz, çorapsız ayakların fotoğrafını çek yolla. Çıplak ayaksız dalların fotoğrafını çek yolla. Ölen bebeyi, kefensiz gömülen bebeyi mezarından çıkar, çek fotoğrafını kapanmış göz kapaklarının, erimiş dudaklarının, şişmiş karnının, yolla... Fotoğraf demek uygarlık demek. Tüm uygarlıkların üstüne sıçtığım burda, bu uygar aygıtı al, bul buluştur, içine filmini yerleştir, objektifini ayarla, karanlık odaya gir, binlerce metrekarelik fotoğraflar bas, siyah-beyaz binlerce metrekare büyüklüğünde, kesilip yan yana yapıştırıldığında, zavallı insanlık freskini oluşturacak olan fotoğrafları yolla, yalnız sana bunu öneren sevgiline değil, tüm tanıdıklarına, tüm insanlığa, uygarlığın ortasında yaşayan tüm insanlığa yolla ki, duvarlarını bu güzel görünümle, bu çağdaş freskle kaplasınlar ve içinde bulundukları durum için Tanrılarına yatıp kalkıp şükretsinler, adaklar sunsunlar.
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.