Gönderi

Duyulur olan içselleşir, öz olur, varlık Logos haline gelir, buna karşın, kendi başına alındıkta varlığın hiçliği, ortadan kalkışı olan içsellik, dilin dışsallığında ve canlı sözün dışsallığında dolaysız olarak varolmaya devam eder. Hakkında konuşulan ile onun hakkında konuşanın birbirden ayrılmaz olduğu ortaya çıkar. Hegelci ontolojide, nesne ile özne, varlığın halis dili içinde kendilerini nihayet bu şekilde aşarlar. Bu dil, özün varoluşu olarak zuhur eder, diyalektik söylem de anlamın olagelişi olarak zuhur eder. Peki o halde artık kimsenin dili olmayan olan, varlığın tümel özbilinci olan bu dil, doğal dil içinde, şu insanca, fazla insanca dilden nasıl ayrılır? Başka bir deyişle, fenomenolojiden mutlak bilmeye nasıl geçilmektedir? Bu soru Hegelci soruların âlasıdır ve bu çalışmanın amacı da Hegel’in bu soru karşısında takındığı muhtelif tutumları, birbiriyle karşılaştırmak suretiyle, ortaya koymaktır. s. 38
·
7 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.