All's Well That Ends Well; bir 'sorun komedyası' olarak döneminin tartışması olan ' Babadan oğula geçen soyluluk mu, kişisel erdem ile elde edilen sorumluluk mu?' konusunu ele alıyor. Shekespeare'in 'olgunluk döneminde' yazdığı bu komedya, bir toplumsal sorunu ele aldığı için güldürüden çok düşündürücü öğeler ön planda yer alıyor. Shekespeare, bu oyunda alışılagelmişin aksine çağının dondurulmuş kalıplarından sıyrılarak gerçekçi bir yaklaşımla kahramanlarının olumlu ve olumsuz özelliklerini bir arada vermiş. 'Olumlu ve olumsuz iç içedir; kötünün içinde iyi olabileceği gibi, iyi de içinde kötülük taşıyabilir. (Özdemir Nutku)
Konusuna gelirsek; (!!! Dikkat spoiler içerir.) Mesleğinde çok ünlü bir doktorun kızı olan Helena, babasının vefatından sonra vasiyeti üzerine Kontes'in himayesine girer. Helena, aralarında büyük bir sınıf farkı olduğunu bildiği halde Rousillon Kontu Bertram' a gizliden gizliye büyük bir aşk beslemektedir. Betram'a kavuşmak için hasta kralı, kendi hayatı üzerine, iyileştireceğine dair söz verir. Karşılığında da Kral'dan emrinde olanlardan seçeceği bir kişinin, kocası olması için kendisine yardım etmesini ister. Helena, Kral'ı iyileştirir. Kral, Helena'nın şartını yerine getirmesini istediğinde ise Helena'nın seçeceği kişi tabi ki Betram olur. Ancak Betram, soylu bir kandan gelmeyen Helena'yla evliliği kabul etmez. Kral'ın zoruyla bu evlilik gerçekleşmiş olsa da Bertram, Helena'ya eş olmaktansa savaşta ölmeyi göze alır ve savaşa katılmak için İtalya'ya gider. Ayrılırken Helena'ya bıraktığı mektupta ise altı soydan kendisine geçen 'soyluluk yüzüğü'nü hiç çıkmayacak şeklinde parmağına takarsa ve ondan bir çocuk taşırsa ancak o zaman kendisine kocam diye seslenebileceği yazılıdır. Savaşa giden Betram, bu şartların imkansızlığını da kendince kanıtlamıştır. Kan yoluyla sahip olduğu bir soyluluğu olmasa da derin aşkı ve karakterindeki erdemiyle aşkından vazgeçmeyen Helena, Betram'ı ve aşkını kazanmak için bir plan yapar. Betram'ın savaş sırasında tanıdığı ve elde etmeye çalıştığı dul Capilet 'in kızı Diana ile anlaşan Helena, oynayacakları bir oyun ile Betram'ın aklını başına getirecektir.
Büyük bir keyifle okuyup hayalimde canlandırabildiğim bir oyun oldu. Ve neyse ki hikayenin sonu iyi bitiyor. Helena adına sevinsem de beni sevmeyeni neden sevecekmişim demeden de geçemiyorum. :) Kendim için yemek yapmaya üşeniyorum aşk için entrika çevirmek mi? Hiç bana göre değil... :) Sonuç olarak Bertram, Helena'nın davasının haklılığını ve aşkını kabul etti. Şartlar ( ya da Helena ) zorlamış olmasaydı aklı başına gelecek miydi? Hâl böyleyken mutlu bir sondan bahsedebilir miyiz, bilmiyorum. Belki de ben de bu incelemeyi, Kral'ın sözleriyle bitirmeliyim:
« Acı geçmiş geride kaldı, tatlı gelecek, merhaba!»