Gönderi

“Demek ki dil, yaşam olarak, anlıksal görüdür ve ancak kendi söylemsel gelişimi ve belirlenimlerin bu biricik görünün uğrakları olarak diyalektik biçimde zincirlenmeleri vasıtasıyla varolur. Hegel işte bu yüzden bu söylem evrenini adlar uzayı diye adlandırır: “Ad, içeriğin zihindeki varoluşu olarak, zihnin kendi dışında oluşudur. Adın [bellekteki] anısı, kurumsal tinin kendisini kendi dışında konumlandırdığı bir yabancılaşmadır da. Dolayısıyla bir varlıktır -adlar uzayıdır. Bir adlar çokluğu, bağlantılar çokluğu söz konusudur ve ‘ben’ , onların tümel varlığıdır, onların gücüdür, onların bağıdır.” Gelgelelim bu ‘ben’ , konuşan kişi, kendini ancak dilde bir dil aracılığıyla bulur. Hakiki veya tümel bir tekillik olarak, başka yerde varolmaz. Adı anlamak demek, imlemlerden imlemlere gitmek demektir, dili dille aşmak demektir. Zekâ büsbütün kendi doğurduğu bu dizgenin içindedir ve kendini onun dışında bulamaz.” s. 47
·
14 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.