Tek kelimeyle bir başyapıt.
Yirminci yüzyılın ilk yılları... ABD oligarklarının oluşumu, sermayenin bir avuç insan elinde toplanıp yığılması sırasında insanların katlanmak zorunda bırakıldıkları, yazarın kendisinin de bu kitabı yazmak amacıyla bir süreliğine içinde bulunduğu insanlık dışı hayatlar müthiş bir gerçekçilikle anlatılmış.
Baş karakter Jurgis Rudkuz, Dickens’ta rastladığımız, zamanın sıradan bir karakterinden öte, birçok sıradan insanın yaşamış olduğu birçok değişik olayın kendisinde yoğunlaştırıldığı bir tipleme olarak karşımıza çıkıyor ve bu yoğunlaşma ölçüsünde gerçeklikler önümüze seriliyor. Bu bakımdan Balzac’a benzetebiliriz.
Cesur Yeni Dünya gibi bir paçavrayı göklere çıkarmış olan edebiyat dünyasının bu kitaba hak etmiş olduğu ilgiyi göstermemiş olması benim açımdan oldukça düşündürücüdür.
Şikago Mezbahaları, zannediyorum ki dünya çapında gerçekçi romancılığın son kırıntılarındandır.
Okunmazsa eksik kalınır diyebileceğim bir kitap.
İyi okumalar!