Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

331 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
"Bırakın onları; onlar körlerin kör kılavuzlarıdır. Eğer köre kör kılavuzluk ederse, ikisi de çukura düşer. Matthew 15:14" Kitaba başlarken hakkında fazla bir şey bilmiyordum ve bence bu bir avantajdı. Kitap körlük salgını olan bir evrende geçiyor. En baştan söylemek istiyorum karakterlerin isminin olmaması (İlk Kör, Doktor vs. şeklinde bahsediliyor) ve nokta ve virgül dışında noktalama olmaması bana göre kitabı okumayı çok daha hızlı ve akıcı hâle getirmiş. Bu kimdi, şu kimdi diye hiç düşünmemek gerçekten büyük rahatlık. Şuan okuduğum kitataki karakter isimlerine sinir olmama bile sebep oldu. Kitabı psikolojik olarak kaldırmak zor. Sağlam bir mideye ve psikolojiye sahip olmanız gerek. Kesinlikle gençler için uygun olduğunu düşünmüyorum. Cinsel ögeler çok fazla ve çok açık bir şekilde anlatılmış. Olaylar gerçekten çok, çok çirkinleşiyor. Bu durumda aslında bize uygarlığın, insan haklarının ve demokratik modern toplumların ne kadar kırılgan ve koşullu olduğunu gösteriyor. Özümüzde dürtüsel, vahşi hayvanlarız fakat bizi "insan" yapan, örgütlenebilmiş olmamız. Bu örgütlenme herhangi bir şekilde zarar gördüğünde, sistem düzgün bir şekilde çalışmayı yitirdiğinde (ki bu başlatmak için bir körlük salgını yeterli), bütün düzen alaşağı oluyor. "önce beslenmeli, sonra örgütlenmeliyiz, bu ikisi yaşamda en gerekli şeyler" Corona'dan sonra nasıl arkadaşlarımızla vakit geçirmenin, havayı rahatça solumanın, dışarıda yemek yemenin, film izlemenin değeri anladıysak bu kitaptan sonra da gözlerinizin değerini çok iyi anlayacaksınız. Ve bu tür salgınlar aslında hayatlarımızın ne kadar başka insanlara bağlı olduğunu da gözler önüne seriyor. Ne kadar iç içe olduğumuzu. Bu yüzden başkasının başına gelen felakete sevinmek, veya "benim başıma gelmez" demek anlamsız, her felaketten her zaman hepimiz etkileniyoruz. Hem örgütlenme, hem de doğru kişiler tarafından yönetilmenin önemi çok net gösterilmiş. Köre kör kılavuzluk edemez. Bir aslında hep bizim gibi insanları yönetici olarak seçerken, yanlış yapıyoruz. Kitapta sanata birçok gönderme var. Son Akşam Yemeği, Venüs'ün Doğuşu, Buğday Tarlası ve Kargalar, Bir Köpek, Halka Yol Gösteren Özgürlük (en sevdiğim tablolardan biridir) tablolarından bahsediliyor fakat hiçbirinin ismi verilmemiş. Birkaç tablodan daha bahsediliyor ama ben tanıyamadım, İngilizce ve Portekizce olarak aradığımda da bulamadım, bilen varsa söylerse sevinirim. Aynı zamanda "blind leading the blind" daha önceden bilmediğim ama sıkça kullanılan bir değimmiş. Körün köre rehberlik etmesi. Bu isimle ünlü bir tablo da var yine kitapta bahsedilen ama ismi verilmeyen. Mick Jagger'ın bir şarkısı da var aynı isimle. Otorite, insanın özü, kadın ve erkek ilişkileri, adalet, cesaret, özveri, şiddet ve umut hakkında çok düşünmenizi sağlayacak bir kitap. "aslında körlük, umudun tükendiği bir dünyada yaşamaktı" "Nasıl ki cüppe giymekle keşiş olunmuyorsa, eline asa almakla da kral olunmaz." Ve en beğendiğim alıntılar ile spoilersız kısmı bitirmek istiyorum. "Aslında körlük, umudun tükendiği bir dünyada yaşamaktı." "Herkes yalnızca bildiği şeylerden söz etmeli, bilmediklerini de sormalı." -BU KISIMDAN SONRASI SPOILER İÇERMEKTEDİR- Bir kadın olarak okumakta zorlandım, aslında bir erkek olarak da çok rahatsız olurdum diye düşünüyorum. Kitapta kör olmayan tek karakter doktorun karısı, her ne kadar doktor sanki ana karakter gibi de görünse bana kalırsa tüm kitabı omuzlarında taşıyan ana karakterin karısı idi. Bir roportajında Saramago eşi için yaptığından sonra (onunla karantinaya gitmesi) kadını kör yapmaya elinin varmadığını söylemiş. Kör olsaydı zaten son sayfada, herkes görme yetisini yeniden kazandığında olurdu, yoksa hikayenin tamamen değişmesi gerekirdi. Ama o son satırda benimle beraber okuyan herkes bundan korkmuştur diye düşünüyorum. Neyse ki varmamış eli. En rahatsız olduğum kısma gelecek olursak, tabii ki Ahlaksızların herkesin parasını toplayıp başka hiçbir şeyleri kalmadığında kadınları talep ettiği kısımdı. Yüzlerce insanın sizin yüzünüzden aç kalması mı, yoksa bu yemeğin ödemesi olarak bir grup barbar adamın bedeninizi istedikleri gibi kullanması mı? Bu gerçekten çok zor bir karar. Ya insanların ölümüne sebep olacaksınız yada tecavüze uğrayacaksınız. Hemde defalarca, birçok iğrenç adam tarafından. Köpeklerin sokaklarda insan leşleri yediği, yaşlı kadının çiğ et yediği veya herkesin bulduğu ilk yere ihtiyaçlarını giderdiği kısımlar bile mide bulandırıcılık açısından bu bölümün binde biri olamaz. Ve bu sahneler çok grafik, gözünüzün önünde canlanacak şekilde yazılmış. Kadınlar ile konuşmaları, kullandıkları kelimeler gerçekten iğrençti. Kitap genel olarak erkekleri vahşi veya korkak, kadınları ise özverili ve cesut olarak yansıtmış. Doktorun karısı Ahlaksızların liderinin boğazına makası sapladığında ne kadar mutlu olduğumu anlatamam, kitapta gerçeten en sevdiğim karakter o oldu. Gerçekten çok cesur bir kadın. Aynı kararı ben vermek zorunda olsam sanırım askerlere yaklaşarak beni vurmalarını tercih ederdim. (Askerler kör olmaktan aşırı korkuyor ve yaklaşan herkesi vuruyorlar. Ama tabii sonunda herkes kör oluyor.) En rahatsız olduğum ikinci kısım ise Doktor ile Koyu Renkli Gözlüklü Kızın beraber olması. Neden böyle bir şey yaptılar en ufak bir fikrim yok, ve erkeklerin "kendime hakim olamadım" bahanesi gerçekten midemi bulandırıyor. Koyu Renkli Gözlüklü Kız zaten bir hayat kadını ve sırf acıdığı için bile erkeklerle beraber oluyor ama doktorun onun yatağına gitmesinin hiçbir açıklaması olamaz. Asıl garip olan ise Doktorun Karısının anlayışı ve ONLARI İZLEMESİ. Gerçekten çok garipti bu kısım. Ardından da kızı himayesine alıyor ve ona kendini yakın hissediyor. Hatta "muhtemelen kocamla yattığın için" diyor sebep olarak. Avrupalıların aldatmaya olan bakış açısı bize göre çok farklı, bunu zaten biliyorum. Yine de her karşılaştığımda garipsiyorum. Koyu Renkli Gözlüklü Kızın, Göz Bantlı yaşlı adamla beraber yaşamaya başlaması da çok garipti. Hiç beklenmedik bir olaydı ve hiçbir detay yoktu bu konuda. Adamı anlamak zor değil ama kızın adamda ne bulduğunu anlamadım. Muhtemelen yanlız ve boşlukta hissetti ve yanındaki ilk boştaki erkeğe bağlandı. Kitabın sonunda bir alıntı ile bitireceğim, üzerinde bol bol düşünmelik bir bölüm. "Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler." Sanırım Görmek kitabı bunun devamı niteliğinde, kitap kulübü kitabımı bitirdikten sonra hemen onu okumayı planlıyorum.
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,8bin okunma
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.