Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Kelâmı Korumak, Yola Çıkmak ve Yolda Kalmak Üzerine
Kelimeler gelişigüzel imal edilmiş şeyler değildirler. İçerilerinde hakikatler, yakalanırsa mükemmel ağlar ve doğruya ulaştıran bağlar vardır. Zaman içinde zaman zaman zamanı da aşarak aşkınlaşmış hale gelirler ve dâima ötelerden bir haberi muştulamaya meyyaldirler. "Önce kelam vardı" sırrı bu hakikati haykırır bize. Konuşmak bir indirgemedir muhakkak, hangi dil olursa olsun içerimizde olan o susuzluğu, his coşkunluğunu bize sunmak için hiçbirisi yeterince hazır olmasalar da bir kısmı tarihî seyirlerindeki terakkileri nedeniyle bizi ifade noktasında daha da köklü ve muhkemdirler.   Köklü olmanın mânası modern insan için pek de mühim olmasa da hakikatte kökü olmayanın bugünü de olamaz. Çünkü bugün dünün devamıdır ve yarına köprüdür. Dayanağı olmayan bir şey yok olmaya mahkumdur ki bu şey daha kendini ayakta tutmaya muvaffak değil iken nasıl olur da ötesine hakikatin haberini verebilecektir?   Bu topraklarda hayat süren ferdler olarak kendimizi köksüz addetmemiz ve kadim zamanlarımızla irtibat kuramayışımızın en büyük sebebi kelimelerimizin hem hat olarak tağyiri hem de "Güneş Dil Teorisi" gibi bir fâcia üzerinden dilimizden tasfiyesidir. Dünümüzü tespit edemiyoruz ki bugünümüze çare bulalım. Hastalığından haberi olmayan mâlul kimse hastalığının tesbitinde bulunmadan neyine çare arayacaktır? Birçok aklı başında Müslümanın da takrir edeceği üzere inkılaplar içerisinde en âfeti harf inkilâbıdır. (Dikkat edin, inkılap demiyorum inkilap diyorum, bir harfin tağyiriyle yol nerelere çıkıyor!)    Ne Cumhuriyet Halk Partisinin ne de kurucu felsefesi yalanını ortaya atanların felsefeleri ve vatan sathına arzedecekleri bir programları oldu. Onlar bu milletin ananelerinin ve tüm mukaddesatının köküne kibrit çakmak için vardılar ve görevlerini yaptılar. Müslümanlar olarak bizim halimiz de ringte rakibinden sıkı bir yumruk yiyip nakavt olmaklığa varmış boksörün çalışıp ne olursa olsun râkibini yenme seviyesine ulaşmak yerine bu yumruğu mahalle kadınları gibi konuşan, konuştukça da ağlayan zavallıların hâline benziyor. Kalk ayağa ve artık konuşmayı bırak da yumruğu indir karşındaki adama diyecek olsanız bu mâlul ve aciz adam karşısındaki boksörün aslında kendisine zarar vermek istemediğini dolayısıyla onu kendinden gördüğünü itiraf edecektir. Türkiye'deki İslâmcı, sağcı, muhafazakar siyasetçileri ve amansız mukallitlerinin hali maalesef bugün bundan ibarettir.   Kelimelerden bahisle kalemimizi kalayladık. Yüzdük yüzdük Cumhuriyet Halk Partisi'ne değin geldik. Güncel siyasete girmek, uçsuz bucaksız bir labirentte çıkışı aradınıldığı iddiasıyla aynı yerden sürekli geçmek demektir. Müteselsil bu geçişlerin birilerini müreffeh kıldığını duyan varsa, beri gelsin ve bize de haber etsin. Bu çamurla kaplı yolda kim altın menziline varmış haberimiz olsun.   Kelimelerle düşünürüz, tefekkür vardır, teemmül, tezekkür, tedebbür. Bu kelimelerin hepsinin arasında ince nüans farkları mevzubahistir. Tezekkürde hatırlayarak düşünme varken tedebbürde işin arka planı nazar-ı itibara alınarak düşünce icra edilir. Ama bunların hepsine düşünce, düşünmek diyerek işin içinden çıkanlar da vardır. Kelimelerin daraltılması düşüncenin zayıflamasına varır. Ne diyelim? Onlar yıkacak biz yapacağız. İhya edeceğiz, inşa edilmiş muazzam bir mirası inkişaf ettirecek, diriltici soluğu üfleyeceğiz.   Bu diriltici soluk evvela dilimizde tebârüz edecek. Dilimizde taayyün etmeyen şeyin mâdum olarak kalmaya mahkum olduğunu bileceğiz. Dilde varlığa çıkan zihinde doğan şeydir. Nasıl ki hâriçte vukuu bulan bir şeyin evvela zihinde vâki olduğu şuurundaysak, eve dönüş yolunun dilde onun da evvelinde zihinde tebârüz etmesi gerektiğini de fehmetmek mecburiyetindeyiz.   Mecbur ve mahkûm olduğumuz çok şey var yaratılmış olmak şerefine erdiğimizden. Ancak elân hayatımız bir kaçış planı üzerine kurulu. Sürekli geçiştirme ile nereye varılır, ya da varılacak bir yer var mıdır meçhul. Allah'tan dileğimiz bize "meçhule hürmet"in ne mânaya geldiğinin idrâkini bahşetmesidir. Meçhul olanları kovalayınca bize meçhul olarak yutturulan birçok şeyin esâsen setredilmiş mâlum olduğu da anlaşılacaktır. Öyleyse ne diyelim? Gelin bu yolcuğu yaparken evvela dilimize hâkim olarak yolda kalalım. Yola çıkmakdan daha ehemmiyetli bir şey varsa o da yolda kalmaktır. Yola çıkan nicesi vardır da yolda kalan pek azdır. Kayıp mirasın izinde, dilimizi ihya ile haydi bismillah diyerek koyulalım işe… kafakalem.com/yazarlar/fatih-...
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.