Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ölüm görüntüleri, hiçbir yerde Paris’teki Innocents mezarlığında olduğu kadar hatırlatıcı bir şekilde biraraya getirilmemişlerdir. Zihin burada, ölümün bütün işkencelerini tamlığı içinde tatmaktaydı. Herşey buraya, dönemin çok canlı bir şekilde tattığı kutsal dehşeti vermek için katkıda bulunmaktaydı. Kilisenin adlarına ithaf edildiği azizlerin, İsa’nın yerine katledilen şu Masumların bizzat kendileri, acınacak şehadetleri aracılığıyla, Orta Çağın sonunun zevk aldığı gaddar şefkat ile kanlı sevgiyi uyandırıyorlardı. Ve Masumlara saygı gösterme, tam da XV. yüzyılda önem kazanmıştır. Masumlara ait bazı kutsal emanetler bulunmaktaydı. XI. Louis kiliseye, kristal bir muhafaza içinde “eksiksiz bir masum” vermiştir. Bu mezarlık, diğer bütün ebedi istirahat yerlerine tercih edilmekteydi. Bir Paris piskoposu, gömülme olanağı bulamadığı bu mezarlığın toprağından aldırtarak kendi mezar çukuruna döktürtmüştür. Zengini fakiri, buraya alt alta üst üste gömülmekteydi, ama bu uzun bir süre için değildi, çünkü yirmi yerleşim yerinin buraya ölü gömme hakkı olduğu için, epeyi kısa bir zaman geçtikten sonra kemikler çıkartılıyor, mezar taşları da satılıyordu. Bir cesetin toprakta, dokuz gün içinde kemiklerine kadar ayrıştığına inanılıyordu. Bu sürenin sonunda, kafatasları ve kemikler, mezarlığı üç yandan çevreleyen duvarlar boyunca yer alan kemikliklere yerleştiriliyorlardı; bakışlara açık bu kemikler, herkese bir eşitlik dersi veriyorlardı. Soylu Boucicaut ve başka kişiler, bu “güzel mezarlar”ın inşaı için para vermişlerdi. Buraya gömülmek isteyen Berry dükü, kilisenin cümle kapısının üzerine, üç ölü ile üç canlı temsilini oydurtmuştu. Mezar simgelerinin bu gösterimi, XVI. yüzyılda büyük bir Ölüm heykeliyle tamamlanmıştır. Bugün Louvre’da olan bu heykel, bu ölümsel kolleksiyondan geriye kalan tek parçadır. Zaten bu yer, XV. yüzyıl Parislileri için, 1789’un krallık sarayının yaslı bir önbelirtisiydi. Sürekli gömme ve kemik çıkartmalara rağmen, burası halkın gezinti alanı ve buluşma yeriydi. Burada, mezarlıkların yanında küçük dükkânlar ile kemerlerin altında fahişeler bulunmaktaydı. Hatta, kilisenin yan duvarlarından birinin içine kendini ördürerek girmiş münzevi bir kadın bile vardı. Bazen bir dilenci keşiş, kendi bizzat Orta Çağ tarzında simgesel bir vaaz olan bu yere vaaz vermeye gelmekteydi. Ellerinde mum bulunan çocukların katıldığı (Parisli burjuva 12.500 kişi olduklarını söylemektedir) bir dinsel geçit töreni burada düzenlenmiş, çocuklar bir Masum’u zafer havası içinde Notre-Dame’a kadar götürmüş ve buradan mezarlığa geri getirmişlerdir. Burada bayram tarihleri bile düzenlenmekteydi. Korkunç olan alışkanlık haline geldiği için. Ölünün somut bir görüntüsünü verme isteği, dolaysız bir temsile uygun olmayan herşeyin feda edilmesine yol açmaktaydı. Böylece, ölünün yalnızca en kaba yanları zihinlere nakşolmaktaydılar. Bu ölümsel görüntünün içinde, şefkat ve teselli eksik kalmaktaydı. Ölümün bu çehresi, sonuçta çok bencildi. İnsanları ağlatan, sevdiklerinin kaybı değil, belâların en korkuncu sayılan ölüm kaygısı olmaktaydı. Teselli verici ölüm, acıların sona ermesi, istenilen dinlenmeye kavuşma, tamamlanan veya yarım kalan göreve dair hiçbir düşünce yoktu; hiçbir tatlı anı, hiçbir huzur, hiçbir “divine depth of sorrow” yoktu. Arada bir daha vurgulu bir duygu olmaktaydı; örneğin ölümün çiftçiye şu hitabında olduğu gibi: Laboureur quien soing et painne Avezvescu tout vostre temps, Morir fault, c’est chose certainne, Reculler n‘y vault ne contens. De mort devez estre contens Carde grand soussy vous delivre... Çiftçi, emek ve zahmetle Yaşarken bütün zamanını, Ölmek gerekli, bu kesindir, Direnmenin anlamı yoktur. Ölmekten memnun olmalısınız Çünkü sizi büyük kaygılardan kurtarıyor... Fakat çiftçi, bazen sona ermesini temenni ettiği hayatının bitmesine yanmaktadır.
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.