Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

95 syf.
10/10 puan verdi
"Yalnız ölüm yalan söylemez!"
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar. İşte bu cümleyle başlar Sadık Hidayet, Kör Baykuş'a. Kimseye anlatamadığı dertlerini, acılı/susmuş/zehirlenmiş hayatını, kendisine ya da başkalarına değil gölgesine anlatmak için yazmaya başlar. Gölgesiyle konuşur. Kendisini gölgesine tanıtır. Gölgesi için yazan kaç yazar var bu dünyada? Hayatım odamın dört duvarı içinde geçti ve geçiyor. Baştan sona hayatım dört duvar arasında geçti. *sayfa 16 Yalnızlığı yok etmek için gölgemle konuşuyordum belki de. *sayfa 69 Roman, şu ana kadar okuduğum romanlardan çok ama çok farklı bir teknikle yazılmış. Okurken bir miktar gerilim ve dejavu yaşamamanız imkânsız. Ayrıca satırlar zamanın hep "aynı ve değişmeyen" cehenneminde; melankoli, ıstırap, aşk ve ölüm üzerinde kendini farklı biçimde tekrar etmiş. Kaybolup, dönüp dolaşıp yine aynı yere geleceğiniz bir çember var ve bu çemberde Sadık Hidayet hayalle, gerçeğin, rüyanın ya da sanrıların birbirine karıştığı karanlık bir odaya, bir tabuta yani zihninin sınırlarının koyu yoğun derinliğine sizi hapsediyor. Hayat bana tek ve değişmez bir mevsim oldu hep. Bu hayat bir soğuk bölgede ve sonsuz bir karanlıkta geçti âdeta, öyle ki bağrımda hep aynı alev vardı ve o beni bir mum gibi eritti. *sayfa 38 Odamı sınırlayan dört duvar arasında, varlığımı ve düşüncelerimi kuşatan hisarın içinde ömrüm azar azar eriyor bir mum gibi, hayır, yanlışım var, ömrüm bir oduna benziyor, ocaktan düşen bir oduna: öteki odunların ateşinde kavrulmuş, kömürleşmiş, ama ne yanmış, ne olduğu gibi kalmış bir oduna benziyor. Fakat diğerlerinin dumanından, soluğundan boğulmuş. *sayfa 38 -ama nedir günler, nedir aylar? Benim için bir önemi yok onların; mezarda olan için zaman, anlamını kaybeder. *sayfa 48 1936'da yazılmış Kör Baykuş, yaşamdan korkunç derecede tiksinen, dünyaya katlanamayan isimsiz kahramanın acı, ıstırap ve akabinde ölüm isteğini anlatır. Kahramanımızın bir tabutta, mezarda olduğu düşüncesi kitabın her yerine nüfuz etmiş ve Hidayet, okuyucuyu da ağır ağır ve ölçülü bir biçimde o tabuta sokmayı başarmıştır. (Sadık Hidayet, 9 Nisan 1951'de Paris'te intihar etmiş.) Benim odam da bir tabut değil miydi, mezardan daha soğuk, daha karanlık değil miydi? *sayfa 63 Bir tabutta olduğum duygusunu sık sık yaşamışımdır. Geceleri odam küçülüyor, bunaltıyordu beni. Mezarda hissedilen de bu değil miydi? Kim bilir ölümden sonra ne hissedileceğini? *sayfa 63 Istırap, korku, dehşet ve yaşama arzusu, hepsi bitmişti bende. *sayfa 63 Tek tesellim ölümden sonra hiçlik ümidiydi; orada tekrar yaşamak düşüncesi içime korku salıyor, beni hasta ediyordu. Ben ki henüz yaşadığım dünyaya alışamamışım, bir başka dünya neyime yarardı benim? Bana göre değildi bu dünya; bir avuç yüzsüz, dilenci, bilgiç, kabadayı, vicdansız, açgözlü içindi; onlar için kurulmuştu bu dünya. Yeryüzünün, gökyüzünün güçlerine avuç açanlar, yaltaklanmasını bilenler için. *sayfa 64 Yazar, bir anlığına gördüğü hayal mi gerçek mi olduğu anlaşıl(a)mayan bir kadına duyduğu aşkı çok etkileyici, büyüleyici anlatmış. Ama şimdi sevmekle de kalmadım, belki vücudumun her zerresi onu istiyordu. Hele gövdemin ortası. Çünkü gerçek duygularımı aşk gibi, alaka gibi, ilâhiyat gibi mevhum örtülerin arkasına saklamak istemiyorum, edebiyat oyunları tat vermiyor bana. *sayfa 49 Fakat bilmek isterdim, kendisi için öldüğümü biliyor muydu? Bilse mutlu rahat ölürdüm, dünyanın en mutlu insanı ben olurdum. *sayfa 69 Ağladım, pek çok ağladım, bilmiyorum ne kadar zaman geçti, kendime gelince, baktım, o gitmişti. İnsanoğlunun bütün acılarını, sevinçlerini ve aşklarını kendimde hissetmem için, bana belki de bir an yetmişti. *sayfa 71 Göğsünün kokusu sarhoş ediciydi, kollarını boynuma dolamıştı, etinden hoş bir sıcaklık yayılıyordu, o anda hayatım sona ersin isterdim. *sayfa 77 Üslup ve yazarın muhayyilesi dehşetengizdi. Hayatımda okuduğum en sıradışı, en heyecanlı, en buhranlı ve en enigmatik romandı. Defalarca okuduğum çok satır, çok paragraf vardı. Bu kitap, bir günde okunacak bir kitap değil bana göre. Tasvirlerden, söz sanatlarından hoşlananlar, sıradışı bir şeyler okumak isteyenler için bahusus kendisini edebiyatın dalgalarına gömmek isteyenler için enfes bir eser, pardon, André Breton'un dediği gibi başyapıt. Başyapıt diye bir şey varsa budur. *André Breton Modern İran edebiyatının kurucularından kabul edilen Sadık Hidayet'in tüm kitapları okunmaya değer. Kitapla kalın.
Kör Baykuş
Kör BaykuşSadık Hidayet · Yapı Kredi Yayınları · 202328,3bin okunma
·
35 görüntüleme
Rîndkeş okurunun profil resmi
Yüreğine sağlık hocam gerçekten çok güzel olmuş, 👏👍
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.