Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Film Kritiği / Die Wand (The wall-Duvar) 2012
Sevgili arkadaşlar bugün size Alman yapımı çok güzel bir filmle geldim. 📌Filmin adı: Die wand (The wall). Marlen Haushofer'in kült romanından uyarlanan bu çağdaş Robinson Crusoe öyküsü, yalnızlık ve hayatta kalmaya dair özgün bir deneyim sunuyor. 📌Film linki: ugurfilm.com/die-wand 📌Film süresi: 108 dk 📌Filme puanım: 10/10 (Filmi izlerken nerdeyse hiç sıkılmadım diyebilirim. Normalde 10 verdiğim filmler bir elin parmağını geçmez çünkü.) Filmin konusu: Sınırları görünmez bir duvar ile çevrili olan bir kasaba(korku filmi değildir). Kasaba koşullarında hayatını idame ettirmeye çalışan bir kadın ve psikolojik durumu. İnsan fıtratı ve kadın beyninin muhteşem uyumu. (Burdan sonrası spoiler içerebilir) Daha önce kasaba hayatı yaşamayan bir kadın bununla başbaşa kaldığında ne yapar? Yanında yalnızca bir köpek ile. Devamında bir inek ve 2 kedi. Ve Maslow'un ihtiyaç hiyerarşisi. Karnını doyurmak için ineğini keser mi yoksa onunla kurduğu bağ buna engel mi olur? İşte bu noktada hiyerarşi allak bullak olur. İnsan fıtreten sevmek ve sevilmek isteyen bir varlıktır. Yalnız bir insan sevme ve sevilme ihtiyacını nasıl karşılar ? Koşullar onu nasıl düşünmeye iter? Yapılan araştırmalara göre; içgüdü sadece hayvanlarda bulunmakta, insanlarda ise irade söz konusu olduğu için içgüdü yerine dürtüler yer almaktadır. Peki ya sadece hayvanlarla yaşayan bir insan da durum nasıldır? İşte tam bu noktada hayvanlar ile insan arasındaki kurulan bağı görüyoruz. Bu soruda akla şu soruyu getiriyor. Sevme ve sevilme duygusu fizyolojik ihtiyaçların önüne geçebilir mi? İnsan iletişim kurmak, yalnız kalmamak uğruna canını hiçe sayabilir mi? Filmde şöyle güzel bir noktaya değinmiş. Ben mi hayvanlar için yaşıyorum yoksa hayvanlar mı benim için? Onlar olmasa, ben onların ihtiyaçlarını karşılamasam bu kasabada ne yaparım tek başıma? Başroldeki oyuncunun yer yer pes edişlerini görüyoruz fakat asla intiharı düşünmüyor. Peki neden? Biz kabul etmesekte dürtülerimiz yaşam odaklıdır. Ölümü düşünemezler. İntihar girişimde olan birinin suya atladığında çırpınması da buna bir örnek değil midir? Kendi ölmek ister belki ama ya dürtüleri ? Filmin devamında bir karga topluluğu görüyoruz. İçlerinden beyaz olanı diğerlerinden uzak ve ayrı hareket eder hep. Peki neden? Her karga siyah mı olmalıdır? Ya da her siyah karga mı olmalıdır? Kadın beyaz kargada kendini bulur. O da siyah kargalardan uzakta hareket eden bir kargadır bir nevi. Bir zaman sonra artık hayatını düzene oturtur. Bu düzene alışır. Daha önce 2 haftada yaptığı işi 1 haftada bitirir. Koşulları kabul eder ve uyum sağlar. Çünkü ne kadar direnirse canının o kadar yanacağını biliyordur. Kendini doğanın ve dürtülerinin akışına bırakır ta ki kendi canından öte tuttuğu hayvanlarının canına kast edilene kadar. Karnını doyurmak için bile avcılık yapamayan anaç duyguları harekete geçen bir kadın, adeta yavruları saydığı hayvanlarına yapılan muameleye karşı gözü kara bir avcıya dönüşür. Ve başladığı noktaya geri döner. Yine yalnızdır... 📌FİLMDEN BAZI ALINTILAR: -Sevgi, sevenlerin ve sevilenlerin hayatlarını tahammül edilir kılar. . -Başka şekilde yaşamak mümkün olabilirdi. . -Aslında bu düşünceler tamamen anlamsız...
··
24 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.