Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Sanki dünya insanı kudurmuş, delirmişti.
Sene bindokuzyüz ondört.. Sarayova'da bir cinayet, dünyanın içinde bulunduğu sıkıntıların anahtarı oluyordu. Avusturya "veliyatının" ölümü, milletler arasındaki kızıştırmayı ateşlemeye kafi geldi... Avusturya ve Mecaristan, Sırbistan'a behemehal harp ilan ediyordu. İşte Birinci Cihan Harbi artık kaçınılmaz olmuştu. 1 Ağustos 1914 tarihi, alevleri, körükledi. Dünya milletleri varlık ve yokluğun dönüm noktasında bulunuyorlardı.. Zincir büyüdükçe, tehlike güç yetmez bir vaziyet almaya başlamıştı. Hemen arkasından Alman İmparatorluğu, Rus Çarlığı'na, daha sonra Fransız Cumhuriyeti'ne, harp ilan etmişti. 4 Ağustos günü Belçika Krallığı' na ve İngiltere İmparatorluğu'na, 6 Ağustos'ta ise Avusturya ve Macar İmparatorluğu'na... Artık dünya vazgeçilmez bir çalkanışın pervanesine takılmış gibiydi. Bu en büyük insanlık zelzelesi, vicdanları sızlatmadan vahşet sarsıntısını sürdürürken, yolun dönülmezinde olduğunu anlayanlar, utanmayı bile unutmuşlardı.. (Doğmadan hayatını kaybeden çoçuklar, düşman askerlerinin esiri olan genç kadınlar ve kızlar, iğrenç emellerin unutulmaz vahşitini yaşıyorlardı.) ... "Sanki dünya insanı kudurmuş delirmişti.. " Tek gaye biraz daha fazla toprak sahibi olmak, insanlığın, huzurunu bozup yeryüzünü kana boyamak, dünya insanlığını "esaret zincirine vurup sadist ruhlar tatmin etmek." İşte sebep bu.. Dünya işte bu gayeler için ateşler içinde kaynatılmaya terkediliyordu. Bunalan, manadan kopuk, maddeye teslim olmuş bir dünya.. İnsan fıtratını tanımamış, kaprislerine ve nefsinin köleliğine terkedilmiş, duygusuz, acımasız, yığın yığın insan kalabalığı... Felekatlerin üzerine saadet kurmak isteyen kısır akıllı, azgın ruhlu insan sürüsü.. ..... .....
Sayfa 178
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.