Gönderi

Mustafa Kemal, Mustafa Suphi ve Sultan Galiyev Çok fazla bilinmeyen bir konu ise Kemalist hareketin Galiyevcilikle bağlantısıdır. Galiyev üzerine araştırmalar yapan ve bir de belgesel roman yazan Renad Muhammedi’ye göre, Sultan Galiyev, Kemalistlerle sürekli bağlantı halinde idi, Sultan Galiyev 1923 yılında tutuklandığında Türkiye’deki Sovyet Büyükelçiliği önünde protesto gösterileri olmuştu ve Mustafa Kemal, Moskova Büyükelçisi aracılığıyla Galiyev’i Ankara’ya davet etmişti. Mustafa Kemal ve Sultan Galiyev arasında doğrudan bir ilişkinin olduğunu doğrulayacak herhangi bir belge bulunmasa da, Ziya Gökalp, Ali Fuat, Yusuf Akçura gibi Kemalistlerin Sultan Galiyev ile olan yakın ilişkileri ve Mustafa Kemalin Kurtuluş Savaşı sırasındaki düşünceleri ile Galiyev’in düşünceleri arasındaki benzerlik böyle bir irtibatın olabileceğini düşündürmektedir. Mustafa Kemal’in daha önce de değindiğim aşağıdaki söylevi, özellikle Türkiye halkını bütünüyle mazlum olarak nitelendirmesi, Galiyevci düşünceye oldukça yakındır. “...Temelden incelendiğinde bizim görüşümüz, ki halkçılıktır, kuvvetin, egemenliğin, yönetimin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın elinde bulundurulmasıdır. Elbette böyle bir ilke Bolşevik ilkeleriyle çelişmez. Gerçi bize milliyetperverler derler, ama biz öyle milliyetperverlerdeniz ki, bizimle işbirliği yapan bütün uluslara saygı gösterir, onları gözetiriz. Onların bütün milliyetçiliklerinin gereğini tanırız. Bizim milliyetperverliğimiz, herhalde bencilce ve kibirli bir milliyetperverlik değildir ve özellikle biz İslam olduğumuz için bizim İslamiyet açısından ümmetçiliğimiz vardır ki, milliyetperverliğin çizdiği sınırlı çemberi sonsuza doğru genişletir ve bu bakımdan da bizim yönümüzde Bolşevik yönü görülebilir. Özellikle Bolşeviklik, ulus içindeki haksızlığa uğramış bir sınıfı göz önüne alır. Bizim ulusumuz da tümüyle haksızlığa uğramış ve zulüm görmüştür.” Görüldüğü gibi Mustafa Kemal, bu söylevinde tıpkı Galiyevciler gibi milliyetçilik, sosyalizm ve İslamiyeti antisömürgecilik düzlemi içerisinde birleştirmiştir. Mustafa Kemal'in 1920’de Meclis yeni açıldıktan sonra Meclisle sunduğu Halkçılık Programı ki ilk Anayasamızın da taslağıdır, Galiyevci bir perspektife sahiptir. Yine, Mustafa Kemal’in kurdurduğu resmi TKP’de de Galiyevci izler vardır. Sultan Galiyev, kendi bağlantıları, yetiştirdiği Türk komünistleri ve yardımcısı Mustafa Suphi başkanlığındaki Bakü merkezli TKP aracılığıyla Türk sol düşünce geleneğine cılız da olsa milli bir iz de bırakmıştır. Özellikle Galiyev’in öğrencisi olan Şevket Süreyya öncülüğündeki Kadro dergisi hareketi ve bu derginin düşünsel uzantısı diyebileceğimiz Doğan Avcıoğlu önderliğindeki Yön dergisi hareketi bu izleri taşımışlardır. Sultan Galiyev, resmi Sovyet tarihçilerinin belirttikleri gibi, Sovyetlere ihanet etmiş basit bir Tatar milliyetçisi değildir. Tam aksine, Ekim Devrimi’nin gerçekleştirilmesinde ve Sovyetlerin kurulmasında Mollanur Vahidov ve Galiyev’in önderliğindeki Müslüman Sosyalistlerin azımsanamayacak katkıları olmuş, hatta Vahidov, Kazan’ın karşıdevrimci Kolçak kuvvetlerine karşı savunulması sırasında yakalanmış ve Bolşevik olduğu için öldürülmüştür. Galiyev, Vahidov’dan sonra Müslüman Sosyalistler Komitesi’nin başına geçmiş ve iç savaş süresince Müslümanların, Bolşevikler safında toplanmalarını sağlamıştır. Yine Devrim sonrasında İslam Komiseri (Bakan da diyebiliriz) olarak devrim şartlarının Müslüman halka benimsetilmesinde önemli çalışmalar yapmıştır. Yani, Ekim Sosyalist Devrimini içtenlikle benimsemiş ama Sovyetlerin büyük devlet şovenizmine doğru dönüşümüne, yine sosyalizm adına karşı çıkmıştır. Demek ki, Sultan Galiyev, Ekim devrimi sürecinde ve Sovyetler rejiminin kurulmasında etkilidir. Etki alanı genel olarak Rusya Müslümanları daha çok Türk halkları-özelde İdil-Ural Bölgesi çerçevesindedir.
·
76 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.