Gönderi

Al-i İmran/93
93) Tevrât indirilmeden önce İsrâîl (isimli Ya`kûb Nebî’n)in, kendisine haram kılmış olduğu şeyler dışında bütün yiyecekler İsrâiloğulları için helâl idi. (Habîbim! Bu yasakların kendi gü nahları sebebiyle olmayıp, Nûh ve İbrâhîm (Aleyhimesselâm)`dan beri ha ram olduğunu iddia eden o Yahudilere) de ki: “Hay di Tevrât’ı getirin de onu okuyun (bakalım)! Eğer (bu sözünüzde) doğru kimseler olduysanız(, bunu yaparsınız)!” Bu âyet-i kerîme, Nisâ Sûresi’nin 160. ve En’âm Sûresi’nin 146. âyet-i kerîmelerinde beyan edilen gerçeklerin Yahudiler ta rafından inkâr edilmesi üzerine inmiştir. Allâh-u Te`âlâ o âyet-i kerîmelerde, günahları sebebiyle İsrâîloğullarına tırnaklı hay vanlar ve içyağları gibi birçok lezzetli şeyleri haram kıldığını beyan edince, Yahudiler: “Bu yiyecekler bizim günahlarımız yüzünden haram edilmeyip, Tevrât’tan önceki peygamberlere ve ümmetlerine de haramdı!” diyerek günahkârlık suçlamasın dan beraat iddia ettiler. Bunun üzerine Allâh-u Te`âlâ: “Tevrât’tan önce İsrâîloğulla rına bu gibi yasaklar konmamıştı. Ancak Ya`kûb (Aleyhisselâm) yakalandığı bir hastalıktan şifa bulması durumunda en sevdiği yiyecek ve içecek olan deve etini ve deve sütünü sadece kendisine haram etmişti!” buyurarak, onların yalancılığını ortaya koydu ve böylece Habîbine onlara meydan okumasını emretti. Fakat onlar Tevrât’ı getirip davalarını ispat etmeye cesaret edemediler. Tabi ki; okuma-yazma bilmeyen ümmî bir zâtın, Tevrât ehli tarafından gizlenen bu gerçeği, kitaptaki hakikate uygun bir şekilde ortaya koyması, onun hak peygamber olduğuna dair açık bir delil olmuştur.
·
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.