Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

319 syf.
6/10 puan verdi
Huzur Değerlendirme
Huzur 24 saatlik bir zaman diliminde olup biten bir romandır. Roman dört bölümden oluşmuş ve her bölüm bir karaktere ayrılmış. Kitap Mümtaz’ın bakış açısıyla anlatılmıştır. Geriye dönük olaylara da yer verilmiştir. Mümtaz’ın babası kurtuluş savaşı sırasında bir Rum tarafından öldürülmüş. Daha sonra bulundukları kasabanın işgal edileceğini düşünerek orayı terk etmişler ve Akdeniz bölgesinde bir yere gitmişler. Annesini de kaybetmesi üzerine İstanbul’a amcasının oğlu İhsan’ın yanına gelmiştir. İhsan onu Batı kültürü ile yetiştirmiştir. İhsan hem ona bir ağabey hem de bir idol olmuştur. Ve hayatı şekillenmeye başlamıştır. Roman aslında Doğu-Batı çatışması üzerinde Mümtaz’ın çatışmaları ve bir senteze ulaşmaya çalışması ortaya konulmuştur. Özellikle ikinci bölümde Mümtaz’ın Nuran’a aşkı etrafında olgunlaşmaya başlaması ve kendi düşüncelerini özellikle eskiyle sanatla, eskiye bağlı sanatla ve kültürle olan bağlantılarını bu bölümde vermeye çalışılmıştır. Mümtaz’ın aşık olduğu Nuran bir İstanbul hanımefendisidir. Musikiye düşkündür, çok okumaktadır. Bu aşk sayesinde Mümtaz doğayı, sanatı bir sentez halinde görmeye başlar. Mümtaz için estetik, sanat, kültürel değerler çok önemli ve yaşam biçimidir. Mümtaz ne kadar soyut ve estetik bir hayat savunursa savunsun Nuran, hayatı seven, hayatı kendi şartları içinde yaşamaya çalışan bir kişidir. Mümtaz kendi entelektüel kişiliğiyle toplumsal sorunlar arasında sıkışmış bir kişiliktedir. Kitap Mümtaz ile Nuran’ın aşkı etrafında şekillenmiş gibi görünüyor ama daha çok o dönemdeki sorunlara yer verilmiş. Doğu-Batı sorunu, gelecek- mazi, birey-toplum, eski-yeni çatışması, din, bireysel bunalımlar, Cumhuriyet Dönemi sonrası eski kültürü kabul etme veya etmeme çatışmaları, II. Dünya Savaşı bunalımları üzerinde durulmuştur. Arada kalmışlık üzerine ise daha çok durulmuş bence. Sanat, edebiyat, şiir, resim, mimarinin ve musikinin İstanbul’da bir aşk hikayesiyle verildiği kitapta ayrılık ve ölüm vurgulanmıştır. İnsanların huzur arayışları nasıl huzursuz edici bir süreçten geçtiği işlenmiş sanki. Mümtaz’ın Nuran’dan ayrılışını, Suat’ın intiharını, İhsan’ın ölüm döşeğinde olduğu zaman Mümtaz’ın kendini kaybetme sürecini ve diğer yandan savaş başlamasını göz önüne alınca hayatın huzur içinde olmadığını anlayabiliyoruz. Cumhuriyet Dönemi ile İkinci Dünya Savaşı öncesinde yaşadığımız toplumsal sorunlar, Doğu-Batı çatışması, birey olamama sorunu, bağımsız ve özgür olamama, kendi düşüncelerini dile getirememe, kendi fikirlerini üretememe, topluma boyun eğme, toplumdan bağımsız olamama, toplumun peşinden sürüklenme, Aydın olan insanların içsel çatışmaları, huzuru aramaları, kendi içlerindeki çelişkiler, çocukluğa özlem, geçmişe hasret, eskiyi bizimle yaşatma, anılarımızdan etkilenme gibi birçok konu göze çarpıyor okurken. Doğu-Batı çatışması her konuda ön plandadır özellikle. Doğu müziği kitaba göre kendi varoluşunun yok edilmesi; Batı müziği ise birey olma, kendini aramadır. Doğu duygusaldır, toplumcudur, insanı yok etmedir. Bu yönler bizim içimize işlemiş, ondan vazgeçemeyiz gibi bir algı var. Kitaba göre biz batılılaşmayı yapamamışız, tam bir yenileşme hareketi görülmemiştir. Çünkü Doğu bizi duygusal olarak engellemiştir. Ne Doğu’dan vazgeçtik ne de Batılılaştık aslında. Hem Doğulu hem de Batılı olduğumuz için daha çok birikime sahip olmakla birlikte Doğu ve Batı’yı birbirinin içinde eritip bir bütün yapmalıyız bence. Ama bu iki kültürü de birleştirememiş olmak içsel huzurumuzu bozabileceğine değinilmiştir. Kitaptaki Nuran’ı seven ve bunun için intihar eden Suat karakteri Batıyı sembol eder. Mümtaz, duygusaldır, fikir olarak özgür olmasına rağmen hareket etme olarak toplumun bir kölesi gibidir ve cesaretsizdir. Bir arayış içerisindedir hep. Nuran’a olan aşkını bulunca her şey çok güzel ve neşeli ama aşkı kaybedince karamsardır. Bundan da anlaşıldığı üzere duygularına hep yeniktir. Nuran da sorumlulukları ile aşkı arasında kalmış biri olarak öne çıkmıştır. Bir yandan eğlenmek, aşkı yaşamak istemesi diğer yandan da dul bir kadın olarak ve bir çocuk annesi olarak toplum ne der baskısı altındadır. Bu çok yanlış bir düşüncedir bence. Bir insan kendini nasıl mutlu hissediyorsa öyle davranmalı ve kim ne derse desin toplum nasıl karşılarsa karşılasın onlar ne der diye değil ben kendimi nasıl hissediyorum diye düşünerek hareket edilmelidir. Ve bu durum sadece kadınlar için olmamalıdır. Nuran kadın diye bu toplum ne der düşüncesiyle yaşarken karşı tarafta eski kocası yeni beraber olduğu kişiyle beraber rahatça birlikte zaman geçirip hayatına devam edebiliyorsa ve bunları yaparken de çocuğunu göz önünde bulundurmuyorsa bu işte bir yanlışlık ve saçmalık vardır. Bence her iki taraf da çocukları üzerindeki sorumluluğu kaybetmeden hayatlarına mutlu olacakları şekilde devam edebilmelidir. Mümtaz’ın amcasının oğlu olan İhsan ise Doğu’dur, toplumcudur, milliyetçidir, Doğu müziği hayranıdır, Doğu’ ya bağlıdır yani Suat karakterinin tam tersidir. Ve kitapta zaman zaman bu iki karakterin tartışmaları da gözüme çarpmıştı. Zaten Mümtaz’ın da duygu karmaşasını etkileyen bir sebep de İhsan’dan etkilenmiş olmasıdır. Yani bir taraf eskiyi tamamen reddedip Batı’ya yönelmeyi ister, bir taraf Doğu’ya bağlı kalmanın doğru olduğuna inanır, bir taraf da sadece birinin benimsenerek bu değişimin üstesinden gelinemeyeceğini, eskiyle yeninin birleştirilmesinin doğru olduğuna inanır. Kitapta eskinin tamamen yıkılmasından bir endişe ve korku vardır. Bu eski-yeni çatışması ne kadar doğru sonuca ulaşılmış bence tartışılabilir bir konudur ama bu çatışma günümüzde bile hala devam etmekte ve insanlarda büyük bir huzursuzluğa sebep olmaktadır. Bende Mümtaz gibi Doğu ile Batı’nın birleştirilmesinden yanayım. Bence bunlar birbirinden ayrı bir şekilde devam ederse Doğu-Batı çatışması da bitmeden devam edecektir.
Huzur
HuzurAhmet Hamdi Tanpınar · Dergah Yayınları · 201916,4bin okunma
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.