Büyümüştü artık İsmet , bu nedenle büyük tüpe oturmalıydı. Küçük olsaydı küçük tüpe oturabilirdi , tıpkı küçük bir çocukken uzatılan lazımlığa oturduğu gibi. O vakit anlamıştı zaten , hayatı boyunca kötü kokulara maruz kalacaktı.
Ortaokula minibüsle giderdi İsmet. Oturması zordu , balık istifi sıradandı bu yolculukta. Bazı günler ancak minibüsçünün davetiyle yanındaki para kutusuna benzeyen düzeneğin üzerine otururdu İsmet , kıç kadar dünyaya sığmaya çalışırdı.
Askere gitti sonra İsmet , her şey tekdüze ve kurallarla doluydu. İctimada esip gürleyen komutan , gece nöbette uyuyan olursa hiç acımam onu namluya oturturum demişti. İsmet basit bir onbaşıydı , komutan ise yüzbaşı. Komutan İsmeti varoluşsal olarak çoktan 10'a katlamıştı. 2×2=4 etmese de askerlik yerinde , her zaman 10×10=100 ederdi.
Nikah masasına da böyle oturmuştu İsmet işte günün birinde ne olduğunu anlamadan. Ne olduğunu anlasa belki oturmazdı. Oğuz Atay okumuş olsa belki oturmazdı.
Daha fazla yazmak istiyorum ama oturup dinlenmem gerekiyor Mustafa çok yorgunum. Eline sağlık.