Kitabın adının ve kapağının güzelliğine değinmek istiyorum öncelikle. Jaguar'a da bir kalp.
Muhtemelen doksanlı yaşlarında olan Mathea Norveçteki apartman dairesinde yalnız başına, kalan günlerini tüketmektedir, yer yer geçmişine döner, hatta bugününü geçmişiyle birlikte yaşıyordur daha çok. Kitabın konusu kısaca bu.
Kitabın en sevdiğim yanı yalınlığı oldu; yazar cümleleri süslemeden karakterin yalnızlığını, ölüm korkusunu, yalnızlıktan hem bıkmış hem de yalnızlığına alışmış hâlini okuyucuya hissettirmeyi başarmış. Empati kurdurabilmiş bir de; mesela ben belki yaşlandığımda onun gibi biri olmayacağım, onun gibi yaşamayacağım, düşünmeyeceğim ama yazar bana kitap boyunca "Eğer Norveçte tek başına yaşayan yaşlı bir kadın olsaydım tam da böyle düşünür, böyle biri olurdum." dedirtti. Mathea'nın tek başınalığıyla başa çıkma çabalarını bazen gülümseyerek ama hep bir hüzünle okudum. Kısa, yalın ve derin bir romandı.