O neydi öyle??? Tamam kabul ilk 50 sayfası biraz sıkıldım ve zaten kısa bir kitap olduğu için sanırım pek bir olay yok diye düşündüm. Sonradan yüzüme yedim tokatı. Usul usul kanıma işledi, artık insanlara “bir fincan çay ister misiniz?” diye sorduğumda aklıma sadece bu kitap gelecek. Yazarın hikayeyi bize anlatış biçimi efsane. Merricat ve Constance kasabadan uzak bir evde yaşlı amcaları ile hayatlarını sürdürmektedir. Kasabada ki herkes bu kız kardeşlerden korkar, Merricat ne zaman sokağa çıksa bütün gözler üstünde olur. Ortada dönen bir olay vardır ve biz bu olayı öğrendiğimiz de şokun alasını yaşıyoruz. Belki kitabı okuyanlar ben kadar şaşırmamıştır. Benim şaşırma sebebim uzun zamandır bu kadar güzel anlatılan bir kitap okumamış olmam ve kitap sonlarının hep AYNI OLMASINDANDIR. Bu kitap beni biraz kendime getirdi desem yalan olmaz. Okuyun, okutun sevgili dostlar. Merricat şüphesiz herkesin seveceği bir karakter olmuş. Ablasına ondan daha çok ablalık yapıyor sanki. İlk başta onu büyük kız kardeş sandım hatta. Kedisi Jonas ile birlikle maceralara atılırken, kendi yarattığı Ay’da yaşar. Constance karakterine bazı yerlerde müthiş gıcık duysam da sonradan ona da kanım kaynadı. Çok farklı bir hikaye okuduğumu düşünüyorum. Farklı ve birazda acımasız. Muhakkak okumanızı öneririm.

Biz Hep Şatoda YaşadıkShirley Jackson · Siren Yayınları · 2017773 okunma

·

43 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

Aysenur