Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

510 syf.
·
Puan vermedi
·
20 günde okudu
Okuduk bitti dediğimiz bir kitap daha oldu elhamdülillah. Bu kitabı okumadan önce benim için zirve kitaplardan biri olan Semerkant'ı okumamış olsaydım ne methiyeler dizerdim kim bilir. Çünkü başarılı bir yapıt ve konu itibariyle baya insanı olayların içine alıyor. Hasan Sabbah her zaman bana korkunç bir adam gibi geldi. Mesela Haşhaşi hikayeleri değildi. Adamın zihin yapısı hakikaten hayret uyandırıcı cinsten. Şu an bir çok tarikatın uyguladığı yöntemi uygulamış Hasan Sabbah tarikatlar da uyuşturuyor , Hasan Sabbah da yapmış. Tabi yöntem ve teknik itibari ile Hasan Sabbah açık ara önde. Ama her iki kitapta da okurken saygı ile okuduğum biri var ki gerçekten ismini bile duymak yeterli geliyor. Nizamülmülk... Semerkant kitabında Ömer Hayyam eksenli bir hikaye vardı. Alamut'ta Hasan Sabbah. Bu üç arkadaşın üçüncüsü büyük başarılara imza atmiş, her anlamda ün salmış şahsiyet... Aranızda varsa Nizamülmülk ile ilgili kitap önerecek çok mutlu olurum. Semerkant ile Alamut karşılaştırması yapmak ne kadar mantıklı bilmiyorum ama Semerkant çok daha derin, tarih sahnesinden rol alıyor gibi hissettiren ve içine bolca "gerçek" bilgi alan bir kitap. Ama sıkıcı bir makale gibi değil. Alamut'ta çoğu zaman yazarın düşüncelerini bariz bariz okudum. Deneme gibi.. . Özellikle Hasan Sabbah'ın kendini övdüğü yerlerde yazarın sesini duyuyor gibiydim. Hikayenin bas karakterlerinin ölümü beni baya düşündürdü. Meryem, Halime, Süleyman... İnsan çok zayıf bir varlık,kandırılmaya müsait . Hasan Sabbah belki inanç sömürüsü yaptı diye biliniyor. Ama aslında yaptığı şey bu değildi. Umut sömürüsüydu. İnsanları önce zayıflatıp sonra avlıyordu. Bazı sahneleri de gerçekten saçmaydı. Affınıza sığınıyorum. Basit çok basit olayları öylesine uzun uzun anlatan yazar Meryem ve Halime'nin intiharini iki satıra sığdırdı. Halbuki oraya uzun sayfalar makaleler yazılırdı. Hasan'ın sahte cennet hurileri neden huri olmaktan istifa edip canına kıydı. Hâlbuki yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında değil miydi? Halbuki her istedikleri olmuyor muydu (!)? Ta ki aşık olana kadar. Mutluluğu yatlarda, katlarda, parada pulda görenler geldi aklıma. Evlendikleri zaman fiyat etiketine bakarak evlenirler, etiket ne kadar yükseği görüyorsa öyle mutludurlar öyle sanıyolardır. Ama gün gelir bakmadıları ,göz ardı ettiklerini yürekleri ilgi ister,sevgi ister değer ,ister... Bulamayınca o yüksek şatolardan atlayarak intihar ederler. Ama onların intiharı fiili değildir. Mutsuzluğu dibine kadar yaşamış ve yaşatacak kadınlara dönerler... Meryem ve Halime de aşık olmadan önce,yani kalbinin varlığını fark etmeden önce, kendilerini sarayda birer prenses gibi hisseden huriler ... Hasan Sabbah bir yerde buna benzer bir şey söylemişti. Mutlu olamayan insan koskoca dünyada bile kendini zindanda hisseder. Bazen bizde öyle hissediyoruz ya. Kabına sığmayan hallerimiz hep ondan değil mi....? Evet kitaba dönelim. Bu kitabı okumadan önce kesinlikle Semerkant'ı okumanızı isterim. Onun incelemesini yapmamıştım. Utandım biraz burda böyle överken. O sıra üst üste okuyunca kitapları hiçbirini yazmamıştım. Bu sayede onu da arada kurtarayım. Kitap okunacaklar listesinde olmalı ama ilk sıralarda Semerkant'ı unutmayın. Son olarak. Onlar üç dosttu. Hasan, Ömer, Nizamülmülk. Her biri bir kapıya yöneldi . Doğruluğu yanlışlığı kişiden kişiye değişir. Başlangıç aynıydı. Sonda aynı (ölüm). Başlangıç ile son arasındaki biz bizi ya Hayyam yapacak ya Hasan,ya Nizam. Korkmuyor değilim sondan. İyi okumalar..
Fedailerin Kalesi Alamut
Fedailerin Kalesi AlamutVladimir Bartol · Koridor Yayıncılık · 201241,5bin okunma
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.