Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

304 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
İçimizdeki Şeytan Kitap İncelemesi
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN KİTAP İNCELEMESİ "İçimizde şeytan yok ... İçimizde aciz var ... Tembellik var ... İradesizlik, bilgisizlik ve hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var ..." Sabahattin Ali bu sözlerle anlatır içimizdekileri. Romanımız da bu ana fikir üzerine inşa edilmiştir. 1940 yılında yayımlanan ve Sabahattin Ali’nin Kuyucaklı Yusuf’tan sonra yazdığı ikinci roman olan İçimizdeki Şeytan’da geniş bir karakter kitlesi vardır. Mekan olaraksa bir kısmı Balıkesir’de ancak ağırlıklı olan kısım İstanbul’da geçmektedir. Ömer ve Macide adında iki gencin tanışmaları ve birbirlerine aşık olması temel konudur. Bu konunun arkasında ise genç Cumhuriyet’in yarattığı yeni bir gençlik, yeni sosyal hayatlar, yeni siyasi görüşler ve değişen toplum üzerinde detaylıca durulmuştur. Kitapta gerçekçilik ve toplumsal sorunlar ön planda tutulmuştur. Bu sorunların bazıları: 20.yy.da tüm dünyaya hâkim olan kapitalizm, faşizm ve sosyalizmin Türk insanlarına yansımasıdır. Ömer aslında sosyalist görüşlere sahip bir gençtir ancak arkadaş çevresi tamamen faşizme meyilli kişilerdir. Bu sebepten dolayı Ömer de kendini bu insanların ortasında bulmuştur. Macide musikiyle ilgilenmektedir. Tesadüf üzeri Ömer ile tanışmış ve onu çok sevmiştir. Ömer de Macide’yi sever ancak Ömer, karakter olarak iradesiz ve zayıf bir kişidir. Macide’yi çok sevse de hayatını düzgün şekilde yaşayamaz. Gerek ekonomik gerek sosyal olarak Ömer yetersiz bir kişiliktir. Arkadaş çevresi ile sık sık siyasi tartışmalara girer. Ömer’in sosyalist görüşleri ve arkadaşlarının faşizme yakın görüşleri o dönem dünyada egemen olan sosyalizm- faşizm ideolojilerinin Türk gençliğinde nasıl yansıdığını öğrenmemiz de etkili olmaktadır. Kitapta üzerinde diğer durulan diğer bir konu da dönemin siyasi baskısıdır. II. Dünya Savaşı’nın patlak verdiği bu yıllarda Türkiye’de sıkı bir siyasi baskı hâkimdir. Bu sebepten ötürü siyasi tartışmaların yapıldığı ortamlar gizlidir ve bu tartışmaların yapılması oldukça tehlikelidir. Ömer siyasi görüşlerinden dolayı arkadaşlarından uzaklaşmıştır ve kendi bildiği yolda gitmekte karar kılmıştır. Başlarda Macide ile mutlu olsa da ekonomik sıkıntılar ve kötüye giden psikolojisi onu Macide’den uzaklaştırmaktadır. Macide, Ömer’i sevmeye devam etse dahi Ömer iyice içine kapanmış ve Macide’den uzaklaşmayı tercih etmiştir. Böyle bir süreç yaşanırken Ömer, Bedri adında bir gençle tanışır. Bu genç Macide’nin geçmişte Balıkesir’de özel musiki dersi aldığı ve kendisine âşık olan hocasıdır aynı zamanda. Bedri Bey, gerek maddi gerekse manevi olarak hem Ömer hem de Macide’nin yanında olur. Ömer Bey, Macide’yi, Macide ise Ömer’i sevmektedir. Bir aşk üçgeni yaşanmaktadır. Ömer, Macide’den uzaklaştıkça Bedri, Macide’ye yakınlaşır. Macide’nin zor zamanlarında yanında yer alır. Ömer iyice siyasetin içine dalmış ve dönemin yasa dışı faaliyetlerinde yer almıştır. Sonunda hapse atılır. Büyük bunalımlar geçiren Ömer hapiste kendisini sorgulamaya başlar. Yıllarca hayattan kaçtığı ve bunun nedenini içindeki şeytana bağladığı için derin pişmanlıklar duyar. Çünkü esas suçlunun kendisi ve bir türlü yönetemediği iradesi olduğunu kavrar. Bu sırada Macide ve Bedri yakınlaşır. Ömer hapisten çıkar ve Bedri ile Macide’yi birbirlerini bırakarak hayatlarından çıkar. Ömer, kitap boyunca sancılı süreçler yaşayan bir karakterdir. Macide’ye olan aşkı zamanla bir hissizliğe dönüşür ve onu uçuruma sürükler. Gerek siyasi baskı gerek toplum baskısı gerekse ekonomik olarak zor durumda olması onu iyice kötüye götürür. Macide ise her zaman Ömer’in yanında olmuştur. Ancak ne kadar yanında olsa da Ömer’in kendisi bu yolu seçmiştir ve kurtuluşu bir türlü bulamamıştır. Bütün bunlar olurken Bedri ikisinin de hayatına girmiş ve onların bir şekilde hayatını değiştirmiştir. Kitabı okurken 1940’lı yılların Türkiye’sindeki sisli hayatı görmemiz mümkün olacaktır. İnsanların baskı altında, ekonomik sıkıntılar içeresinde ve siyasi olarak nasıl ayrıştığı detaylıca aktarılmıştır. Değinmek istediğim diğer bir konu da bu romanın Türk edebiyatında en çok tepki alan romanlardan birisi olmasıdır. İçerisinde Türkiye’de yeni yükselmekte olan aşırı sağ görüş yoğun bir şekilde eleştirişmiş ve romandaki çoğu karakterin gerçek hayattaki yazarlardan esinlendiği ifade edilmiştir. Bu bir tartışma konusudur. Ancak kitaptaki Nihat karakterinin Hüseyin Nihal Atsız’ı temsil ettiği güçlü bir tartışma konusu olmuştur. Çünkü Nihal Atsız bu kitabı ‘’İçimizdeki Şeytanlar’’ adlı makalesinde bu konuya değinmiş ve Sabahattin Ali’yi ağır bir şekilde eleştirmiştir. Son olarak değinmek istediğim nokta ise kitabın okuyuculara tavsiye edilme durumudur. Şahsi olarak Türk edebiyatında benim için en özel konumda bulunan romanlardan birisidir. Kitap okuma alışkanlığımı kazandığım bir süreçte bu kitabı okumuştum ve uzun süre etkisinde kalmıştım. Hayatımda ilk kez bir kitapta gündelik sorunların bu denli detaylı işlendiğini, insan psikolojisinin bu kadar muazzam anlatıldığını ve duygularımızın diğer insanlarla ortak olabileceğini fark etmiştim. Üslup ve dil bakımdan çok ağır olduğu söylenmez. Lakin hem içerik hem de anlatılanların anlanabilmesi, bu kitabı okumak için belirli bir okuma alışkanlığı kazanılması gerektirdiğini düşünüyorum. Ayrıca kitabı okumadan önce 1930’lu yılların Türkiyesi’nin siyasi ve edebi hayatını araştırırsanız kitap hakkında çok daha iyi fikir sahibi olabilirsiniz.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Can Yayınları · 2019172,5bin okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.