Zweig'in okuduğum 3. kitabı oldu Satranç. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ve Olağanüstü Bir Gece'yi okumuştum.Olağanüstü Bir Gece'de bir cümlesi vardı ki hayat felsefem oldu diyebilirim. "Bir Anka gibi küllerimden doğmalıydım." demişti. Bazen hiç beklemediğiniz bir kitaptan hiç beklemediğiniz bir cümle elinizden tutup çıkarabiliyor bataklıktan. O yüzden bu cümlesiyle bu kitabının yeri benim için hep ayrı olacak.
Satranç'a gelecek olursam kitabın ilk 20-30 sayfası beni sarmadı -zaten kaç sayfaki diyeceksiniz belki- ve bana göre kitap aslında Bay B.nin gelmesiyle başlıyor. Başta satranç şampiyonu olan birinin azim öyküsünü anlatıyor sandım ama Zweig gerçekten şaşırttı ve satranç ustası Mirko'yu değil de Bay B.nin yaşadıklarını satrançla ilişkilendirerek anlattı.
Bay B.nin yaşadığı psikolojik şiddeti, ruhsal ve fiziksel yalnızlığını o kadar güzel anlatıyor ki öyle bir yalnızlık yaşar mıyım korkusu sarıyor içinizi.Bay B.nin bir insana, taşa, toprağa, gökyüzüne bakabilmeye hasret kalışını çok güzel hissettiriyor.
Zweig'in bu kitabındandan da anladım ki yalnızlık gerçekten Allah'a mahsusmuş.