Gönderi

Notlar (sırça fanus)
Bu araştırmanın ortaya koyduğu amaç Plath'ın romanının feminist ve psikanalitik yaklaşımlar yoluyla tartışılmasıyla sonuçta anne-kız ilişkilerinin kız evladın kişilik oluşumunda ne denli önem teşkil ettiğini gösterebilmektir. Bu bağlamda, kadın kimliği konusu, intihar olgusu ve ayrılıkçı benlik gibi açılardan ele alındığında, kız evladın annesinden ayrılmasının kendi benlik sınırlarını çizmesi için gerekli olduğu iddiası ortaya çıkar. Romanda Esther'in bağımsız benliğinin oluşumuna engel olan annesinden ayrılmasıyla intihar etmesi arasında yakın bir ilinti bulunmaktadır. Kısacası, Sylvia Plath'ın Sırça Fanus'u çok net bir biçimde birtakım sorunları ön plana çıkarır. Bu roman modern feminist edebiyatının önemli eseri olarak kabul edilir; çünkü biçimsel ve tematik olarak psikanalizi ve cinsel davranışları irdeleyerek ataerkil kurumları ve yapıları eleştirmektedir. Öte yandan, kız evlat hem genelde toplumdan hem de özel hayatında annesinden baskıya maruz kalır. Kız evladın kendisini annesiyle karşılaştırıp bulmaya ve ayrı bir birey olduğunu göstermeye çalışmasını konu olarak ele aldığımızda, ulaşılmak istenen nokta kız evladın annesinden ayrılan benliğiyle bağımsız bir kadın kimliği oluşturduğunu gösterebilmektir. V. Nice'e göre anneden ayrılmak büyüme sürecini anlatan psikolojik bir terimdir (1992:98). Ayrılık bir bakıma annenin kız evlattan ayrı ve kusurları olabilen bir birey olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi ve artık onun kızının ihtiyaçlarını ve umutlarını sürekli karşılamaya hazır olmadığını fark etmesi demektir. Bazı anneler gerçekte kız evlatlarıyla empati kuramazlar ve dolayısıyla onların benlik oluşumuna engel teşkil ederler. Bu tür anneler ya kızlarıyla özdeşleşerek ya da kendilerini diğer annelerle kıyaslayarak kızlarına içsel bir baskı oluştururlar. Bu aslında içgüdüsel bir tatmin olup, annede kızına karşı yalancı bir empati göstererek ortaya çıkar. Annesi Esther'i şok tedavisi için hastaneye götürdüğünde tedavi gören diğer hastaları görünce şöyle der: "Yavrumun onlar gibi olmadığını biliyordum zaten... O korkunç insanlar gibi. Klinikteki o korkunç, canı çekilmiş insanlar gibi... Yeniden iyi olmaya karar vereceğini biliyordum" (150). Annesinin bu şekilde konuşması Esther'de olumsuz bir etki bırakır. Sonuçta bu tutum, bencillik ve sahiplenme duygularının da göstergesidir. Bu da kız evladın dünyasındaki gölge sembolüyle açıklanabilir Onun hayatında yer alan umulmadık zorluk ve sıkıntılar annesi ile geçirmiş olduğu yaşamın uzantılarıdır. Hastanede yatarken annesini görmeye katlanamaz hale gelir çünkü onun varlığı hem Esther'in iyileşmesi için gereken özgüveni baltalar hem de bu belirsizlik ve güvensizlik duygularından kurtulmasına engel olur. Esther sırça bir fanusun içinde ölü bir bebek gibi tıkanıp kalan bir insan için dünyanın kendisini kötü bir düşe benzetir. Bu durum oldukça umutsuz görünse de, romanın sonunda yamanıp lastikleri değişen tekerlekleri olan bir araç gibi yola koyulmaya devam etmek için gücü vardır. Ayrıca benlik madde değil, bir süreç olarak görülmektedir. Ayna evresi aynada gördüğümüz bütün kimliğimizle aslında parçalanmış kimliğimiz arasında bir fark olduğunu gösterir. Çünkü bölünmüş benlik ve ideal olan tam benlik arasındaki bu boşluk kişinin hem özne hem de nesne olmasına yol açan belirsiz bir durumdur. Sonuçta bizler hep bu boşluğu kapatmak ve bütünleşmek gayretiyle sürekli bir arayışa gireriz. Kişinin kendini algılaması ise bu boşluğu doldurmak için ne gibi imgeler/görüntüler kullandığına bağlıdır. Esther'in yaşantısı sevgi ve güvenlik duygularının birleşiminin aksine kendine acıma ve özgüven eksikliğiyle doludur. Bu gerçek gözünün önünden hiç gitmeyen annesinin yüzüyle belirgindir. Bu yüz parlak ve güzel değil, sitemli ve soluktur. Bir başka deyişle, Esther'in annesiyle bağlantılı imgeleri aslında kedi yaşantısına annesi dışındaki diğer kadınları alarak bu boşluğu doldurma arzusuyla açıklanabilir. Esther'in annesine karşı hissettiği olumsuzluklar ayrılıkçı benliğinin bir göstergesi olarak düşünülebilir çünkü anneden kopma bir türlü psikolojik yeniden doğuş olarak da adlandırılabilir. Bu süreçte kız evladın dünyayı keşfetmeye ve özgüveni oluşturmaya başlaması söz konusudur. Esther bundan sonra annesinin kurallarını, arzu ve ideallerini içselleştirmeyerek, kendi bireyselleşmesi için gereken duygusal mücadele ortamını sağlar. Başka bir deyişle Esther'in kimliği ve benliğinin sınırları, yalnızlığıyla sağlamlaştırılmıştır. Bu yalnızlık aslında olumlu anlamda onu sınırlayan ve engelleyen bağlardan kopma anlamına gelir. Bir başka deyişle, duygusal bir sadakat yaşamayacağı biriyle olmak belki de Esther'e iyi gelecektir. Duygusal yönden denge kuramayan biri olarak, kendisini annesinden ve içinde bulunduğu toplumun değerlerinin temsilcisi olan hemcinslerinden ayırmak ile benlik sınırlarını oluşturmak arasında bir seçim yapar, Kendisinin farkına varması ve iyi veya kötü doğru durakta inip yoluna devam etme konusunda kararlı olması bunun bir göstergesidir. kaynak: dergipark.org.tr/tr/download/art...
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.