Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Amok Koşucusu Kitap Eleştirisi Bu yılı çok sevdiğim bir yazarla bitirmek istedim. Çoğu insanın okuduğu ve etkisinden çıkamadığı bu eseri merakla ve heyecanla okumaya başladım. Avusturya’lı oyun, roman, biyografi yazarı Stefan Zweıg’ın 1922’de yazdığı en önemli eserleri arasında yer alan uzun öyküdür. Zweıg’ın insan ruhunu berrak, lekesiz anlattığı bu hikaye 1912 yılının Mart ayında Napoli limanında bir gemide geçiyor. Öncelikle kitabı anlayabilmemiz için Amok Koşucusu ne demek ona bir göz atalım. Bir malay, herhangi sıradan, iyi huylu bir insan, içkisini içiyor … öylece oturuyor, ifadesiz, duyarsız, donuk bir halde… benim de odamda oturduğum gibi … ve ansızın ayağa fırlıyor, hançeri kapıyor ve sokağa koşuyor … dosdoğru koşuyor … nereye olduğunu bilmeden … yoluna ne çıkarsa, insan veya hayvan, kriz halinde yerle bir ediyor ve bu kana susamışlık onu sadece daha da hararetlendiriyor … koşan kişinin dudaklarında köpük birikiyor, deli gibi ağlıyor … ama o koşuyor, koşuyor, koşuyor, sağa bakmıyor, sola bakmıyor, sadece acı acı bağırarak koşuyor, kanlı kriz haliyle bu korkunç düzlükte koşuyor … köylerdeki insanlar, hiçbir gücün bir Amok koşucusunu durduramayacağını bilirler, bunun üzerine geldiği zaman önceden uyararak bağırırlar: Amok! Amok! Diye ve her şey kaçar… (50) Kitaptaki en belirgin çatışma kişilik çatışmasıdır. Üç karakterimiz vardır bunların isimleri belirtilmez. Doktor, kadın, yabancı. Kitap yabancının gece vakti geminin burnunda otururken, doktorla karşılaşması bunun üzerine doktorun dayanamayıp başından geçenleri yabancıya anlatmasıyla başlar. Avrupalı doktorun yedi yıl boyunca Hindistan’da görev yaparken içine düştüğü yalnızlığı ruhunun boşluğunu yabancıya şöyle dile getirir. Bu kahrolası yalnızlığın içinde utanmayı unuttum, insanın ruhunu kemiren, iliğini kemiğini kurutan bu lanet olası ülkede. (22) Öyle ki doktor yalnızca yıllardır yerli kadınları görüyordu. Onları siyahiler olarak adlandırıyor hep içinde beyaz bir kadını görme isteği duyuyordu. Bir gün muayenesine beyaz bir kadın gelir. Doktor bu duruma çok heyecanlanır. Yalnız kadın çok kibirli ve derdini söylememekte ısrarcıdır. Sinirlenen doktor kabalaşarak peçenizi indiriniz ve oturunuz der. Söyleneni yapan kadın gerçek derdini açıklar evlidir ve başkasından hamiledir yurtdışından dönecek eşi bilmeden bu çocuktan kurtulmak istemektedir bu yüzden doktora para teklif eder. Öfkeden titreyen doktor kabul etmediğini söylediğinde kadın çoktan kapıdan çıkmış olur. Fakat doktor anında pişman olur. Zor durumda olan birini gördüğünüzde, elbette bu durumdan dolayı yardım etme görevi doğuyordu. (18) Pişmanlık insanı ne kadar değiştirebilir yahut pişmanlık insanın başına neler getirebilir. Kitabın tam bu anından sonra hepsini görmeye başlarız. Kadın kapıdan çıkınca doktor peşinden koşmaya başlar tam olarak Amok koşucusu gibi kadının uşağı yolunu keser durdurur. Fakat o yılmaz ilk trenle kadının yaşadığı şehirde soluğunu alır. Evinin etrafında dolanır içeriye alınmaz, haber yollar yanıt gelmez doktor çıldırmış bir halde 20 sayfalık mektup yazar kadına gelmesine izin vermezse intihar edeceğini söyler. Kitapta nefret, kibir, yardımseverlik, pişmanlık en belirgin ölüm ve intihar teması işlenmektedir. Kitabın dili akıcı olaydan hiç kopmadan anlatılması kolay bir okuma sağlamaktadır. Mektubuna yanıt gelir fakat gittiğinde kadını kanlar içinde ölecek durumda bulur. Bir gece boyunca iyileştirmeye çabalasa da başaramaz kadın son nefesini verir. Tekrar ülkesine dönmek üzere gemiye binerken kadının tabutu da İngiltere’ye gitmek için aynı gemiye yüklenir. Doktor saplantı derecesindeki sevdiği kadının tabutuyla yolculuk etmeyi yabancıya hararetle şöyle dile getirir. Şimdi anlıyor musunuz … şimdi anlıyor musunuz … insanları neden görmek istemediğimi … flört ettiklerini ve çiftleştikleri zamanı … attıkları kahkaları neden duymak istemediğimi … çünkü aşağıda … aşağıdaki depoda çay balyaları be Brezilya fıstıklarının arasında tabut duruyor … yanına gidemiyorum, o yeri kilitlemişler … ama ben bunu bütün duygularımla her saniye biliyorum … (91) Kitabımız başladığı satırla sona erer. Kadının tabutu küçük sandala indirilirken, tabutu ip merdivenlerden aşağı bıraktıkları o anda, ağır bir şey geminin yüksek bordasından aşağı düşmüş ve tabutla birlikte taşıyıcıları ve kadının tabutunu suyun derinliklerine bırakmış. Bu şüphesiz ki bizim Amok Koşucusu doktordur. Suyun dibinde ölü ruhların buluşması dileğiyle. Kitabın basıldığı yıl: 2020 Yayınevi: Pay Yayınları Yazarın adı: Stefan Zweıg Çevirmen: Misten İçyüz Sayfa: 96 Fiyat: 8 tl Türü: Öykü Bir diğer eseri: Balcaz, Bir Yaşam öyküsü #arzuaytan #stefanzweıg
Amok Koşucusu
Amok KoşucusuStefan Zweig · Pay Yayınları · 2020111,4bin okunma
·
51 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.