Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Nisa/171
Ey kitap ehli (olan Yahudi ve Hristiyanlar)! (Îsâ (Aleyhisselâm)a “Veled-i zina” deyip alçaltarak, yahut “Allâh’ın oğlu” demekle haddinden fazla yükselterek) dininiz hakkında haddi aşmayın ve hak (olan eş ve evlattan münezzehlik inancın)dan başka bir şeyi Allâh’a karşı söylemeyin! Meryem oğlu Îsâ Mesih (Allâh’ın oğlu değildir), ancak Allâh’ın elçisi, O’nun Meryem’e bırakmış olduğu (“Var ol!”) kelimesi(nin tezâhürü) ve O’n(un Zât’ına âit olan hayat verme sıfatın) dan (yaratılıp beden kisvesine sokulmuş) bir ruhtur. (Ne var ki; diğer insanlardan farklı olarak babasız bir şekilde yaratılmıştır!) Öyleyse Allâh’a ve peygamberlerine iman edin ve: “(İlâhlar) üçtür!” demeyin! Artık (teslis inancınızdan) vazgeçin, sizin için en hayırlı olanı (seçin)! Allâh ancak tek bir İlâh’tır! Kendisine âit bir çocuk bulunmasından tenzih O’na! Göklerde bulunanlar ve yerde olanlar sadece O’na âittir (dolayısıyla kimse O’nun evladı olamaz. Olsa olsa kulu olur)! (Bütün âlemleri gözetip koruyan) bir vekîl olarak Allâh yeterli olmuştur! (Böyle bir güce sahip olanın, çocuk gibi bir vekile ne ihtiyacı olabilir!?) Allâh-u Te`âlâ Kur’ân-ı Kerîm’de İmrân kızı Meryem dışında hiçbir kadını ismen zikretmemiş, ancak “Meryem” adını otuz küsûr yerde belirtmiştir ki, ulema bunun hikmeti hakkında birkaç görüş zikretmişlerdir: 1) Soylu kimseler, insanların ortasında hanımlarının isimlerini açıkça söylemeyip bazı tabirlerle kinâye yollu zikrederler ama câriyelerinin adının mecliste anılmasını çirkin saymazlardı, Hristiyanlar Meryem ve oğlu hakkında, Allâh’ın hanımı ve oğlu şeklinde iftiralar yapınca Allâh-u Te`âlâ Meryem adını açıkça zikretmek suretiyle onlara: “Siz kendi hanımlarınızın ismini açıklamaktan utanırken, Meryem Benim eşim olsaydı Ben onun adını size açıklar mıydım?” buyurmak istemiştir. 2) Îsâ (Aleyhisselâm)`ın babası olmadığına inanmak iman şartlarından biri olması hasebiyle, onun adı Kur’ân-ı Kerîm’de dâima annesine nispetle tekrarlanmıştır ki, böylece onun babasının olmayışı ve lânetli Yahudilerin iftiralarından tertemiz bulunuşu vurgulanmıştır. Âyet-i celîlede geçen: “O’ndan bir ruh” ifadesinden, Îsâ (Aleyhisselâm)`ın Allâh’tan bir parça olduğu gibi bir mana asla çıkartılamaz. Zira Îsâ (Aleyhisselâm) ın yaratılışı diğer insanlarınkiyle benzer biçimde olmamıştır, ancak o, Allâh-u Te`âlâ’nın emriyle Cebrâîl (Aleyhisselâm)ın Hazret-i Meryem’in yakasına üflemesiyle yaratılmıştır ki, bu hususta da kendisi tek değildir, nitekim Âdem (Aleyhisselâm) hem annesiz, hem de babasız olarak yaratılmıştır. Bu yüzden: “Ona ruhumdan üfledim!” (Hıcr Sûresi: 29’dan) tabiri Âdem (Aleyhisselâm) hakkında da kullanılmıştır. Dolayısıyla “Allâh’tan bir ruh” olma vasfı, asla “Allâh’tan bir parça olma” manası taşımamakta, sadece “Allâh’ın emriyle hârikulâde biçimde yaratılmış olma” anlamına gelmektedir. Nitekim âyet-i kerîmede geçen: “Allâh’ın kelimesi” tabiri de Îsâ (Aleyhisselâm) ın, Allâh-u Te`âlâ’nın “Var ol!” kelimesiyle mûcizevî bir şekilde yaratılmış olduğu hakikatini açıklamaktadır. Bu âyet-i celîlede geçen: “İlâhlar üçtür demeyin!” ifadesiyle, Hristiyanların teslis akidesi reddedilmiştir. Zaten onların bu husustaki görüşleri çok çelişkili ve kapalıdır. Ancak anlaşılan şudur ki; onlar Allâh’ı cevher olarak tek kabul etseler de, bu cevheri üç uknûm diye adlandırdıkları üç sıfatla vasıflanmış bir zat olarak değerlendirmişler, ancak bu üç sıfatın her birini de başlı başına bir zat gibi addetmişlerdir. Çünkü onlar bu sıfatların Îsâ’ya da Meryem’e de hulûl etmesini câiz görmüşlerdir. Dolayısıyla onlar “Varlık”, “Dirilik” ve “Bilmek” diye adlandırdıkları üç uknûmu, kendi başına durabilen ayrı ayrı zatlar olarak kabul etmiş ve “Baba”, “Oğul”, “Rûhu’l-kudüs” tabirleriyle bu üç uknûmu kastederek kesinlikle kâfir olmuşlardır. İşte bu âyet-i kerîme onların üç uknûm ile üç ilâhı kastettiklerini ifade buyurarak kendilerini bu teslis inancından nehyetmiştir.
·
5 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.