Gönderi

Sepp Van Montan ne bulacağından, neyle karşılaşacağından emin bir şekilde dehlizin içindeki pisliklere aldırmadan, dehlizin derinliklerine girdi, adamları da peşinden geliyordu. Yedi metre kadar sonra karşılarına bir duvar daha çıktı. Adamlar o duvarı da ellerindeki balyozlarla aşağı indirdi. Duvarın arkasında kalan kuyuya ulaştıklarında, Sepp Van Montan artık aradığı şeyi bulduğuna emindi. Adamları kuyunun üzerine hemen bir çıkrık kurdu. Sepp Van Montan çıkrığa bağlı kalın metal merdivenden yavaş yavaş aşağı indi, adamları kuvvetli lambalarla kuyuyu aydınlatıyordu. Kuyunun dibine geldiğinde aradığı, bir zamanlar Papaz Saunierenin sakladığı Şeytan Asmodeas heykelini buldu. Heykel siyah bir granit den yapılmıştı, ortalama bir insan boyundaydı. Ayakları, keçi, ayağı gibi dizlerini kırmış sanki her an saldıracakmış gibi duruyordu. İki eli de ileriye doğru uzanmış, uzun elleri, uzun parmakları ve uzun tırnakları ile büyük bir gücün sahibi olduğunu göstermek istiyor gibiydi. Boyu ortalama bir insan boyu gibi olmasına rağmen, kafası bir insanın kafasından iki misli daha büyük ve uzundu, sivri çenesinin altında uzun ama seyrek bir sakal uzanıyordu. Gözlerinde şeytan bakışı vardı ve kafasında iki kısa, iki de çok uzun burgu sekilinle uzayan boynuz korkutucu bir hava veriyordu.
·
20 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.