hayatın mağlubu aziz bey
Aziz Bey üzerine iki kelimeyi bir araya getirme denemesi. Her kitapta bir iki satır da olsa kendimizden bir şeyler buluruz deriz ya sürekli, işte bu kitabı neredeyse clearskinle tarayıp tümünü buraya atmak geldi içimden. Ezberlemek istediğim "en"lerden bi tanesi keşke insan yapısı buna müsaade ediyor olsaydı.
Düşüncelerimiz yıllarca şekilden şekile giriyor. Ömrünün yettiğince yaşıyorsun, ve evrilen zihninin meyvelerini bir esere nakledeceğin tutuyor. Bilinç akıyor tutamıyorsun... Herkes hayatlarının her döneminde birilerinin ilgi alanına girmek için çabalıyor, hepimizin tek gayesi inkar etsek de, bizi şımartacak şekilde sevgi veya ilgi görebilmek. Bütün istediğimiz şeylerin sonucu buna varıyor işte, ancak kafamızda kurduğumuz belirli birey veya gruplardan görmek istiyoruz bunu sadece. Tıpkı bu yolda kendine yazık eden Aziz Bey gibi. Ve zaman, mekan, durum ve olgular değiştikçe bu istek hep yerli yerinde duruyor. Sadece insanlar gidip geliyor. Belki de beş sene sonra soyadı neydi ya dediğin, ya da bunu söylemek için bile aklına gelmeyecek insanın ilgisi için şu anda bütün bu derdi üzüntüyü çekiyor durumdasın, durumdayız. Bir de on sene sonrayı düşünsene, nerede, kimler için yine kaygılanıyor biraz dikkat çekebilmek için yıpranıyor olacağız biz insanlar. Hayat, arsız, sonu gelmez istek ve arzularımızın bedelini bir şekilde ödeten durumların toplamıymış cidden, görmezden gelmeye çabaladık ama sağ olsun bunu yüzleştirdi Aziz Bey. :) Neden bunu kendimize yapıyoruz bilmiyorum, belki de bilmezden geliyoruz, seviyoruzdur kim bilir. Bildiğim bir şey varsa olacakları bilsek bile Aziz Bey gibi burnumuzun dikine gidip üzüntüyü kederi yine kucaklayacak olduğumuzdur. Aziz Bey kibirli bencil uslanmaz bir adam, kibirle vakit kaybederken aslında sevdiklerini kaybettiğinin farkına geç vardı o, biz Aziz Bey gibi olmayalım. :)
Aziz Bey’in omuzlarına binmiş yük hayatı belki de istediği gibi yaşamasının önündeki en büyük engeldir. Sevdiği kız tarafından sevilmemesi/daha doğrusu içtenlikle sevilmemiş olması, onu kurmuş olduğu tüm hayallerinden uzaklaştırır. Yaktığı gemileri bulamayınca kaçışı tanburunda bulur yine bizim Aziz Bey, kolunda altın bileziği varken böyle perişan yaşar mı hiç? Ama bu saatten sonra başka hiçbir şeyi de gözü görmez. Temelde bir aşk uğruna çıkılan yoldan hüzünler dolu hayatına bir başkaldırı onun tanburuyla söylediği şarkılar. Yüklerin altında ezilen, hayatı nasıl yaşamak istediği ve hayalleri hiç sorulmamış bir gencin biraz da kendi eliyle gerçekleştirdiği çöküşü... Çıkmazlar içerisinde duvara toslayan bir hayatın hikayesi bu kitap, tam anlamıyla bir Aziz Bey hadisesi. Ayfer Tunç eşsiz yanıyla bence harikalar yaratmış. Öyle ki inanılmaz derin anlamlar içeren ve görünenden başka birçok şeyi anlatan bir olay Aziz Bey. Bu olayın derin suları var, bazısı kendi içimizden çok kereler akan. Eğer sığ sular gibi yüzmeye kalkışırsa okur bu derinliğe erişemeyebilir. Ben bu kitabı kitaplığımda en özel yere koyuyorum. Hoşçakalın hayatın mağlubu Aziz Bey. :)