Dişi sivrisineklerin proboscis adı verilen gelişmiş yapıdaki
hortumlarında deriyi delmek, kan damarlarını bulmak ve
kanı emmek için kullandıkları iğne benzeri yapılar bulunur.
Sivrisinek kanımızı emmeye karar verdiğinde labium olarak bilinen ve iğneleri saran kılıf yapı gevşeyerek geri çekilirken iğneler derimize doğru ilerler. Maksilla adındaki diş
benzeri sivri çıkıntıları bulunan iki iğne derimizi delerek
diğer iğneler için yolu açar. Bu iğneler oldukça ince olduklarından delinme işlemini algılamamız güç olur. Mandibula
adındaki iki iğne ise kesilen dokuları birbirinden ayırarak
daha iç bölümlerde iş görecek yapıların yolunu açık tutar.
Derinin altına doğru ilerleyen sivri uçlu labrum adlı iğne,
kimyasal algılayıcıları sayesinde bulduğu damarı delerek kan emmeye başlar. Pipete de benzetilebilecek bu
parçanın işlevi düşünüldüğünde sert bir yapıda olduğu
hayal edilebilir. Ancak labrum oldukça esnekçe kontrol
edilebilen bir yapıdır ve girdiği dokuda dönüşler yaparak
damar arar. Bu sayede sivrisineğin hortumunu sürekli
farklı bölümlere sokarak araştırma yapmak yerine, daha
az sayıda deneme ile hedefini bulması kolaylaşır. Bazı
durumlarda emilen kan damarları çöküntüye uğrayabilir ve hatta parçalanabilir. Bu gerçekleştiğinde, sivrisinek
zarar gören damardan etrafa saçılan kanın oluşturduğu
birikintiden kan emmeye devam edebilir.
Proboscis (hortum) sistemindeki son iğne olan hipofarinks yapısı ise uzun süreli kan emilimi için delinen
damara bir salya akıtır. Bu salya pıhtı önleyici görevi
üstlenerek sivrisinek karnını kanla dolduruncaya dek
damar yolunun açık kalmasını sağlar. Normal şartlarda
zararsız olan salyaya çoğu insanın vücudu alerjik reaksiyon göstererek olay yerinde histamin proteini üretir.
Vücudun “tehlikeli” olarak işaretlediği ısırık alanına
kan hücumu ile akyuvarlar taşınarak kırmızı ve kaşınan
bir şişkinlik oluşur.