Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

516 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Merhaba arkadaşlar. Hazirandan beri inceleme yazmadığımı fark ettim ki bunun birçok nedeni vardı. Fakat konu dışına çıkmamak adına nedenlerini atlayıp hemen kitap hakkında konuşmak istiyorum. Orhan Pamuk’un “ Benim Adım Kırmızı” kitabını yıllar önce okumaya çalışıp yarıda bırakmıştım. Yıllar sonra yengemden aldığım “Kırmızı Saçlı Kadın” kitabını okuyup yazarı okumam gerektiğini düşünmeye başladım. Akabinde de “Kafamda Bir Tuhaflık” kitabıyla yazarı gerçekten sevmeye başladım. Fakat bir arkadaşım bana “Asıl okuman gereken Orhan Pamuk kitapları onlar değil,” demişti. Ben de bunun üzerine ona ait başka kitapları da aldım. Onlardan bir tanesi de Masumiyet Müzesi’ydi. Masumiyet Müzesi kitabı hakkında hiçbir yorumu okumadan, içeriği hakkında hiç fikir sahibi değilken kitabı okumaya başladım, okurken de içinde kayboldum. Fazlasıyla hüzünlendim ama çoğunlukla yazarın zekasına ve diline hayran kaldım. Bugün itibariyle “ İyi ki de okumuşum,” dediğim kitaplar listesine bu kitabı da ekledim. Orhan pamuk kitabını bizlere sunmak için yaklaşık 10 yıl boyunca hazırlık yapmış. Bu hazırlık kitabı yazmak değil sadece; kitap sonunda kurduğu müzeyi bizlere hazırlamaktır da ayrıca. Yıllarca dünya üzerindeki birçok müzeyi gezip bu müzelerden etkilenip birçok eşya biriktirip kendi müzesini oluşturmak istemiş. Bu müzesine bir hikaye oluşturmak için de Kemal ve Füsun’u yaratmış. Kitap eşyaların ve aşkın kitabı; daha doğrusu yarım kalmış aşkların… “Aşk nedir?” “Neymiş?” “Aşk, Füsun karayolları, kaldırımlar, evler, bahçeler ve odalarda gezinirken ve çay bahçelerinde, lokantalarda ve akşam yemeği sofrasında otururken, ona bakan Kemal’in duyduğu bağlılık duygusuna verilen addır.” “Hımmm… güzel cevap,” dedi Füsun. “Beni görmediğin zaman aşk olmuyor mu?” “O zaman fena takıntı, bir hastalık oluyor.” “Füsun’un Ehliyeti” bölümünde Kemal ile Füsun arasında geçen yukarıdaki diyalogda Kemal’in Füsun’un eşyalarına takıntısının nedenini anlayabilirsiniz. Cemiyet hayatının bir ferdi olan Kemal sevgilisi varken kendinden on iki yaş küçük, uzaktan akrabası olan Füsun’a gönlünü kaptırır. Ve sevgilisi ile nişanlandığı geceden sonra Füsun’u kaybeder. Aylarca onun ortadan kayboluşunu kabullenmeye çalışırken, onu hatırlatan eşyalara tutunur, onlarla Füsun’un hayalini canlandırmaya çalışır. Eşya biriktirme takıntısına Füsun’u tekrar gördükten sonra da devam eder. Öyle ki Füsun’un içtiği sigaraların izmaritlerini bile ( 4213 tane) toplamaya başlar. İlk başlarda Kemal karakterine çok kızsam da daha sonraki sayfalarda Füsun’a olan bağlılığından ötürü yavaş yavaş ona ısınmaya başladım. Yeşilçam filmlerinde de böyle olmaz mıydı? Yakışıklı, zengin baş rolümüz gelir; naif, fakir genç kızımıza aşık olur ama aşkına sahip çıkamaz ta ki onu kaybedinceye kadar. Ama hayat böyle işte: Bazen bir yolculuğa, bazen bir sınava, bazen bir aşka geç kalırsın… Kemalimiz de Füsun’a geç kalmıştır. Onu tekrar bulduğunda da hayat ikisi için de bambaşka yollara girmiştir. Kitapta 70’ler Türkiye’sinde apolitik karakterler üzerinden batılılaşmayı, bu batılılaşma esnasında evlilik öncesinde yaşanılan cinsel ilişkilere bakış açısını, o dönemlerde sinema sektöründe tutunmaya çalışan kişilerin özellikle kadınların yaşadıklarına dair birçok konuyu bulabilirsiniz. Kitap sonunda Orhan Pamuk’a “ Kemal siz misiniz?” sorusu karşısında Orhan Pamuk çok güzel bir açıklama yazmıştır. Kemal belki birçok noktada hayali bir karakterdi fakat çoğunlukla bence Orhan Pamuk’un aynası olmuştur. Kurguda ‘’kitaptaki hikayeden müze” , ama gerçekte ‘‘müze hayalinden kitaptaki hikayeyi’’ yaratan ORHAN PAMUK sen harika bir yazarsın. Ve umarım herkes seni tanıma fırsatı bulur. Hepinize sağlıklı günler ve iyi okumalar diliyorum.
Masumiyet Müzesi
Masumiyet MüzesiOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202241,3bin okunma
·
96 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.