Kitap on dört bölümden oluşuyor. Fransız ihtilali ve ardından başlayan reform hareketleri ile Dini düşüncenin ve kilisenin (Tanrı Krallığı), yerini Sekülerizme bırakması (İnsan Krallığı) kitabın zeminini oluşturan başat unsurlar. Yazarın sosyolog ve felsefeci olması, bazı tespitlerini değerli kıldı benim gözümde. Bilim ve din üzerine yaptığı tespitler de, bilimin insanlığı aydınlattığı ama seküler hayatın törpülediği değerler yüzünden ısıtamadığı, bu ısıtmayı ancak dini düşüncenin yeniden inşasıyla Tanrı krallığının yapabileceğini söylüyor.
Hak verdiğim tespitlerinin yanı sıra bir çok çelişkiler de barındırıyor. Devrimlere karşı çıkarken ve devrimin öncülerini, "sahte peygamberler" olarak nitelerken, semavi dinlerdeki peygamberlerin de birer devrimci olmalarını ıskalıyor.
Yazar İsveç'te bir müddet sosyalist partide görev yapmış sonra istifa etmiş. Sosyalizm düşüncesinden ve Karl Marks'tan nefret ediyor, tabi gerekçelerini de söylüyor.
Yazarının kim olduğuna bakmadan kitabı okuyan birisi kesinlikle muhafazakar bir Müslüman yazarın kitabını okuduğunu zanneder. Yazarın kendi bakış açısı bizim yabancısı olduğumuz bir bakış açısı değil aslında. Genel olarak akıcı bir kitap olmasına rağmen yazarın dilinde sezdiğim fanatizm, okurken bazen gerdi beni. Tavsiye eder miyim? Emin değilim.